Avrupa’ya yerleşmenin, yani göçün 50. Yılının aşılmasına rağmen neden halen Türkiye ile ilgileniyoruz? Hadi birinci ve ikinci nesli anladık, üçüncü ve dördüncü nesil neden Türkiye ile yatıp kalkar ki?
Birinci ve ikinci nesilde gurbetçi olma kabullenmesi vardı, yani onlar geri dönmeyi hep kafalarına koymuşlardı. Üçüncü nesilden sonra bu geri dönüş olayı genel olarak kalktığına göre neden halen Türkiye? Neredeyse Avrupa’da yaşayan Türk insanı artık dönmeyi bile aklının ucundan geçirmemesine rağmen halen beyinler neden Anadolu için aktif bir biçimde yorulurlar? Halbuki bu insanlar gurbetçilikten çoktan Avrupa Türklüğüne geçiş yapmışlar!
Çoğu zaman iş o kadar ileri gidiyor ki yaşamış olduğumuz şu Avrupa ülkelerinde halen ne olup bitiyor haberimiz olmuyor. Hatta o kadar ileri gidiliyor ki yerli basın takip bile edilemez oluyor. Fakat buna rağmen Türkiye’nin basını ile iç içe ve Türkiye’nin siyaseti ile iç içe. Gençler yaşamış oldukları ülkelerin futbol takımlarını doğru dürüst bilmez ama Türkiye Futbol Liginde ne olup biter hepsinden haberleri olur. Bu neden kaynaklanıyor acaba, neden yaşamış olduğumuz topraklarda yeterince olup bitenlere ilgi olmuyor da Türkiye’de olup bitenlerin herşeyinden haberimiz oluyor?
Yukarıda aranan neden bir akademik araştırma gerektiriyor, hatta şayet olmamışsa güzel bir tez olaraktan da topluma kazandırılıp bir ışık olabilir.
Avrupa Türk’ü elbette Türkiye ile ilgilenecek, elbette Anadolu için kafa yoracak. Yoracak ama yaşamış olduğu topraklarda da neler olup bitiyor onu da iyi takip etmeli. Takip etmeli ve yeri geldiğinde ona yön bile verebilmeli. Yaşamış olduğu yerlerde siyasi, iktisadi ve sosyal konularda geri kalmamalı. Bu sayılanlara kafa yormalı ve çözümlerde artık yer edinmeli. Bunu başarmak için de vazgeçilmez olan uyumu artık gerçekleştirmeli. Etrafı ile barışık, parçası olduğu genel toplum içinde sorumluluğunu taşıyabilmeli ve ben olmazsam olmazı artık kafaya yerleştirmeli. Tabi uyumdan bahsettik, yani hayatını sürdürürken de kültürüne bağlı kalıp onu yaşatarak. Zor olacak yaşamış olunan toplumda her türlü engellere rağmen istenilen yerlere gelmek, fakat hiçbir başarı durup dururken kendiliğinden elde edilmiyor.
Türkiye’ye tekrar gelince; elbette orası bizim gönlümüzde ayrı bir yer tutmaktadır. Türk milleti ve o milletin içinde özellikle ülkü sahibi olan kesim hiç görmediği Orta Asya’ya özlem duyarken, oraları hiç görmediği halde aşık olmuş iken elbette Türkiye bir önem arz edecektir. Türkiye konusuna eğildiğimizde oranın önemi bizler için çok büyüktür. Düşünün ki güçlü, istikrarlı, dik duruşlu bir Türkiye. Hırsızlığın, rüşvetin olmadığı, şaibesiz siyasilerin olduğu bir Türkiye düşünün. Ve düşünün milli ruh’u var olan bir yönetimin işbaşına geldiğini. Böyle bir Türkiye buralarda hakları gasp edilen, haksızlığa uğrayan Türk insanına destek ol(a)maz mı? Siyasi mercilerde bu insanların hakkını savun(a)maz mı? Yani Türkiye bugün olduğu gibi her zaman dış Türklere gözleri kapalı kalacak değildir ya. Irak’ta, Suriye’de, Doğu Türkistan’da ezilen ve katliama mağruz kalan Türklere her daim sessiz kalacak değil ya? Dünya’da var olan Türk milletinin haklarını yeri geldiğinde savunabilecek bir Türkiye elbet bir gün varolacaktır. İşte bu sebepten Türkiye çok önemlidir. Bunun yanında tabi orada halen birinci dereceden akrabalarımız da var, bırakın akrabayı oranın bir Türk Devleti olması bile bizim için çok önemlidir.
Bu yazılanlar demek değildir ki elimiz kolumuz bağlı kalsın ve gerektiğinde Türkiye bize yeri geldiğinde arka çıksın. Bizler önce tedbirlerimizi alalım, yaşamış olduğumuz ülkede önce uyum sağlayalım, sonra toplumun her yerinde hak ederek yerlerimizi alalım. Zaten Allah vermesin bugün bir şey olsa Türkiye’den beklenebilecek fazla bir şey yoktur; bak Irak’a, Suriye’ye ve Doğu Türkistan’a. Bazı şeyler maalesef halen zaman istemekte.
Sebepler gösteriyor ki Türkiye ile elbette ilgileneceğiz. Değil 50, 500 sene geçse de bu ilgi her zaman var olacaktır. Çünkü Türkiye sadece anne ve babalarımızın ya da onların anne ve babalarının geldiği yer değildir. Türkiye kan bağından daha da ötedir!