EN çok üzülen Erdoğan Bayraktar, geceleri uyuyamıyormuş… Meğer yaptığı “İstifa ettim” açıklaması doğru değilmiş; istifa etmekte geç kalınca Başbakan tarafından azledilmiş… Siyaset nankör meslek; azledilirsin gerekçesi bile açıklanmaz; anlaşılan o ki azleden için, gerekçeye gerek de yok. Başbakan “Azlettim” dedi mi akan sular duruyor… Demokratik sistemde yer alan yürütme kurallarından bazıları -mesela bu azil konusu- diktalardaki yürütme kurallarından (!) hiç de farklı değil… Şayet Bayraktar yolsuzluk operasyonunun ilk saatlerinde “Alnımız açık, soruşturmanın selâmetle yürütülmesi için bakanlık görevimden istifa ediyorum” deseydi bu azil başına gelmezdi… Geceler de keder dolu geçmez, gözüne uyku girer, yatağında mışıl mışıl uyuyabilirdi… Mehmet Zafer Çağlayan da öyle… O da gözyaşı akıtmaz, herkes gibi soruşturmanın sonuçlanmasını ve duruma yargının el koymasını beklerdi… Yapamadılar… Görevden alınan Nihat Ergün‘ün dediği gibi servet, şehvet ve şöhret, zayıf insanın basiretini bağlıyor…
* * *
Bakanlıktan alınanlardan biri dışında hepsi AKP’de kaldı.
Buna rağmen partide tüy dökümü başladı…
Operasyonları engellemek amacıyla parti içi gayret gösterilmesine karşı çıkan AKP’li vekiller, kesin ihraç talebiyle Haysiyet Divanı’na sevkedildi…
Biri de Erdal Kalkan; bastı istifayı ayrıldı; Başbakan’ı ve etrafını kaderleriyle baş başa bıraktı…
Sırada eski bakan Ertuğrul Günay ile Halûk Özdalga var; ikisi de eski CHP’li, bünyenin kabul etmediği önemli organlar, bir süre yorgan oldular ama yine de benimsenemediler…
Onlar da fertik, istifa arefesinde…
Erdal Kalkan eski CHP’li değil ama eski Sosyal Demokrat Halkçı Partili; 18. Dönem’de Edirne’den parlamentoya girdi.
Dedim ya, çorap söküğü gibi…
Tüy dökümü yaşanıyor iktidar partisinde…
* * *
“Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” dönemi de yolsuzluk adındaki tipinin başlaması üzerine geride kaldı; etraf buz kesiyor, yürüyüşü bırakan bırakana…
Birkaç günden beri, Haysiyet Divanı’na sevk edilmeyi beklemeden istifa edecek AKP’li isimlerden bahsediliyor.
Oldukça kalabalık bir liste var elimde; istifalar peş peşe gelebilir diyorlar…
Yolsuzluk operasyonu sonrası iktidar kanadında yaşanan gelişmeler bu kadar değil; parti içi kapışma neredeyse ayyukaçıkmış durumda, arkası da gelebilir…
Asıl önemli gelişme emniyette ve yargıda yaşanıyor.
AKP’dekinden çok buralarda yaşanan gelişmeler, ülkenin geleceğini karartacak nitelikte…
Devlet kurumları “Bölünmüşlük” görüntüsü veriyor…
Poliste ayrı, yargıda ayrı gruplar oluşmuş; yorumlar ve uygulamalar da bu nedenle birbirinden çok farklı…
Oysa demokratik yapı, kurumlar ve ilkeler belli ve tek ama riayet eden yok…
Bir taraf hak, hukuk, yasa, adalet diyor diğer taraf bu değerleri siyasal baskının altında kalarak başka şekilde yorumluyor…
Başsavcılık dosyayı savcının elinden alıyor, bir başkasına veriyor. Gerekçeyi de açıklıyor:
-Bu arkadaş gizli olan soruşturmayı sızdırdı…
Sızdırdı mı, sızdırmadı mı bilemiyoruz ama Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili soruşturmalar sürerken onlarca sızdırmaya müdahale edilmemiş olduğu da aklımıza geliyor.
Yandaş gazetelerin savcılık açıklamasından önce kimlerin tutuklanacağını yazdıkları unutuldu mu?
Bu çifte standarta müdahale etmeyen yargı anlayışının Erdoğan’ın “Dertleri asıl benimle, benim üzerime gelmeye çalışıyorlar” demesini dikkate alarak (!) bugün farklı bir anlayış sergilemesi dikkate değerdir.
Bu son müdahale işte bu olgunun meyvesi!
Bu konuda söylenecekleri, yolsuzluk dosyasından el çektirilen savcı Muammer Akkaş söyledi…
Dosyalar artık Başsavcı Vekili’nin ellerinde; bakalım oradan ne çıkacak!
* * *
Bu gelişmeye ilk ciddi tepki yine bir AKP’li vekilden, Burdur’un seçip parlamentoya gönderdiği Hasan Hami Yıldırım‘dan geldi…
Bakın Yıldırım ne dedi:
–Basında yer alan bilgilere göre, kamuoyu tarafından yakından tanınan kişilerle bir kısım kamu görevlileri hakkında önemli iddiaların bulunduğu, çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında ihaleye fesat karıştırmak; rüşvet, nüfuz ticareti, sahtecilik, tehdit, yasaya muhalefet gibi suçlara ilişkin 2012/656 sayılı soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın soruşturma yapması engellenmiştir. Bu olayların yargı bağımsızlığı açısından vahim ve ağır sonuçlar doğurma ihtimali vardır. Yapılan bu uygulamalar yargı bağımsızlığını, yargıya ve hükümetimize olan güveni zedelemektedir.
AKP Haysiyet Divanı’nın kapısını gözetleyin; bakın bakalım bu lafları eden Yıldırım da o kapıya getirilecek mi!
Gelelim İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı‘nın açıklamasına.
Çolakkadı, bir savcının rastgele ve kendi kendine, ne bir soruşturma başlatabileceğini ne de bitirebileceğini söyledi. “Bir savcımız açıklama yaptı. Yalan yanlış açıklamalar içeriyordu ve bunun üzerine açıklama yapma ihtiyacı hasıl oldu… Başsavcıların savcının üzerinde denetim ve gözetim hakkı vardır. Başsavcılığımız 200 kadar savcıyı bünyesinde barındırıyor. Bu 200 savcı rastgele kendi kendine ne soruşturma başlatır, ne de soruşturma bitirir…” açıklaması da Çolakkadı’ya ait…
Dosya Savcı Akkaş‘tan bu gerekçeyle alınmış…
Hukuk anlayışımızın da, yargı sistemimizin de ıslaha muhtaç ne çok yanı varmış meğer…
Bu tür uygulamaların bireyin aklına her türlü kötü düşünceleri yerleştirdiğine dikkatleri çekmek isterim; akıl karıştırıcı, kuşku uyandırıcı ve miğde bulandırıcı ifade ve uygulamalardan yargı mekanizmasını da temizlemek gerektiği ortaya çıkıyor…
* * *
Yolsuzluk rüzgârı bir esti mi dur durak bilmez…
Hortuma bile dönüşür, önüne geleni içine alıp perişan eder…
Öyle bir dönemi yaşıyoruz…
25 Aralık’ta başlayan ikinci dalga operasyonu da gelişiyor. Bu çerçevede savcının, yedi iş adamının mallarına tedbir koyma kararı yerinde bulundu. Yargıç Süleyman Karaçöl, Abdullah Tivnikli, Mustafa Latif Topbaş, Cemal Kalyoncu, Ömer Faruk Kalyoncu, Mehmet Cengiz, Üsame Kutub ve Cengiz Aktürk’ün mallarını da tedbirle bağladı.
Yine aynı kapsamda Kalyon Grubu’na ait Zirve Holding ile Cengiz Aktürk’ün şirketi Bosphorus 360’ün mallarına da tedbir kararı geldi.
Suçlamalar arasında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet de bulunuyor. Adı geçen iş adamlarının ünlü markaların sahipleri olduğu da biliniyor…
* * *
Ülkemizin 11 yılda nasıl kokuşturulduğunu görüyoruz.
Sadece beyt-ül-mal değil ona koşut olarak saçı bitmemiş yetimlerin hakları bile talan edilmiş; indra gandi sürecinin yaygın hale getirildiğine tanık oluyoruz.
Halkımız bu iktidarı yolcu etmek zorundadır…
Yarın hayatımızı daha da karartabilirler; her türlü insanlık dışı muamaleye maruz kalabiliriz…
Ne cumhuriyetimizi bırakırlar, ne birliğimizi ve dirliğimizi, ne düzenimizi, ne bağımsızlığımızı ve özgürlüklerimizi…
Bugün budadıklarını yarın kökünden biçebilirler…
Alt kimliğine bakmadan bu topraklarda yaşayan herkes, iktidarı yolcu etmek üzere şuurlanmalı ve aynı mecraya oy vermeli…
* * *
Basma kalıp ilkelerle ve dincilikle inanç sömürüsü yapmaya alışmışların ellerinde, iktidar olmalarını sürdürecek başka hiçbir malzemenin kalmadığını da müjdelerim…
Evet, AKP’nin bileti kesilmek üzere; iktidara yol göründü!
* * *
DERKENAR: Yeni İçişleri Bakanı Efkan Âlâ Meclis dışından bakan; düne kadar Erdoğan’ ın Müsteşarıydı, artık Bakanı. AKP’ye kayıtlı değil… Ama Erdoğan’dan daha ileri AKP’li olduğunu yaptığı konuşmayla gösterdi. Mesela bir cümlesi şu:Bizim üzüldüğümüz şey milletimize getirilen gereksiz maliyetlerdir. Türkiye gerçekten hak ettiği tarihine yakışır bir büyüme gerçekleştirmiştir. Sorunlarımızı ve problemlerimizi çözeceğiz. Biz sorunları çözecek bir ülke vaat ettik ” Bu ifade bile Âlâ’nın birçok AKP’liden fazla AKP’li olduğunu göstermeye yetiyor; yolculuğa o da katılmalı…