Ergun KAFTANCI
DÜNYAYA meydan okumak, tedaviyi gerektiren bir ruh halidir…
Bilimsel olarak da ifade ediliyor; böyle bir davranışı kahramanlık sayarak üstlenenin ruhsal bunalım halinde olduğu ifade edilir…
Uzmanlar, “Meydan okumayı yaşam tarzı edinenlerin muhtelif testlerden geçirildikten sonra tedavi edilmeleri gerekebilir” diyor…
Sosyal paylaşım sitelerinden birini kapattıran Erdoğan, son konuşmasında meydandaki ahaliyi öteki teminalleri de işaret ederek “Dünya karşıma dikilse kapatırım” diye tahrik etmeye çalıştı…
Bu olayı ve Erdoğan’ın ruh halini Fuat’a sordum, telefonda bana “Hocam ilke edindim, telefon edenlerle düşüncemi paylaşamıyorum” dedi. “Dinlenirim” diye korkuyormuş. “Muayenehanemi teşrif ederseniz görüşebiliriz” dedi…
Gidemedim, görüşemedik…
Fuat K. psikoloji okumuş, doktorasını Amerika’da yapmış ülkemizin önemli psikologlarından biri. Sorumu yanıtsız bıraktı ama karar verebilmem için bir iki kitabı salık verdi; onları da maalesef zaman ayırıp okuyamadım…
O nedenle Erdoğan’ın sıkça, meydan okumak şeklinde tezahür eden ruh halinin tedaviye muhtaç olup olmadığını da kestiremedim…
Şurası bir gerçek ki bu ruh hali bence de, tedaviyi gerektiren bir durumdur ve toplumun önemli bir bölümünde insanların günlük hayatlarına musallat olmuş çirkin ve taşkınlık ifade eden bir anlayıştır…
Dilerim Erdoğan da bu anlayıştan kurtula!
* * *
Demokrasilerin egemen olduğu ve hukukun üstünlüğüne inanmış insanların bir arada yaşadığı ülkelerde sosyal paylaşım terminalleri –platform da diyorlar- hiç sorun olmuyor.
Neden?
Çünkü o ülkelerde bu terminalleri çirkin amaçlarla ve ahlâk dışı kullananların yakalarına derhal yasalar yapışıyor. Bizde hukukun üstünlüğü bir değer ifade etmediği için, yasalar da uygulanmıyor, adalet de oluşmuyor…
Yürütme‘nin tahakkümü altına sokulmaya çalışılan bir yargı, kendi sistemi içerisinde tıkır tıkır işleyebilir mi, adalet dağıtabilir mi?
Adalet, bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararla yerini bulacak ya da ıskalanacaksa sistem çoktan kuvvetler ayrılığından kopmuş ve almış başını gidiyor demektir.
İşte Türkiye!
* * *
MUHTEREM, seçim kampanyasının başında neler dediyse bugüne kadar hepsini döne döne tekrarladı.
Bütün konuşmalarında muhalefete ve cemaate en ağır sıfatları kullanarak yüklendi. Yurttaşların da argo dinlemekten kulakları tıkandı…
Öğürtü seslerine gelince…
O gulgule Tayyip Bey yüzünden afâkı sardı…
Dikkat etmiş olmalısınız, halk Erdoğan‘a kavgacı ve öfke dolu mizacından dolayı artık itibar etmiyor. Mitingler, o nedenle toplama kalabalıklarla yapılır oldu. Lider nerede konuşacaksa bindirilmiş AKP kıt’aları da oraya, o meydanlara sevk ediliyor.
Otobüs firmaları pek memnun; tarifeli seferlerin dışında mitinge adam taşıyarak yani dolmuşculuk yaparak yollarını buluyorlar…
Bu hokkabazlığa aldırmayan Erdoğan ise MHP’nin oylarına gözünü dikmiş durumda.
İstanbul mitinginde MHP’lileri AKP’ye oy vermeye çağırdı. Bunu AKP oylarının MHP’ye kaymasını önlemek için yaptığı aşikâr; zira önemli oranda AKP oy’unun MHP’ye akacağı kesinlik kazandı.
Demokrasiye inanmadığını ortaya seren bir de çıkış yaptı, bazı seçim bölgelerinde muhalefet partilerinin güç birliği yapmasını tuzak kurmak olarak niteledi. Tuzağın mimarı olarak da “Pensilvanya” yı gösterdi yani cemaati işaret etti.
Her zaman ve her konuda vehim içerisinde; halüsinasyonlar yaşıyor, bir darbeyle alaşağı edileceğini sanıyor ve o nedenle her alanda, adına sivil darbe denebilecek demokrasi dışı tasarruflarda bulunuyor.
Her seferinde de “Olası bir darbeyi daha engelledim” diye düşünüyor.
Bu ruh hali için “Sağlılıklıdır” diyebilir misiniz!?
* * *
CUMHURBAŞKANI ile arası limoni; aldığı kararların Çankaya tarafından beğenilmemesi karşısında tavır koymak istiyor ama bunu alenen yapamıyor, dolambaçlı ifadelere sapıyor…
Pensilvanya’nın Cunhurbaşkanı Gül’ü dahi dinleyebileceğini ve onun için de montaj çalışmaları yapabileceğini iddia ederek Cumhurbaşkanı’nın da ister istemez aklını karıştıracak şeyler söylüyor…
Gül ise fevkalâde temkinli ve akılcı bir yaklaşım içerisinde…
Adeta “Çiğ yemedim ki karnım ağrısın” demek istiyor ve bu bağlamda şöyle diyor:
–Korkum ve kaygım yok…
Başını ağrıtacak işler yapmamış insan başka ne desin!
Başını ağratıcak işler yapan insanın ise neler söylediğini, her Allah’ın günü dinliyoruz; konuşmaları yalan, argo ve hakaret dolu!!!
* * *
BİR de şöyle düşünelim…
AKP lideri, oylarının düştüğünü anlayınca gündemi değiştirmek ve oy tırmanışı sağlamak için Genelkurmay’ı Suriye uçağını düşürmeye yönlendirmiş olmasın…
Böylece Erdoğan hem Suriye tarafından uçağımızın düşürülmesinin intikamını almış, hem de kahraman diye nitelendirilmiş olacak, hesabı bu mu acaba!
Bu düşünce, kendi hava sahasında gözetleme görevi yapan Suriye uçağını, “Hava sahama girdin” bahanesiyle vurmak için yeterli gerekçe da sayılmış olabilir…
Zira yaralı pilot ülkesinde “Kendi topraklarımızın üzerindeydim” diye ifade vermiş…
Eğer öyleyse Türkiye yeni bir yanlışa daha imza atmış sayılır.
Beterinden Allah korusun!