Paradokslar içinde kaybolup giden değerler, kavramlar, algı yönetimine kurban edilen kimlikler, kişilikler ve nihayet “akıl tutulması” dediğimiz halin bile aciz kalacağı bir ahval…
Sosyal hayatımızı, elindeki imkânlarla idare edenlerin psikolojik operasyonu ile topluma yerleştirilen yeni olgular…
Ve tanımlar, tanımlamalar arasında dalından düşen yaprağın rüzgara teslim olması gibi bir sürece mahkum edilen insanlar…
Mukaddime denilmeyecek kadar kısa başlıklar bile beynimizin zonklaması, ruhumuzun cendereye sıkıştırılması, gönlümüzün bir bilinmeze mahkum edilmesi için yetiyor.
Tarihte de buna benzer kaotik haller yaşanmış mı ve tarihin dertlileri bu durumlara nasıl bir yaklaşım sergilemiş?
Peki kim, neyi bekliyor?
Kimlik ve kişilik sahibi bir nesil yol başçısı ile yola revan olmak için kendi ruh kökünü ifade eden bir yazı ve o yazıdaki ile yaşantısını birleştirmiş ülkü eri bekleniyor.
Yazdığı Hakkın sesi, yaşadığı hakikatin temsilcisi, hedeflediği ilahi esasların ölçüsü olacak bir ülkü eri…
“Ben Türk’üm ve gayem Rıza-ı İlahi’dir”, diyecek milliyetine tarihi misyonunu giydirecek, giydirdiği ulvi gayeyi hayat tarzı haline getirecek ülkü eri…
Kavramlara yüklediği anlamları anlamlandıracak “Türk” dediğinde yaratılış gayesine uygun bir kimliği ifade edecek onu “Türk de bir, Kürt de bir, Çerkez de bir Laz da bir” gibi safsata düşüncelerle etnik ırk mesabesine düşüren tuzaklardan kurtararak dün bugün çizgisinde yarınlara taşıyacak ülkü eri…
Bunlar hayal değil. Zaman artık ülke için ülkü için, inandığımız değerler için yeniden ruh kökünün inşasını gerektirmektedir.
Kılıçların gölgesinde inandıkları ülküler adına insanlığa saadet muştuları sunan Türk Milleti, gün geldi huzur bahşettiği devşirmeler tarafından sırtından hançerlendi.
Azgın ve vahşi bir haçlı zihniyetinin saldırılarını sekiz asır göğüsleyip “bidat nedir bilmeyen” tertemiz imanı ile karşılayan ecdat, şimdi mirasçılarından emanete sahip çıkmasını bekliyor.
Evet, zaman emaneti ehil ellerde geleceğe tertemiz taşıma zamanıdır.
Bizim inancımızda emanete hıyanet münafıklık alametidir. Öyleyse yazdığını yaşayan ülkü erleri, kalkın uykunuzdan.
Hatırlayın asli vazifenizi.
Kimliğin yok edilip mukaddes bildiğin değerler birileri tarafından devşirilirken, kanınla sulayıp, göz yaşınla yeşerttiğin son karakoluna baykuşlar tünemek isterken, bin yıllık kardeşliğin birkaç yıllık etnik yapılanmalara kurban edilmek istenirken, varlık sebeplerinden biri olan ülkenin bir kısmı, paralel bir özerkliğe diyet olarak sunulurken sen yeniden aslına rücu etmeye mecbursun.
Peki ne yapacaksın?
Fikir fedaisi ülkü eri olacaksın.
Ülkemizi baştan başa, tarihimizin mayasıyla yoğurmaya, imanımızın ruhuyla doldurmaya, geleceğini milliyetperver ülküleri ile inşa etmeye mecbursun.
Mazinden beslendiğini unutma.
Maziden kopup seni tarihi misyonundan uzaklaştırarak kavramlara boğanlara itibar etme. Türkiyelilik diyenler kısa sürede özerklik demeye başladığını unutma. Yarın senin geçmişinle bağını tamamen koparmak istediklerini fark et.
Maziden sıyrılmak soysuzlaşmak demektir.
Ama ülkü erine yakışan dün bugün çizgisinde yarını inşa etmektir. İşte o dem bu demdir.
Zaman ülkü erlerinin ülke eri olma zamanıdır.
Bu yazıyı oku! Ayağa kalk! Bismillah de. Ve ülkünün fikir fedaisi olarak Allah için ülkene sahip çık.