Ergun KAFTANCI
HALKIN elinde pankartlar; çoğunun üzerinde AKP’nin Ayakkabı Kutusu Partisi filan diye yazıyor…
Genel Müdürü tutuklu bankanın şubelerinin önüne ise her gün, yüzlerce yurttaş ayakkabı kutusu koyuyor…
Daha yığınla eylem…
Balkondan ayakkabı gösterdi diye Erdoğan’ın koruma ordusu tarafından bir kadın yurttaşın evi basıldı, didik arandı, beşiğinde uyuyan bebeğine rağmen apar topar götürüldü.
İktidarın demokratik anlayışı demek ki buraya kadar…
-Hooopp ağır ol, inecek var!!
* * *
Başbakan “Devlet içinde çeteler var” derken acaba korumalığını yapan polisleri mi kastetti…
Öyle ya; böyle antidemokratik bir uygulamayı ancak çeteler yapabilir…
Başbakan, yolsuzluk operasyonundan bu yana polisi, hukuku çiğnemekte ve keyfi uygulamalar yapmakta ısrar eden bir çetenin mensupları olarak nitelemedi mi!
Hatta aralarına, görevlerinin yapan savcıları da eklemedi mi!
İktidar, kendinde vehmettiği güçe sahip olsaydı herhalde “Devlete Paralel Devlet” diye bir kavram oluşmaz ve çeteler de türemezdi. Bugün bu gelişmeden şikâyetçi olmak “Biz bir şey yapamadık, gücümüz yetmedi” anlamında bir ikrardır.
* * *
Balkondan ayakkabı gösteren kadın yurttaş, şayet evinde para sayma makinesi olsaydı onu gösterecek ve daha anlamlı bir proteso yapmış olacaktı.
Ama nerede para makinesi?
690 lira emekli aylığıyla geçinmeye çalışan insanın evinde ne para olur, ne sayma makinesi. O makine, bakan çocukları gibi bir eli yağda bir eli balda yani cebimizde olanların evinde bulunur. Nitekim de orada bulundu!
* * *
Hem Erdoğan, hem yeni İçişleri Bakanı, hem de gözü yaşlı Bülent Arınç ve diğer AKP’liler, devletin içindeki çetelerin sırf yerel seçimi etkilemek amacıyla bu yolsuzluk komplosunu hazırladıkları iddiasından vazgeçmiyor…
Bu iddianın doğrulanması için, ele geçirilen paraların hesabı verilmeli…
Soru çok…
Bu paralar nasıl oluştu, evlerde ve beylerin kasalarına ve ayakkabı kutularına nasıl girdi, o kutularda bu paraların ne işi var!?
Bu, ne biçim bir komplo…
Hazırlayanlar kim; polisler mi, savcılar mı, cemaatçiler mi, çetecilikle suçlanan bir kısım medya mı, CİA mi, Mossad mı…
Güçlü devlet ve güçlü iktidar, bu soruların yanıtlarını şıp diye verir!
Aksi halde “Komplo” iddiaları havada kalır…
Varsayımlarla onu bunu suçlamak kolay iş; marifet, zorun üstesinden gelmek…
Başbakan’ın vaktiyle söylediği “İddianın sahibi iddiasını ispatlamakla da yükümlüdür” lâfı unutulmuş değil…
Komployu ispatlamaları lâzım; ispatlayamazlarsa müfteri olarak kalmaya mahkûmlar!
* * *
Başbakan’ın her konuşması ağır suçlamalarla, tehditlerle ve hakaretlerle dolu…
Başbakan’ın her konuşması ağır suçlamalarla, tehditlerle ve hakaretlerle dolu…
Her yerde döne döne aynı sözcükleri kullanıyor ve üslûbu da değişmiyor. Bu tavır siyasal gerginliği arttırdığı gibi halkı da tepki koymaya itiyor.
Dileriz bunu fark eder ve yaklaşan seçim tarihini de göz önüne alarak gerginliğe neden olmayacak üslûbu üstlenmeye başlar…
………………………
Erdoğan’ın sözlerini açıklama olarak niteleyenler de var…
TRT’de Efkan Âlâ‘yı dinledik; o da sözde açıklamalar yaptı. Operasyon yüzünden 104 milyar dolarlık bir zararın oluştuğunu söyledi, inandırıcı olabilecek tek açıklama bence buydu.
Şayet operasyonun sessiz sadasız yapılmasını sağlasalardı Türkiye ekonomisi milyar dolarlar yitirmezdi. Erdoğan dahil, biri bile ekonomimizin ne kadar kırılgan olduğunu düşünemedi.
* * *
Bunların polisle ve savcılarla uğraşması bitmeyecek. Çünkü yasama ve yürütme ellerinde ama yargı değil. Düşüncelerine göre tam bir egemenlik için yargının da üçüncü kuvvet olarak ele geçirilmesi lazım.
Şimdi de nizamını ve intizamını bozdukları HSYK ile uğraşıyorlar; yeni Adalet Bakanı “HSYK’nın açıklama yapma hakkı yok” diyerek kurulun bu hakkını kendisinin kullanacağını söyledi. Ortada verilmiş bir hakkın geri alınması değil gaspı söz konusu…
Referandum sürecinde oluşturdukları yeni yargısal yapıdan memnun değiller. Başbakan “Yanlış yaptık” diyerek günah çıkardı. Eee böyledir işte; bazen silah, kullanmasını bilmeyen insanın da katili olabilir…
Yakın günde yeniden çıkaracakları yasalarla yargıyı arka bahçeleri olarak düzenlemeye kalkarlarsa şaşırmamak lâzım!
* * *
Savcı bildiri dağıtamaz mı?
Dağıtamaz…
Ama mesleğine ilişkin olarak bir konuyu yazılı olarak basına intikal ettirebilir…
Yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcı da, soruşturmanın sebepsiz yere kendisinden alınarak başkasına verilmesinin yolsuzluğun üstünü örtmek amacı taşıdığını düşünmüş olmalı ki yazılı basına bilgi aktarmak gereksinimi duydu…
Buna “Sızdırma” dediler; Başbakan bile “Seninle işimiz bitmedi” diyerek bir hukuk adamını ve şahsında yargıyı tehdit etmekten çekinmedi…
………………………… .
Mehmet Ali Şahin, AKP Genel Başkan Yardımcısı, yani Erdoğan’ın çalışma arkadaşlarından biri…
Ne kadar yetkili, onu Başbakan biliyor…
Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapmıştı. Başbakan konuşurken yapılan engellemeleri kasederek,“Başkan bunları sen mi susturacaksın, ben mi susturayım” çıkışıyla adamı bir güzel haşlamıştı. Gönlünü almak için olmalı, bu defa partide yardımcısı yaptı…
İşte o Şahin “Yargıtay’da ajan var” diyerek ağır ve çirkin bir yakıştırma -suçlama- yaptı. Ne Erdoğan, ne başka bir AKP’li Şahin’i uyardı; duyduk ki bu çıkışı bazı AKP’liler alkışlayarak beyefendiyi kutsamış…
Yineleyim; önce iktidarın referandum sürecinde hukuka, adalete, yargıya, davalara bakışını anımsayın sonra da takındıkları bugünkü tavıra bakın…
Böyle mi ileri demokrasiye kavuşacağız!?
* * *
DERKENAR: Ülkenin birçok yerinde yolsuzluk failleri protesto ediliyor. Sokaklarda “Hırsız vaaaar” diye bağıranlar çoğunlukta. “Hırsızlara, talancılara, karapara aklayanlara artık iktidar yok” diye haykıran da var. Kalabalıklar Başbakan’ın istifasını istemekten de geri kalmıyor. “Ayakkabı Kutusu Partisi” yazılı dövizler herkesin elinde. Bir dövizi de ben ilginç buldum. “Foyası meydana çıkmış iktidar güle güle sana “ demişler… Hayırlısı Allah’tan!