
BULGARİSTAN’IN GİZLİ TARİHİ VE OSMANLI DÖNEMİ -7-
Kırılma Noktası
1875 Ayaklanmasının fiyasko ile neticelenmesi, Rusya’nın İstanbul konsolosu İgnatiev’i hayal kırıklığına uğratmış.
İgnatiev, isyanın başlamadan bastırılmasının nedenlerini araştırmış.
Sonuç olarak; bu başarıdaki en büyük payın, bölgede görev yapan sivil-askeri yönetici kadroya ait olduğunu tespit etmiş. Ardından, Rus dostu olarak bilinen, Osmanlı Sadrazamı Mahmut Nedim Paşa’dan da bu kadronun tayinini istemiş.
Sadrazam Mahmut Nedim Paşa, İgnatiev’in bu talebini yerine getirmiş.

SAFTER TANIK
Bölgedeki tecrübeli, başarı sivil ve askeri yöneticileri görevden alarak yerine Rus dostu veya tecrübesiz yöneticileri tayin etmiş.
Yakalanan isyancılar affedilmiş, yakalanmak üzere olanların ise takibinden vazgeçilmiş. Diğer bir ifade ile isyanı bastıranlar cezalandırılırken, Bulgar isyancılar ödüllendirilmiş. Bu da Osmanlı Devleti ile Türk Milleti’ne ağır bir bedel ödetecek olan “Nisan 1876” isyanına adeta davetiye çıkarmış.
Nisan 1876 Ayaklanması
Elverişli Ortam
1875’te, Hersek’te; vergi nedeniyle Sırplar ile Hırvatların başlattığı isyanın uzayıp gitmesi, dağılma noktasına gelen Bulgar Merkez İhtilal Komitasına tekrar bir özgüven sağlamış. Ancak; yeni bir ayaklanma kararı için yapılan merkez komita toplantısı, silah kullanımına varan hararetli tartışmalar ile sonuçsuz kalmış.
Komitanın Toparlanması
1875’in sonlarında; Romanya’nın Gyurgevo şehrinde, bir araya gelen Stefan Stambolev-Georgi Benkovski-Nikola Obretenov-İvan Dançev-Petır Voşov adlı kişiler “Gyurgevo İhtilal Komitası Başkanlığı’nı” kurmuş, yeni bir ayaklanma planı için de çalışmalara başlamış.
Ayaklanma Planı
Ayaklanma planı; Tırnova-Silven-Vratsa-Filibe olmak üzere dört ayrı bölgede, aynı anda başlayacak, dört farklı eylem stratejinden oluşmuş.
Plana göre; Edirne-Filibe-Tatarpazarcık-Karlova-İmtinan-İzladı-Sofya şehir ve köyleri yakıp yıkılacak, telgraf hatları-köprüler tahrip edilecek, ayaklanmaya katılmayan Bulgarlar ile karışık köylerin Türk ahalisi öldürülecek, Türk ahalinin evleri yakılarak malları yağma edilecek, yollar ve geçitler tutulacak, Bulgar ahalinin belirli bölgelerde toplanması sağlanacak, bazı bölgelerde ise savunma hatları oluşturulacaktı.
Hazırlıklar
Bölgelere; başkaldırıyı sevk ve idare edecek asiler gönderilmiş, gizli posta ve polis teşkilatı kurulmuş, 7.000-8.000 Bulgar milis de silahlandırılmış.
Ayaklanma Kararı
14 Nisan 1876’da; Obornişte Bölgesi’nin Meçka Deresi’nde, 60 bölgeden gelen 75 temsilci ile bir toplantı yapılmış, Georgi Benkovski başkomutan seçilirken “1 Mayıs 1876 “ da ayaklanma tarihi olarak belirlenmiş.
Disiplinsizlik ve Sorumsuzluk
Toplantı sonrasında; silahlı bazı Bulgar komitacılar, Türklere saldırmaya ve onları taciz etmeye başlamış. Bu durum; yetkililere bildirilmiş ise de ciddiye alınmamış, bir tedbire de gerek duyulmamış.
İhbar
Nenko Stoyanov Terziyski adlı bir kişi, Meçka Deresi toplantısını ve alınan kararları, Tatarpazarcık Bölgesi’ndeki Osmanlı yetkililerine anlatmış. Bunun üzerine bölgeye bir askeri birlik sevk edilmiş, Bulgar komitacıların tutuklanmasına geçilmiş. Bu da Bulgar komitacılarını telaşlandırmış.
Ayaklanma
20 Nisan 1876’da; Avratalan’da, bir grup komitacı nahiye konağını basarak içindekileri kurşuna dizerken, başka bir grup komitacı da Postaneyi ele geçirmiş.
Yağma Talan ve Katliam
Haber, Otlukköy’de bulunan ve isyanın başkomutanı olan Georgi Benkovski’ye iletilmiş.
Haberi alan Georgi Benkovski; ayaklanmanın başladığını ilan ederek Otlukköy’deki yerel yöneticiler ile kadın-çocuk-ihtiyar demeden tüm Müslümanlar ile ayaklanmaya katılmayan Bulgarları öldürtmüş, evlerini yakıp yıktırmış, mallarını yağmalatmış.
2-3 gün içinde, 49 köyü yakıp yıkarak ilerleyişini sürdüren Georgi Benkovski ve çetesi, burada da aynı uygulamayı sürdürmüş.
İlgisizlik ve Sorumsuzluk
Durumun vahameti, Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’ya iletilmiş. O da Rusya’nın İstanbul konsolosu olan İgnatiev ile görüşmüş. İgnatiev ise “bunun basit bir olayın abartılmasından başka bir şey olmadığını” söylemiş.
Müteaddit ve ısrarcı taleplere rağmen merkezden bölgeye düzenli bir askeri birlik gönderilmemiş. Bundan cesaret alan isyancılar, bölgede zaptiye dışında düzenli bir askeri birliğinin bulunmayışını da dikkate alarak isyanı bölgenin tamamına yaymışlar, savunma hatları oluşturmuşlar.
İşin Başa Düşmesi
Çaresizlik; Türkleri, savunmak için silahlanmaya ve gönüllü kuvvetler oluşturmaya zorlamış.
Merkezi yönetimden ümidini kesen, yerel yöneticilerinden Edirne Valisi Akif Paşa; inisiyatif kullanarak, Filibe Sancağındaki Türklere silah dağıtılması ve gönüllü birliklerin oluşturulması emrini vermiş.
Gönüllü kuvvetler; kısa sürede, Bulgar komitacılar karşısında üstünlük sağlamış, ilerleyişi de “27 Nisan 1876” da ayaklanmanın merkezi olan Otlukköy’e kadar sürmüş, ancak burada güçlü bir direniş ile karşılaşmışlar. Bunun için de düzenli askeri birliklerin gelmesini beklemişler.
Düzenli Askeri Birliklerin Gelmesi
Hafız Paşa komutasındaki birliklerin gelmesi ile taarruza geçilmiş. İki günlük bir direnişten sonra “29 Nisan 1876” da Otlukköy’e girilmiş, ardından direniş merkezlerinden biri olan Eledjik ele geçirilmiş. Bu arada, enteresan bir gelişme olmuş, Avratalan halkı; Bulgar komitacılara karşı isyan ederek önderlerini tutuklamış, ancak daha sonra da kaçmasına göz yummuş.
Gönüllü Kuvvetlerin Baş Ağrıtması
Meriç’in sağ yakasında yer alan Brastigova ve Batak köylerinde güçlü bir direniş ile karşılaşılmış. Düzenli askeri birlikler, Brastigova köyündeki isyanı bastırırken, gönüllü kuvvetler de Batak Köyü’nü kılıçtan geçirmiş.
Tabii ki, bu olay; Panslavisler tarafından istismar edilmiş, Avrupa basınında “Batak Katliamı”, “Bulgar Soykırımı” şeklinde yer almış. Bu da Avrupa’nın büyük devletlerinde, ciddi tepkilere yol açmış.
Panslavistlerin iddiası nedir?
Panslavistler; Batak’ta yaşayan, 5.000 Bulgar’ın öldürüldüğünü iddia etmiş. Oysaki Batak Köyü’nün; nüfusu, isyandan önce 3.000, isyandan sonra da 1781’dir. Buna göre de; büyük bir kısmı isyancı olmak üzere, 1.219 kişinin hayatını kaybettiği anlaşılıyor.
Ayaklanmanın Bastırılması
Ayaklanmanın ikinci bölgesi olarak seçilen İslimiye’de; küçük grupların Türklere ve Türk köylerine saldırısı dışında, ciddi bir olay yaşanmamış.
Tuna Vilayeti sınırları içinde isyan bölgesi olarak seçilen Vratsa ve Tırnova’da ise bazı kıpırdamalar olmuş.
Tırnova Bölgesi’ndeki Dryanova yöresinde; isyana kalkışılmış, Türklerin müdahalesi ile de isyancılar Dryanova Manastırı’na kapanmak zorunda kalmış, isyancıların büyük bir kısmı ise öldürülmüş.
Yine Tırnova Bölgesi’nin Gabrova yöresindeki bazı köylerde; isyan baş göstermiş, Plevne Kaymakamı Deli Necip Paşa kuvvetleri ve Sadullah Efendi komutasındaki gönüllü kuvvetler tarafından da bastırılmış.
Dördüncü isyan bölgesi olarak seçilen Vratsa’da, ayaklanma başlamadan bastırılmış, ayaklanmanın teorik lideri olan Hristo Botev de öldürülmüş.
Sonucu
Nisan 1876 ayaklanması; Bulgaristan’da, o güne kadar gerçekleştirilen isyanlar içinde en organize ve yaygın olanı olmasına rağmen 3-4 hafta gibi kısa bir sürede bastırılmış.
Gyurgevo İhtilal Komitası Başkanlığı’nın; teorik lideri Hristo Botev öldürülmüş, fiili lideri Georgi Benkovski yakalanarak kurşuna dizilmiş, diğer üyeleri ise ya öldürülmüş, ya intihar etmiş, ya da yakalanmış. Dolayısıyla teşkilat iş göremez hale getirilmiş.
İsyanda ihmali görülen Filibe Mutasarrıfı Aziz Paşa ile Sadrazam Mahmut Nedim Paşa da görevden alınmış.
1876 Mali Krizi
Hükümet; 6.Ekim 1875’te, vadesi gelen borcun yarısını 5 yıla, diğer yarısını da 10 yıla yayarak bir ödeme planı hazırlamış.
Ödeme planı; 30 Ekim 1875 tarihinde, tasdik olunan “Ramazan Kanunnamesi” ile de yürürlüğe girmiş.
Hükümet taahhüdüne rağmen “1876” da vadesi gelen ilk borç taksitini bile ödeyememiş. Haliyle iç ve dış sermaye piyasaları karışmış, banka iflasları ve intiharlar görülmüş.
Krizin Tarihi Derinliği
Güçlü Ekonomi Güçlü Maliye
Osmanlı Devleti; XVI. yüzyılın ikinci yarısına kadar, güçlü bir ekonomi ve maliyesine sahipti.
Toprağı verimli olarak işleyen, transit ticaretten önemli ölçüde gelir sağlayan, o günün şartlarına göre bilim-teknik ve sanayide ileri düzeyde olan, Vakıf Bankaları ile de yatırım ve üretimini finanse eden bir ülke görünümünde idi.
Bu ekonomik ve mali yapı ile fetihler; Osmanlı Devleti’ni güçlü kılarken, dünyanın en modern ve büyük ordularından birine de sahip olmasını sağladı.
Ekonominin Bozulması ve Bütçe Açığı
XVI. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Batı’nın; yeni ticaret yollarını kullanması, Amerika-Asya zenginliğini talan etmesi ile hammadde-altın ve gümüş bolluğuna kavuşması, Osmanlı Devleti’ni ekonomik ve mali açıdan olumsuz yönde etkiledi.
Batı’daki hammadde-altın ve gümüş bolluğuna karşılık; Osmanlı’da, bunun kıtlığının çekilmesi imalat sektörünü zora sokarken, eski ipek ve baharat yolunun önemini kaybetmesi de transit ticaret gelirlerini önemli ölçüde azalttı. Bu da ekonominin küçülmesi, mali gelirlerin azalması gibi bir sonucu doğurdu.
Uzun süren ve büyük harcamalara neden olan, ancak zarar dışında bir katma değeri olmayan fetihler ise bu olumsuz gelişmenin tuzu-biberi oldu. Haliyle Osmanlı merkezi bütçe dengesi bozulurken, ciddi açıklar vermeye başladı.
Tasarruf ve Gelir Artırıcı Tedbirler
Osmanlı maliyesi; bütçe açıklarını kapamak amacıyla bir takım tasarruf ve gelir artırıcı tedbirlere başvurmuş. İlk akla gelen de temel vergi kaynağı olan toprak olmuş.
Uygulamada; Hazine’den maaş alan bazı kapıkullarına tımar ve zeamet verilmiş, has ve tımar sahiplerinin elindeki arazilerin bir kısmının ifrazına gidilerek Hazine’ye mal edilmiş, daha sonra da yüksek harç ve rüşvetle bunların satışına gidilmiş.
Bunun sonucu olarak; tımar sistemi bozulmaya yüz tutmuş, toprak kayıpları ile bu süreç hızlanmış, mütegallibe denilen büyük çiftlik sahibi bir bey veya ağa zümresi ortaya çıkarken merkezi yönetimin etkinliği de azalmış.