“YOLSUZLUK kılıfı altında bu ülkede faiz, savaş ve kan lobisinin operasyon yapmasına izin vermeyeceğiz”
Bir diğer lâfı da şu:
-Bir ajan, bir hain size haber getirdiğinde ona inanmayın…
Daha çok lâfı var…
Halk döne döne aynı lâfları duymaktan bıktı; o nedenle öznenin öteki sözlerini tekrarlamayı zait addediyorum…
Yalnız bir noktaya değineceğim, birincisi bir soru:
Bir diğer lâfı da şu:
-Bir ajan, bir hain size haber getirdiğinde ona inanmayın…
Daha çok lâfı var…
Halk döne döne aynı lâfları duymaktan bıktı; o nedenle öznenin öteki sözlerini tekrarlamayı zait addediyorum…
Yalnız bir noktaya değineceğim, birincisi bir soru:
-Kim ajan, halk mı…
İkincisi, halk artık bu tür hakaretlere dayanamıyor, tepki koyuyor (Bkz: sosyal medya)…
Yalanlarını yutan da yok!
* * *
Operasyona bulaşanlar dünyalarını şaşırdı; dayanaksız, ipe sapa gelmez nedenlerle halktan sonra polisi ve yargıyı da en ağır ifadelerle karalamaya kalktılar…
Eylemleri de, söylemleri de çiğ, sığ ve yakışıksız…
Karalamalardan muhalefet de nasibini alıyor, cemaatler de…
Bunları topluca, iç ve dış çete diye teşhir ediyorlar.
Operasyona bulaşanlar dünyalarını şaşırdı; dayanaksız, ipe sapa gelmez nedenlerle halktan sonra polisi ve yargıyı da en ağır ifadelerle karalamaya kalktılar…
Eylemleri de, söylemleri de çiğ, sığ ve yakışıksız…
Karalamalardan muhalefet de nasibini alıyor, cemaatler de…
Bunları topluca, iç ve dış çete diye teşhir ediyorlar.
Neredeyse vehimden çatlayıp ölecekler…
* * *
Şim beddua dönemi başladı…
* * *
Şim beddua dönemi başladı…
Karşılıklı lânet rüzgârları estiriliyor…
Ayıp ve günah!
Şu halleri Müslümanlığa sığıyor mu?
Üstelik sorsanız, iki taraf da hepimizden Müslüman…
Araştırmacı yazar ve bilim adamı Dr. Erol Mütercimler ekrandan seslenirken duydum:
-Bunlar Müslümansa ben neyim peki…
Sorunun yanıtını verememiş olmalı ki Budizmi araştırmaya başlamış; kafasında da bu yüzden budist rahiplerle yaşamak ve ruhunu temizlemek düşüncesi yer etmiş…
Müslüman Müslümanı hiç dinden eder mi!
* * *
–Bakanı yedirmeyiz…
-Çocuklarını yedirmeyiz…
–Halkbank’ı yedirmeyiz…
Bu sonuncusu mânidar…
“Saklarız, kendimiz yeriz” mi demek istiyorlar…
Fransızların dediği gibi “Sous entendu” (*) ifadenin öyle olduğunu anlıyorsunuz!
* * *
Dört bakana bir de milletvekili eklendi.
Adı H.B
İstanbul’dan; adını açıklamıyorlar. Oysa AKP’de, adı H.B olan tek vekil var… İnternete giren, kim olduğunu öğrenir.
Yapılacak bir şey yok, yasa öyle yani teşhire engel…
Tabii şimdilik…
İşte onun oğlu, 1 milyon 950 bin avroyu Halk Bankası’na teslim edeceğine müdürün evine götürmüş…
Devamı var; para oradan da, Makedonya’ya uçurulacak…
Bir kısmı da imam hatip mezunu bankacının okuduğu imam hatip lisesine verilecek…
Nasıl teşkilât…
Nasıl bankacılık…
Bu durumda, “Ben vekilimi de yedirmem” derlerse şaşırmam…
Unutmadan; bu vekil taa Makedonya’daki bir üniversitenin mütevelli heyetinin de başı.
Ne acayip işleri var bunların!
* * *
Polisi ikiye ayırdılar…
Birbirlerini takip ettiriyorlar…
Emniyet Müdürlükleri ise gazetecilere kapatıldı, bu defa da haberciler sansürle tanışmış oldu…
Müdürlükler sadece habercilere kapatılmadı, savcıların da Emniyet’e girmeleri yasaklandı. İlk yasak da Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz‘e uygulandı…
Bu yasağı koyan ise Özel İdare Sekreterliğinden Aksaray’a vali, oradan da İstanbul Emniyeti’ne müdür yapılan Selâmi Altınok; AKP’ye merbut sıradan bir bürokrat…
Tüm bunlar yaşanırken zanlı Reza Zarrab‘ın karakutusu diye adlandırılan İranlı bir şüpheli, hava yoluyla Dubai’ye kaçtı…
Kime gam!?
Artık Zarrab’ın şansı mı diyelim, polisin gafleti mi bilemiyorum…
Pardon, “Yardımı da olabilir” mi dediniz, inanmıyorum!
* * *
Soruşturma başlarken bilgi sızdıran polis müdürünü ifadeye çağıran savcıya ise Emniyet Müdürü Selâmi Altınok“Mevzuata uygun değil” diyerek izin vermedi.
Böylece yeni müdür, atamalardan ve yasaklamalardan sonra ayağının tozuyla üçüncü marifetini de icra etmiş oldu…
Cür’ete ve cesarete bakın, polis savcıya karşı…
Uzatamıyorum, çünkü lâfın bittiği yerdeyim…
……………………..
Kesin hükmüm…
Böyle başa böyle tarak!
……………………..
Babacan Bey de gözdağı vermekle meşgul..
Türkiye operasyon yüzünden beş gün içerisinde tam 20 milyar dolar zarar etmiş…
Lâfı “Yasalar keşke uygulanmasaydı” demeye getiriyor…
Uygulanmasaydı da soygunlar, talanlar, karapara aklamaları, kaçakçılık filan sürseydi daha mı iyiydi; o zaman bu 20 milyar dolar cebimizde mi kalırdı, kâr mı etmiş olurduk…
Safsata!
Ne olacak yani; siyasal istikrar olsun ve AKP hanedanının ikbal yılları bitmesin diye her türlü yasa dışı işe göz mü yumulacak…
Yumulmadı, bundan sonra da yumulmayacağı anlaşılıyor…
……………………….
Evlere şenlik bir saptama daha…
Yasaları uygulayanlara bakarak yapılanları “Paralel devlet” gücüne vehmediyorlar…
Öğrenemediler gitti; öyle bir güç ancak güçsüz devletlerde ortaya çıkar. İkrar işte; demek ki devletimizi, paralel devletin doğmasına neden olacak kadar güçsüz kıldılar…
* * *
İktidar bugünkü anlayışından uzaklaşmalı ve safsata üretmek yerine hızlı biçimde yasaların uygulanmasını sağlayıp siyasal ortamı yatıştırmalı.
—————————— —————————-
(*)- Öne çıkmayan duyum anlamında