Okuyucu, yazar ve yayınevleri bir arada harmanlanıp karnaval havası yaratabiliyorsa, istenen, olması gereken güzellikler o zaman daha kolay gerçekleşiyor. Geçen yıllarda olduğu gibi bu yılda kasım ayı içinde, 2 – 10 Kasım 2013 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Büyükçekmece’de, 32’inci Uluslararası Kitap Fuarı düzenlendi. Eğer giderseniz, kitabı eline alıp karıştırmaktan, kokusundan zevk alan ve sonrada ders çalışır gibi bilinçle, anlayarak okuyan, kitapseverlerle karşılaşıyorsunuz.
O stantlarda bir kitabı alırken diğer bir “kitapseverle” kitabın konusu ve yazarı hakkında sıcak ve bilinçli bir fikir alışverişi yapıyorsunuz. Ne güzel anlar onlar. Ve o andan sonra, o ortak konuda dostluklar da doğabiliyor.
TÜYAP’a gitmeden veya döndükten sonra rastladığınız tanıdık kişilere eğer lâf dönüp dolaşıp oraya gelirse; “Mesela siz kitap fuarlarına gidiyor musunuz, gider misiniz?” diye soruyorsunuz; çoğunlukla öyle bir bilincin olmamasından, istinaende olsa imkânların elvermemesi sebebiyle cevap;“Hayır, gitmiyorum, gidemiyorum” oluyor.
Geçtiğimiz yıllarda Büyükçekmece – TÜYAP Kitap Fuarına Taksim dâhil birkaç yerden halkın kullanımına uygun ücretsiz otobüs seferleri yapılırdı. Baktım bu yıl bu uygulamalar kalkmış. Sanki göstermelik, zamanında kalkan ancak çok yetersiz seferlerle kitapseverlerin fuar sahasına ulaşmasına yeterince yardımcı olunmamış. Sadece belirli saatlerde Büyükçekmece – Bakırköy ve Fındıklı bağları oluşmuş ve onlarda kifayetli olmamış…
Fuarı organize eden beyler, Mecidiyeköy – Avcılar TÜYAP metrobüs hattı yoğun; bu kitap meraklısı öğrencilere, memurlara ve emekliler gereken kolaylığı sağlamamışsınız. O kişilerin çoğunun, evet pek çoğunun arabası yok, maddi durumu bir – iki kitap almaya belki yetiyor belki de zorlanıyor. Siz en azından ulaşım kolaylığı sağlayabilirdiniz. Özetle halktan okumak isteyen ama maddi gücü yeterli olmayanlara, kalabalık semtlerden yeni tarifeli otobüs seferleri düzenleyebilirdiniz.
Geçen yıl giriş ücreti 5 TL idi, bunu neden 7 TL yaptınız? Girişler 4 veya 5 TL olsaydı, çok mu daha az kâr ederdiniz?
Konuyla ilgili Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının o şaşalı danışmanlarına ve müsteşarlarına sözüm yok. Beyler siz Ay’da mı yaşıyorsunuz? Şehrin banliyölarında mesela; Kartal, Pendik, Tuzla’da…o bölgelerin daha dış semtlerinde oturan – okuyan, anası – babası o bölge atölyelerinde, tersanelerinde işçi bir lise öğrencisine öğretmeni: “ Kitap Fuarını görmeye gayret edin” diyor. Ama genç, en az 3- 4 kara ve deniz vasıtası (Bostancı – Bakırköy deniz otobüsü) değiştirecek, gene 3 – 4 araçla dönecek. Gitmez, gidemez. Gidebilenlerde azınlıktır.
KIZIL DARI TARLALARI
Lise öğrencileri arkadaşlarıyla Can Yayınları standında kitapları karıştırdılar. Aralarındaki konuşmada birinin, “2012 Nobel ödüllü Çin’li yazar Mo Yan’ın ‘Kızıl Darı Tarlaları’ adlı kitabını alacaktım indirime rağmen pahalı; babam kızar, harçlığını gene bitirmişsin der, diye almadım. Zaten onu alırsam param bitecek, sonrada başka bir şey alamam. Çin benim merakım ama…” dediğini duydum. Belki yayınevi haklı ama, böyle de bir gerçek var. Okuyucu kitlesini oluşturan halkın alım gücü, ekonomik yapısı, iktidarların propaganda kokan nutuklarını doğrulamıyor.
Siz her yazısında güllük gülistanlık kitap fuarı yazıları yazan zat –ı muhteremler, açılış ve kapanış kokteyli mi, yemek mi, her neyse birazda onlardan bahsedin, diğer konular sizleri ve bilhassa sizin gibi düşünenleri ilgilendirmiyor.
Yok yok, itiraz etmeyin; toplumu bu açıdan gören, değerlendiren pek eleştiriniz yok!
Siz eleştirmenlerden 2’si 3’ü konuları yorumlarken kendilerini çok bilgili ve bilge zannediyorlar. Biz okuyucuların da bir şeyler bildiğini dikkate almıyorlar. Hadi utanmayın, beraber tartışalım; büyük yayınevlerinden, etiketli, geçmişi cilalı bir yazarın kitabı piyasaya sürülüyorsa, çalakalem övgüler var. O iteklemeleri, okuyucuyu kısmen aldatan kitapların gücünü aşan gereksiz övgüleri, şöyle ölçmek gerektiğine inanıyorum: bu kitaplar kaç ay, kaç yıl gündemde kalıyor? Ağır ağdalı ve yoğun reklamlar bittikten sonra bir 10 yıl, 15 yıl sonra kaçı anılıyor, konusunda kendisinden bahsediliyor? Eleştirileriniz tutarlı olsun, bizi aldatmayın.
Sen büyük eleştirmen, yerin yüksek trajlı gazetedeki sandalyen ve dayandığın koltuk sağlam. Ama hep kendine yakın yazar-çizeri sütunlarına alıp onları, onların kitaplarını topluma yumuşak tatlı kelimelerle cilalayıp önüne koyuyorsun. Diğer çıkan kitaplar, hele küçük yayınevlerinin uğraşıları, bir şey ifade etmiyor. O emekler, o göz nurları tanınmadığı, tanıtılamadığı için yeterince okunmuyor, gerçek değerlerini bulamıyorlar.
Kitap Fuarı salonlarında 28 ülkeden, değişik ajanslar ve yayıncı birlikleri ile dijital yayıncılık, e – kitap uygulamaları yer aldı. UNESCO’nun anma ve kutlama programına aldığı Piri Reis’in 1513 tarihli Dünya haritası 500’üncü yılı, Boyut Yayınları’nca “Piri Reis 500 Yaşında “ sergisi ile kitapseverlerle buluşturuldu.
Gözlerim, İstiklâl Caddesi’ndeki Denizler Kitapevi’nin her yıl açtığı standı aradı. Bu yıl nedense katılmamıştı. Cılız olan sektörün bu kesiminde, bu kitapevi iyi ve faydalı yayınlar yapıyordu. Hani bilen bilmeyen kalemi eline aldı mı; “Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemiz…” diye başlar ve atar – tutar ya!
Kitap fuarında denizcilikle ilgili ağırlığı o yönde kaç yayınevi vardı? Ülkenin tersaneleri, limanları, balıkçılığı, dünya denizlerindeki Türk Ticaret Filosunun gerçek gücü, Londra İ.M.O’ da saygınlığımız var mı?… Bu ve bunun gibi konuları kim ve kimler nasıl işleyecek, halkı eğitecek ve konusunda hangi yayınlarla besleyecek; bilge, her şeyi bilen eleştirmen, ne diyorsun?
Denizi bilmeyen, denizden anlamayan bir öğretim üyesi kitaplar yazdı, nerede ise o kitaplar klasik olacak. Kültür veya Milli Eğitim Bakanlığı bile propagandaya katılıyor. Ama bilinçli okuyanlar bu kitaplar ne verdi; ne öğretecek diye soruyor. Çünkü onlar hayatının büyük kesimini açık denizlerde geçirmiş uzak yol kaptan ve baş mühendisleri.
Fuarın “Onur Yazarı” Prof.Dr.Taner Timur çok yönlü güçlü bir araştırmacı ve kalem. 12 Eylül 1981’den 1992’ye kadar Paris’te yaşamış. Bizde zaman zaman İstiklâl Caddesi’ninTaksim çıkışındaki “Fransız Kültür Merkezi,” onlar “Fransız Sarayı” diyorlar burada boy gösteren Frankofon – Türklere ( Fransızca yazıp, düşünüp konuşan Türkler’e ) benziyor. İçinde yaşadığı güçlü Fransız sol ve Marksist kültür onu da etkilemiş. Gözlüklerinin numaralı ayarı, toplumun benimsediği Prof. Halil İnalcık ve İlber Ortaylı’dan farklı. Ama değerli!
Dünya devi Çin 100 civarında yayınevi ile ve kendilerini ülkeleri dışında da kabul ettirmiş ünü köpürmüş, taşmış 3- 4 yazarı ile kitap fuarına çıkarma yaptı. Tie Ning ve Liu Zhenyun’un eserleri çok okunan 7 -8 dile ( İngilizce, İspanyolca, Rusça, Arapça, Japonca, Almanca, Fransızca ) ve diğer dillere çevrildiğini biliyorum. Eğer ilgili iseniz onları: Marsilya’da, İskenderiye’de, Sevilla’da, Odesa’da, Bremen’de, Rossario (Rio Parana) da, kitapçı vitrinlerinde, o ülkelerin dillerindeki yayınlarda görebilirsiniz.
Nedense, fuarda 2 – 5 Kasım tarihleri arasında sergilenen Çin Yayınevleri’ nin süresi 10 Kasım’a kadar devam etmedi. Kısa tutuldu. Daha sonra gittiğim 2 günde de ne Çin ve ne de Prof.Dr. Taner Timur’un söyleşilerini görmedim. Görenlerden dinledim. Faydalı olduğunu anlattılar.
Ziyaret günlerinde yolculuğum hep talebelerle oldu. Onlar zinde, zeki, bizim o dönemlerimizden daha ileri bir mantığa ve bilgi birikimine sahipler. Yol boyunca süren sohbetlerimizde onların birer şahsiyet, yarınlara hazırlanan değerler olduklarını anlamamızı beklediklerini gördüm. Hemen hepsi 1’er, 2’şer kitap almışlar; şen şakrak dönüyorlar. Almayan, “Kitapsız olan” yok gibiydi.
Akşamları TÜYAP Büyükçekmece – Bakırköy – Bostancı – Küçükyalı hattında, 70 yaşına yeni basmış, ellerinde 6-7 plastik kitap torbası olan biri, saat 21.00 dolaylarında evine dönüyor. Aldığı kitapları ile tekrar baş başa ve mutlu!
O günlerden hafızamda gelecek yıllara kalan ise, bir lise öğrencisinin istediği bir kitabı- Nobel 2012’nin Çin’li yazarı Mo Yan’ın “ Çin köylüsü, Çin işçisinin kendi iç mücadelesi ile Şanghay bölgesinde Japon katliamını anlatan ünlü eserini” parası olmadığı için alamaması kalacak. Bu talebe bilin ve inanın ki ziyaretçi talebelerin çoğunu temsil ediyor.
Okumak isteyen halkın alım gücü yetersiz. Mutlu, müreffeh Atatürk Türkiye’si için ana çıkışlar mayınlanıyor. Yazıyı kaleme alırken takvime bakıyorum 10 Kasım 2013; T.C. siliniyor, Atatürk’ün adı devlet nişanından ve madalyalardan sökülüyor…
Siz Sayın Başbakan, Kültür Bakanı, Milli Eğitim Bakanı uzun uzun anlatmayın, “türbanınız sizin olsun” toplumun geleceğini oluşturacak gençlere, onların ailelerine göreviniz olan eğitimde fırsat eşitliği sağlayacak ortamı hazırlayın.