Türkiye’de yılın son iki haftasında siyaseti sarsan yolsuzluk ve rüşvet krizi, MHP tarafından nasıl izleniyor? Geçtiğimiz günlerde Londra’da bazı konferanslara katılan MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural BBC’yekonuştu
Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti son altı ayda iki büyük kriz yaşadı. Bunlardan ilki Gezi olayları, diğeri ise 17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasından sonra iyice günışığına çıkan AKP-Fethullah Gülen cemaati arasındaki gerilim.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural her iki krizde de sorumlunun hükümet olduğu inancında ve özellikle de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gülen cemaatini kastettiği düşünülen ”Ne istediler de vermedik” sözlerine gönderme yapıyor.
‘Gülen cemaatinin’ AKP için “kendi yarattığı bir Frankenstein” olduğunu savunan Vural, şu görüşünü dile getirdi: ”Bu kitle büyüdükçe, Frankenstein gibi içindekileri de yemeye başladı, içindekiler isyan etti. 11 yıldır bu yapılanmaları sağlayan doğrudan doğruya AKP iktidarının kendisi. Dolayısıyla hangi değerler ekseninde bir çatışma var, ona bakmak lazım. Gelişmeler ışığında bir değerler çatışması diyebileceğim bir iç çatışma sonucunda artık bir ayrışma oluşuyor. Bu bir iç koalisyonun dağılması.”
Gerilimin basit bir çatışma olmadığını kaydeden MHP yetkilisi, ayrışmanın değerler konusunda olduğu kadar “Erdoğan’ın tek adam yönetim anlayışı ve yolsuzluk ve rüşvet operasyonu” ekseninde yaşandığını kaydediyor.
‘Uluslararası komplo’ var mı?Hükümet, devlet kurumlarına sızmış, herhangi bir denetime tabii olmayan ve sorumluluk taşımayan ”paralel bir yapı”dan söz ediyor ve bu yapının da siyasete yeni bir tasarım vermek isteyen iç ve dış güçler tarafından da kullanıldığını savunuyor.
Vural, ”Eğer öyleyse, buna izin verdiği için sorumlu yine hükümet olacaktır.” görüşünde.
MHP yetkilisi, bu çerçevede eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in varlığından söz ettiği ”cemaatin Yargıtay’daki imamı” savını da, ”Bu bilgiye eğer daha önce sahiplerse niye tedbir almadılar.” sözleriyle eleştiriyor.
Başbakan Erdoğan ve AKP sözcüleri, bağımsız dış politikasının ve dev yatırımlarla ülkenin kalkınma çabalarının baltalanması amacıyla hükümetin ”uluslararası komploya hedef olduğunu” savunuyorlar.
Vural ise “komplo” iddialarını gerçekçi bulmadığını ve bu söylemi AKP’nin bir taktiği olarak gördüğünü belirtirken şöyle diyor: “Gezi Parkı’nda da (Başbakan Erdoğan), ‘arkasında uluslararası çevreler ve faiz lobileri var’ dedi. Uluslararası çevreleri iddianamede göremedik. Faiz lobilerini de SPK 6 aydır araştırıyor, bir türlü bulamadı. Şimdi de aynı taktikleri yapmak suretiyle kendi ayıbının üstüne bir çul örtmeye çalışıyor.”
‘SAVAŞ KABİNESİ’ BENZETMESİ
MHP ve Gezi eylemleriOktay Vural’la üzerinde konuştuğumuz konulardan biri de Gezi Parkı eylemleri oldu.
Vural, Gezi Parkı’nda açığa vurulan tepkinin haklı olduğu ancak eylemlerin marjinalize edildiği kanısında: “Toplumsal reakiyonu haklı görüyoruz, toplumsal reaksiyona gösterilen tepkiyi yanlış buluyoruz. Ama bu toplumsal muhalefetin marjinalize edilmesini de yanlış buluyoruz.”
Gezi Parkı eylemlerinde ‘bozkurt’ işareti yapan gençlerin de bulunduğu fotoğraflar kamuoyunda dikkat çekmişti.
Vural bir siyasi parti olarak eylemlere katılmayı doğru bulmadıklarını ve katılmadıklarını belirtiyor ama tabanlarından katılımlar olduğunu doğruluyor: “O dönem birçok yerden insanlar arıyor, ‘Başkanım biz katıldık ama burada bir şey yoktu’ diyorlardı, barışçı olduğunu söylüyorlardı.”
Vural 1995 doğumlu kendi oğlunun da Gezi eylemlerine sempati duyduğunu söylüyor: “Gezi Parkı’nda yapılan müdahaleleri hiç kabul etmedi. Ama açıkçası katılmaması gerektiğini ifade ettim, kendisine bunun farklı sonuçlar getirebileceğini söyledim.”
Muhalefetin, Erdoğan’ın ülkeyi yönetme biçimine duyduğu tepkiyi de, ”oligarşi” ifadesini kullanarak tarif eden Vural, şöyle devam ediyor: “Bir bakıma bürokratik-oligarşik bir bakanlar kurulu var. Bu bakımdan siyaseten değil de doğrudan doğruya, kişisel olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın bir bakıma iç kabinesi. Bu, Başkan’ın adamları gibi bir kabine. Tek adamlığını tescil ettirmeye yönelik kurulmuş bir bakanlar kurulu. Bir bakıma bir savaş kabinesi gibi. Parti devleti anlayışıyla yönetilen bir yürütme var. Bu da doğrudan doğruya derin AKP’nin devleti yöneten zihniyetinin yerleşmiş olmasının sonucu.”
Vural, “hükümetin rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının önünün açılmasını sağlamasının Türkiye’nin hayrına” olduğunu kaydediyor.
‘MHP’NİN CEMAATLE ÖZEL İLİŞKİ ARAYIŞI YOK”
Gülen cemaatinin’ AKP’yle yaşadığı gerilimin ardından diğer siyasi hareketlere yöneldiğini ve muhalefetteki partilerle teması arttırdığı yolunda haberler yer aldı Türk basınında. ”MHP bu partiler arasında mı? Gülen Cemaati’yle bir ittifaka girer mi partiniz” sorumuza şu yanıtı veriyor MHP Grup Başkanvekili:
“Bizim münhasıran bir cemaat ya da oy potansiyeli olan başka gruplarla özel bir ilişki mekanizmamız yok. Tabiatıyla bu cemaate mensup insanların sahip olduğu ilkeler
vardır, değerler vardır, ya da şu anda ortaya konulan bir takım eleştiriler vardır. Biz bu ilkeler ve eleştiriler çerçevesinde MHP’nin görüşünü ortaya koyuyoruz. Bu eksende de mesajlarımızı bütün sivil toplum örgütlerine iletiyoruz. MHP’nin herhangi bir cemaatle özel bir ilişki arayışı hiçbir zaman olmadı.”
“Cemaatle bu eksenli özel bir ilişki arayışı içinde olmadık ama şüphesiz ‘cemaatin’ medyası vardır, kendi sivil tolum örgütleri vardır- bütün bunlara mesajlarımızı genel olarak, özel olmadan iletmeyi bir görev addediyoruz.”
MHP’li Oktay Vural TBMM’de yaptığı basın toplantısında şu ifadelere yer verdi: “Bu fişleme iddiaları ortaya çıktığında Başbakan ve hükümet üyeleri böyle bir şey olmadığını, bunun külliyen yalan olduğunu söylemişlerdi. Fişleme itirafları, tek tek dökülmeye başladı. Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Twitterhesabından 2 bin kişiyi fişlediklerini söylüyor.
Burhan Kuzu, böyle bir istihbarat raporuna nasıl ulaşmıştır? Böyle bir istihbarat raporunun Başbakan’asunulduğunu söylüyor. Demek ki, bir fişleme varmış. ‘Kurbanlık danaya girenleri bile fişlediler’demiştik. Bu iddiaların doğru olduğu ortaya çıkmıştır. 2 bin kişi belirlenmiş, bu istihbarat raporlarında ne olduğunu millete açıklayın. Bu millet gerçeği öğrenmek istiyor.
Fişleme yapıldı mı, yapılmadı mı? 2 bin kişilik listede ne var, neye göre? Eğer devletin içinde böyle bir yapılanmabizatihi, AKP iradesiyle oluşturulmuşsa, bunun açığa çıkartılması gerekmektedir. Geldiğimiz bu nokta artık, itiraflara kadar gitmiştir.”