Antalya-Side’de 22-24 Kasım 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen kurultay sonunda sıralanan 16 madde arasında, mevcut Türk alfabesine dokunulması, toplumun en dinamik kesimi olan üniversite gençliğinin politik amaç ve çıkarlara alet edilmemesi,Türkiye’de olup biten bir takım olayların; milletin etnik temelde parçalanmasına ve ülkenin bölünmesi sonucunu doğuracağı gibi uyarılar dikkat çekti.
Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden yaklaşık 800 akademisyenin katılımı ile gerçekleştirilen kurultayda çeşitli konularda kurulan 13 ayrı çalışma komisyonu, kendi konularında Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunların tespiti, bugün uygulanan politikaların değerlendirilmesi ve çözüm önerilerini tartışarak bir rapor halinde divan başkanlığına sundu.
MHP 2. Akademisyenler Kurultayı Divan Başkanı Prof. Dr. Haluk Ypkuçpğlu tarafından açıklanan “Kurultay Sonuç Bildirgesi” şu şekilde:
Milliyetçi Hareket Partisi II. Akademisyenler Kurultayı 22-24 Kasım 2013 Tarihleri arasında Antalya-Side Sueno Hotel’de Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden yaklaşık 800 akademisyenin katılımı ile gerçekleştirilmiştir.
Kurultayda çeşitli konularda 13 ayrı çalışma komisyonu kurulmuştur. Bu komisyonlar kendi konularında ülkemizin karşı karşıya bulunduğu sorunların tespiti, bugün uygulanan politikaların değerlendirilmesi ve çözüm önerilerini tartışarak bir rapor halinde divan başkanlığımıza sunmuşlardır.
Bu raporlar daha sonra Milliyetçi Hareket Partisinde değerlendirilecek ve kamuoyuyla paylaşılacaktır.
Çalışmalar sonucunda öne çıkan bazı öneriler aşağıda takdim edilmiştir:
1. Cumhuriyet tarihinde bölünme tehlikesinin ve ayrışmanın bu kadar yoğun olduğu günler yaşanmamıştır. Ayrıca dış politikada Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü kadar dünyadan ve bölgeden tecrit edildiği ve yalnızlaştığı bir başka döneme daha rastlanamaz. Bu durumun içte ve dışta uygulanan yanlış politikalar ve kibrin kaçınılmaz sonucu olduğu konusunda akademisyen aydınlar fikir birliğindedir.
2. Son zamanlarda Türkiye’de olup biten bir takım olayların; milletin etnik temelde parçalanmasına ve ülkenin bölünmesi sonucunu doğuracağı bütün bilim adamları ve aydınların ortak endişesidir.
3. Güncel ya da gündem oluşturmuş insan hakları bağlamlı bir takım konular kapsamlı çalışmalar ışığında bir ortak söylem haline getirilmelidir.
4. Politik eylemlerin asıl sebeplerinin yolsuzluk, yoksulluk, insan hakları ihlalleri ve özgürlük kısıtlamaları olduğu konusunda fikir birliğine varılmıştır. Sosyal medyanın etkin bir iletişim ağı olma noktasından hareketle, sosyal medyayı kısıtlamaya yönelik her türlü sansür çalışmalarına şiddetle karşı çıkılmalıdır.
5. Yeni bir kültürel yıkıma yol açabileceği için mevcut Türk alfabesine dokunulmamalıdır.
6. “Türk” ve “Türkiye” kavramları Cumhuriyet ile birlikte oluşturulmuş kavramlar olarak gösterilmekte ve yıpratılmaktadır. Oysa batı literatüründe Osmanlı coğrafyası Türkiye ve Türkistan; Müslüman ise Türk kelimesiyle eş anlamlı kullanılmıştır. Yemen’den Kırım’a kadar uzanan coğrafya Türkiye, ahalisi ise Türk olarak algılanmıştır. Bu bakımdan Türk adı etnik bir tanımlamadan öte bir medeniyetin adıdır.
7. Mevcut tarım kredi kooperatifçiliği ile esnaf ve sanatkâr kredi ve kefalet kooperatifçiliğinin başta esnaf ve sanatkâr, çiftçi ve yoksulluk sınırı altında yaşayan vatandaşların ihtiyacının karşılanmasına yönelik yeniden düzenlenmesi veya buna dayalı olarak yeni modeller geliştirilmesini temin etmek için Sosyal Ekonomi Araştırma Merkezi kurulması benimsenmiştir.
8. Toplumda herkesin dini inançlarına saygı duyulması ve toplumun inanç yoluyla ayrıştırılmasına karşı çıkılması gerektiği vurgulanmıştır.
9. Bilimsel çalışmalar, ülkenin ekonomik, sosyal, politik ve askeri alanlardaki güncel ihtiyaçlarına ve gelecekteki hedeflerine uygun olmalıdır.
10. Sağlık çalışanlarına iade-i itibar yapılması ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerinin önlenmesi sağlanmalıdır. Sağlık sistemi içinde öncelik koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir. Milli sağlık politikaları oluşturulurken ilgili tüm tarafların görüşleri alınarak ülkemiz şartlarına en uygun politikalar geliştirilmelidir.
11. Toplumun ruh ve fizik sağlığı yerinde fertlerden oluşmasını sağlamak ve sürdürmek için, her yaşta ve her durumda spor yapma imkân ve ortamlarının oluşturulması önemlidir.
12. Toplumun en dinamik kesimi olan üniversite gençliğinin politik amaç ve çıkarlara alet edilmesi ülkemizin geleceği açısından en büyük tehlikelerden biridir. Gençliğin sağlıklı gelişimi için her türlü ihtiyaçlarının karşılanabilmesi devletin asli görevlerindendir.
13. Engelli vatandaşlarımızın dışlanmadan, aşağılanmadan toplumun mutlu ve üretken bir ferdi olabilmesi için önlerindeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
14. Demokratikleşme adı altında yapılan anayasa değişiklikleriyle yargı ile ilgili makamların siyasetin nüfuzu altına alınmış olması günümüzde bütün vahametiyle olumsuz sonuçlarını göstermektedir. Bugün Türkiye’nin en acil ve öncelikli hukuki sorunu, başta Anayasa Mahkemesi ve Hakimler-Savcılar Yüksek Kurulu olmak üzere, yargı makamlarının siyasal çoğunluğun etkisinden kurtarılması, yargı bağımsızlığının sağlanarak, fiilen ortadan kaldırılmış bulunan hukuk devleti ilkesine uygun devlet yapılanmasının yeniden tesis edilmesidir. Unutulmamalıdır ki, bağımsız yargının olmadığı bir düzende insan haklarının korunmasından söz edilemeyeceği gibi, yargısı bağımsız olmayan ülkelerin kendileri de bağımsız olamazlar.
15. Kadının ekonomik, siyasal ve toplumsal hayatın her alanında katılımına imkân verecek özel düzenlemeler yapılmalı; kadını toplumsal hayattan koparmaya, üretkenlikten ve çalışma hayatından uzaklaştırmaya yönelik sonuçlar doğuracak düzenleme ve uygulamalara asla yer verilmemelidir. Seçimle gelinen bütün görevlerde kadın ve erkeğin eşit temsili esası sağlanmalıdır. Son zamanlarda toplumun her kesimine ve özellikle kadınlara yönelik şiddetin artması ve çocuk istismarı akademisyen aydınlarımızı endişelenmektedir. Bu konuda etkin sosyolojik, eğitsel, ekonomik, hukuki ve güvenlik boyutlu araştırmalar yapılmalı ve gerekli tedbirler acilen alınmalıdır.
16. Sanat ve sanatçıya yönelik baskıların son günlerde yoğunlaştığı gözlenmektedir. Sanat ve sanatçıya hak edilen değerin verilmesi önceliğimiz olmalıdır.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.