Alperen BURAK
Koca koca binalar, 80-100 katlı, dev gökdelenler…
Yaldızlı iş merkezleri, büyük sanayi tesisleri, devasa köprüler…
Duble yollar… Geniş, asfalta bezeli, 3-4 şeritli yollar…
Pahallı otomobiller. Avrupa’da piyasaya çıkar çıkmaz ülkemizde alıcı bulan değerli markalar…
En yeni cep telefonları, bilgisayarlar, en incesinden televizyonlar, lüks mobilyalar…
İşte yeni Türkiye: Sıcak para, tüketime dayalı hayat tarzı…
Çok kısa sürede gerçekleşen büyük bir kabuk değişimidir bu.
Sadece bu mu yeni Türkiye? Yani sadece kabuk değişimi mi? Elbette hayır…
Yeni Türkiye kabukla birlikte özün de değişimidir.
Dış görünüş olarak muhafazakâr görüntü, şekil olarak dindar gözüken toplum; hak, adalet, vefa, dürüstlük gibi kavramların çağın örsünde dövülmesine seyirci insanlar topluluğu…
Kalabalık caddeler, tıklım tıklım alışveriş merkezleri… Birbirine uzak insanlar yığını, komşunu bile tanımayan büyük bir yabancılık hissi, gülmeyi unutmuş yüzler, soğuk gönüller…
Horasan’ın Köpekleri
Şakik Belhî Hazretleri ile İbrahim Edhem Hazretleri sohbet ederlerken Hz. Şakik: “Günlük yaşayışınızı teminde nasıl hareket edersiniz? diye İbrahim Edhem Hazretlerine sorar.
“Bir şey bulursak şükrederiz, bulamadığımız zaman da sabrederiz.” der İbrahim Edhem Hazretleri.
Hazreti Şakik, İbrahim Edhem’in bu sözüne: “Ya Edhem! Horasan’ın köpekleri de böyle yaparlar!” diye karşılık verir.
İbrahim Edhem’in “Öyleyse siz ne yaparsınız” diye sorması üzerine, Şakik’i Belhî Hazretleri: “Biz bulduğumuz zaman dağıtır, bulamadığımız zaman da şükrederiz” der.
Lüks otomobiliyle geçerken sokaktan, çöpten yiyecek arayanları gördüğünde; “Çok şükür rahat yaşıyoruz” diyerek, şükrünü eda ettiğini düşünenin ne farkı vardır ki Horasan’ın köpeklerinden…
Günlük ticaretinde ya da mesleğinde, basit hilelerle kârlı çıkmayı hedeflerken vicdanen rahatsızlık duymayan ama dini hassasiyetine dair sorular karşısında cevval bir mücahit(!) oluveren, daha aşağı değil midir O köpeklerden?
Çevresinde, iyi ilişkiler kurduğu kişilerin haksızlık yaparak makam ve güç elde edişinde hiçbir kusur görmeyen hatta bununla gurur duyan ama binlerce kilometre uzakta yaşayan Müslüman bir toplum için sokağa çıkıp, slogan atabilenler münafık değil midir?
En yakın akrabası çocuğunu parasızlıktan okutamazken ya da komşusunun evinde sıcak çorba kaynamazken bunu görmeyen ya da görmek istemeyen ruh yoksunlarının Türkiye’si midir o övündüğünüz Yeni Türkiye!
İşte yeni Türkiye…
Kabuksal değişimin hızında özü yaralanmış, ruhu kiralanmış ve gösteriş düşkünü olmuş bir toplumsal ve adalete güvenin zedelendiği, hukukun sorgulandığı, korkuların hüküm sürdüğü, güvensiz bir doku…
“Bulunca şükreden, bulamayınca sabredenler” için “Horasan’ın köpekleri” diyen ulular penceresinden bakınca, Yeni Türkiye için kaygılanmamak mümkün değil.
Kaygılardan Kurtulmanın Yolu Türk Düşüncesi
Bu kaygılardan kurtulmak için, Yesevi Ocağında mayalanmış ve dünyaya sevgi, huzur, adalet nakşetmiş kutlu değerleri özümüze yeniden aşılayarak, Türk düşüncesini ortaya koymamız gerekmektedir.
Bize öz lazım, ruh lazım bize…
Velhasıl-ı kelam bize Yeni Türkiye değil, Türk Düşüncesi lazım.
Selam ile