DONANMA’NIN “AFRİKA SEFERİ” GEREKLİ Mİ?
(ÜÇ GÖRÜŞ)
Babür Hüseyin ÖZBEK
Türk Donanması’nın çıkış noktası, omurgası ve kalbini oluşturan Gölcük, olağanüstü günlerinden birini yaşıyordu. Genç eşler, çocuklar, analar, babalar, sevgililer duygu yüklüydüler. Gölcük deyince, Bahriye deyince aklıma ilk gelen mekân olan “Poyraz Rıhtımı”, sevinç gözyaşları dökenlerin, sefer öncesi sevdikleri ile kucaklaştıkları yerdi. Çok canlıydı. Her yer, evet her yer bayraklarla, flamalarla donatılmıştı. Bayramlarda bile az görülen bir telaş vardı.
Şanlı Yavuzlardan, Hamidiyelerden geri kalan birçok hatırayı da beraberinde getirip sanki gözlerimizin önüne sermişti. O günleri yaşayan kimse kalmadı, ama dinleyenlerin bile gözlerinin yaşlarla dolduğu, duygu sağanağı yaşadığı bir gündü 17 Mart 2014.
Poyraz Rıhtımı’ndan ayrılan 2 fırkateyn, 1 korvet ve 1 lojistik gemisi avara ettiler. Beraberlerinde; 4 amfibi hücum timi, 3 helikopter, 4 sualtı görev timi ve 1 SAT (Su altı taarruz) timi de bulunduruyorlardı.
Gemilerin acı düdük sesleri, limanda uğurlama yapan diğer gemilerin selamlamaları, gene uğurlama yapan personel yakınlarının duygusal anları görülmeye, yaşanmaya değerdi. Okyanus ve okyanus ötesi uzak seferlere çıkan; İngiliz, İspanyol, Fransız ve Portekizli denizcilerin veda törenlerine benziyordu. Ve hatta daha yoğun bir his ve duygu yüklüydü. Bana hep defalarca gördüğüm, eski devirlerde Portekiz limanlarından Brezilya’ya giden denizcilerin acı-tatlı anılarını hatırlattı.
AÇIK DENİZLERDE, BÜYÜK LİMANLARDA BAYRAK GÖSTERMEK
Böyle uzun, meşakkatli ve güzel bir seyrin hayli zamandır planlandığı yazılıp söyleniyordu. Adı da: “Türk Deniz Kuvvetleri – Barbaros Türk Deniz Grubu” olarak adlandırılmıştı.
Bizim gibi ülkelerin düşünüp hayal ettiği, “zamanlama hariç” sonunda geri dönerken artılarla, uzun vadede faydalar sağlayacağı dev bir proje. Bu ileriye dönük gecikmiş çıkışı, Deniz Kuvvetleri ve Dışişleri Bakanlığı ortak planlanmıştı. Büyük ülkelerin donanmaları bir limanı ziyaret edecekse 15 gün önceden propagandası yapılmaya başlanır, ortam hazırlanır, o ülkede yaşayan taraftarlar ve oluşan koloni hareketlendirilir ki bayrak gösterme gayesine ulaşsın. Biz de öyle yapmalıyız.
Aradan bir buçuk asır geçmiş, 1866’dan beri hiçbir Türk askeri gemisi Ümit Burnu’nu dolaşmamıştı. Ancak güçlü ülkeler okyanuslarda, açık denizlerde, büyük limanlarda boy gösterir, ben de varım diyebilirdi.
102 gün sürecek (17 Mart – 27 Haziran 2014). Yaklaşık 16 bin deniz mili (30 bin kilometre) üzerinde seyir yapacak. Barbaros Türk Deniz Görev Grubu’nda 781 personel var. T.CG.Gediz (F-495) fırkateyni, TCG. Oruçreis (F-245) fırkateyni, TCG.Heybeliada (F-511) korveti ve TCG.Yarbay Kudret Güngör lojistik gemisinden oluşan görev gurubu, Akdeniz, Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu ve Kızıl Deniz’de çepeçevre 26 Afrika ülkesi ve Kanarya Adaları ile 29 limanda Türk Bayrağını dalgalandıracak.
Diğer bir özellik; 21 Afrika ülkesini limanlarında ise ilk defa Türk Donanması’na ait gemiler bayrak gösterecek. Bu uzun seyir önemli, Türk ticaret gemilerinin gösterdiği bayraklardan farklı şeyler, değişik değerler ifade ediyor. Bazı ülkeler milli projemiz olan MİLGEM’ le ve onun ürünü TCG.Heybeliada ile ilgileniyorlar. Tüm Afrika seferinin maliyeti 27 milyon TL.(12.3 milyon $ ) Ancak, SSM (Savunma Sanayi Müsteşarlığı) başarılı olabilirse harcanan para devede kulak olarak bile kalmayacak.
Bizi gururlandıran Türk teknik kadro, mühendisi ve işçisi ile konumunda dünyada söz sahibi olmaya doğru adımlar atacak.
GEREKLİ AMA “ZAMANLAMA UYGUN DEĞİL”
Denizi tanıyan, Bahriye’nin yetiştirdiği konusunda uzman üç kişinin düşüncelerini aldım. Aralarında farklılıklar da olsa genel bir çizgide kesişiyorlar. Şöyle ki:
E.Amiral Devrim Çorbacıoğlu:
a-) Bu sefer 148 yıl önce yapıldı, şimdi neden yapılmasın?
b-) Türk bayrağının dünya denizlerinde boy göstermesi, çok yönlü faydalar sağlar.
c-) Barbaros Görev Grubunun bu seferi dünden bugüne hemen değil, zannederim 1990 sonlarından beri planlanıyordu.
d-) Önem arz eden uğranacak limanlar Dışişleri Bakanlığı ile koordineli tespit edilmiştir.
e-) Bilhassa Türk yapımı TCG.Heybeliada korveti gibi diğer iki gemide, bizim mühendislerimizin atış kontrol ve komuta sistemlerinde Türk damgası vardır, millidir. Bunları pazarlamak, sipariş almak istiyoruz. Dünya pazarlarına çıkarıyoruz.
Uzun seyrin bazı safhalarında Batı Afrika ülkelerinin de katılımı ile yapılacak “Obangame Express” tatbikatına iştirak ederek güdümlü mermi ve top atışlarında üretimlerimizi pazarlayacağız. Dış pazarlara açılmadan Türk silah sanayi gelişemez, dedi (Devrim Amiral; 1990’da TCG.Turgutreis fırkateyni ile Japonya’da Ertuğrul Faciası’nın 100’üncü yıl anma törenlerine katıldı. Sefer 3.5 ay sürdü. Uzak Doğu’da Japonya’dan başlayarak Hint Okyanusu ve Kızıl Deniz’de 12 limanda sancak gösterdi. Bu amiral bu işi biliyor).
E.Kur.Alb. İsmail Gül:
1-) Karadeniz’de Kırım meselesi hâlâ çözülmedi. Donanma gücünden, duruşundan taviz vermemeli.
2-) Balyoz Davası Türk Deniz Kuvvetleri’ni sarstı. Bu yıpranma hem bugün hem yarın sıkışık bir anda zafiyete sebep olabilir.
3-) Barbaros Türk Deniz Görev Grubu’nun uzun Afrika seferi belki doğru ama “zamanlama uygun değil”
4-) “Ben de Nusret Amiral gibi düşünüyorum” dedi.
Eski Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner ise 16 Mart 2014’te bir gazetede çıkan beyanatında:
“Kırım ve Ukrayna’da gelişen olaylardan ötürü Karadeniz’de sular sıcak. ABD ve Rusya adeta satranç oynuyor. Her an bir çatışma olasılığı olma ihtimali varken Türk Deniz Kuvvetleri’nin Afrika seferine angaje olması kabul edilemez bir durumdur…”diyor ve devam ediyor. “…Balyoz, casusluk gibi davalarda kurulan kumpas kapsamında, personel zafiyeti olabilir…risk görüyorum. Ayrıca Türk Deniz Kuvvetleri hiç kimseye bir şey ispatlamak durumunda değil” diyor, Nusret Amiral.
Bu yazı yazılırken görev grubu Akdeniz’de ilk uğrak limanı Trablusgarp’a doğru seyrediyordu.
Her görüş kendine göre doğru olabilir. Türk Donanması dünyanın açık denizlerine açılmalı; tersanelerimizde ve ASELSAN’da ürettiğimiz gemilerimizi ve ileri teknoloji ürünü malzemeleri pazarlayabilmeliyiz.
Ve de Akdeniz Çanağı artık bize yetmez. Yapılanlar doğru, ancak “zamanlama eksik ve tereddütler içermektedir.” Vatan savunmasında tereddüde yer yoktur, olmamalıdır da!