H. Alperen BURAK
Ülkemizin içinde bulunduğu durumu düşünün biraz…
İdeallerinizi düşünün, neden yaşadığınızı, neyin kavgasını verdiğinizi, ömrünüzü ne uğruna geçirdiğinizi düşünün…
Eğer yaşama amacınız, mal-mülk-para-makam ise bu yazının sizinle alakası yok, gerisini okumayabilirsiniz.
Ama yaşama amacınız yaşatmaksa, Büyük Türk Milletine sevdalıysanız ve “önce ülkem ve milletim sonra şahsım” diyebiliyorsanız bu yazı sizin için yazılmıştır.
Dedim ya ilk cümlede; ülkemizin içinde bulunduğu duruma hep birlikte bakalım.
Bir yanda, Etnik Bölücü Terör örgütü ve onun siyasal uzantılarının dayatmasıyla tartışmaya açılan Türk Devleti… Federasyon talepleri…. Milli coğrafyamızda yapılan bölücü tezgahlar.
Diğer yandan devlet içinde paralel bir yapılanma olduğu gerekçesiyle görevden almalar, yargıya yapılan sert eleştiriler, tutuklu subaylar ve bu subaylara kumpas kurulduğuna dair yetkili ağızlardan çıkan itiraf cümleleri…
Yolsuzluk, rüşvet ve adam kayırma konusunda ayyuka çıkan haberler…
Bütün bunlar olup biterken, birbirlerine en galiz hakaretleri savuran, bel altı vuran, hatta söylemlerini küfre dönüştürenlerin, menfaate dayalı ilişkileri sürsün diye, iyi niyet simsarlarınca bir araya getirme çabası…
Görüyorsunuz değil mi? Hiçbir hususta birbirlerine benzemeyen, birbirlerini ehl-i küfür olmakla itham edenler bile, basit dünyalık menfaatleri için neleri yutuyor, nasıl kıvırıyorlar…
İyi niyet simsarcıları da biliyor aslında bunların ilk fırsatta birbirlerini yiyeceklerini ama devran sürsün, menfaat çarkları dönsün diye tutuşturmaya çalışıyorlar değneğin iki ucundaki elleri…
Kah aba altından sopa göstererek, kah fedakarlık! adı altında alttan almış gibi görünerek mesajlarını iletiyorlar ama ez cümle menfaat birlikteliğinden vazgeçmiyorlar. Geçemiyorlar çünkü yaşamları bu birlikteliğin sürmesine bağlı.
Oysa sizin şahsi menfaat beklemediğinizden eminim ben. Zira öyle olsa yazının başında söylediğim; “Eğer yaşama amacınız, mal-mülk-para-makam ise bu yazının sizinle alakası yok, gerisini okumayabilirsiniz.” cümlesinden hareketle sayfayı kapatmış olurdunuz.
Demek ki siz de, adına dava dediğimiz mukaddesler bütünü için yaşıyorsunuz. Bölücüler, menfaatçiler, rüşvetçiler ve din bezirganları Hak olmayan davaları için bir araya gelebiliyorsa, Türk Milletini sevme bahtiyarlığına erişmiş, inançlı ruhlar neden tek vücut olmasın ki?
Bunun için ıslak imzalı mektuplara gerek yok. Bunun için ihtiyacımız olan tek şey büyük kucaklaşma.
Türk Milliyetçiliğini ortak değer görenler ve milletin istiklâlini, kişisel ikbal ve istikbalinden değerli görenler birlikte hareket etmelidir.
Siyaseti milliyetçi eksende yürüten partiler, dernekler, vakıflar, sendikalar velhasıl bütün sivil toplum örgütleri, Türk Milliyetçiliği adına ve sevdasını taşıdıkları bu milletin, varlığını sürdürmesinin yegâne sahipleri olan kahramanlar hürmetine kucaklaşmayı başarabilmelidirler.
İlk şehit Kılıçkıran, yolbaşçılarımızdan Önkuzu, sehpalarda can veren Pehlivanoğlu, son şehit Muhsin Başkan, Başbuğ Türkeş ve dört bin beşyüz ülkücü şehit, rahmete göçen milyonlar, dava büyükleri ve bu kutsal toprakta yatan yüzbinlerce evliya bu kucaklaşmayı ukbada tebessümle izleyecektir.
Başta Türk Milliyetçilerinin amiral gemisi olan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere, Türk Milliyetçiliğinin dava büyükleri, Milliyetçi Hareketin marka isimleri, bu kucaklaşmayı başlatmalısınız…
Siz kucaklaşma çağrısı yaparsanız, göreceksiniz Türk Milleti bu çağrınızı karşılıksız bırakmayacaktır. Aksi halde, yaşanacak olumsuzluklardan herkes kameti kıymetince sorumlu olacaktır.
Türk Milliyetçileri, “önce ülkem” diyenler, açın kollarınızı ve kardeşlik duygularıyla sarılın birbirinize.
Selam ve dua ile
TTK