Eylül ayı hem Millî Mücadele tarihimiz, hem de Elazığ yöresi açısından önemli olayların cereyan ettiği bir aydır. Bundan 94 yıl önce yine bir Eylül ayında kardeşlik hukukumuzu ortadan kaldırmak isteyenler bu yöreyi kendilerine mekân edinmişlerdir.Bin yıldan fazla sürede Anadolu’da kardeşçe yaşayan insanlarımızın arasına sokulmak istenen nifakın teşvikçisi ve kaynağı da İstanbul Hükümeti olmuştur. O günlerde, iktidarını ipotek altında sürdürmeye çabalayan Sadrazam Damat Ferit başkanlığındaki Hürriyet ve İtilaf Partisi Hükümeti, İngilizlere bölgede bağımsız bir Kürdistan kurulması için söz vermiştir. Ancak bunun bir bedeli vardır:4 Eylül 1919’da başlayacak Sivas Kongresi’ni dağıtmak ve Mustafa Kemal Paşa’yı ortadan kaldırmak… İngilizlerin planına göre bu görevi, yöredeki ayrılıkçı unsurlardan oluşturacağı silahlı çetelerle bölücü Kürt Teali Cemiyeti yerine getirecek, İstanbul Hükümeti de destek verecektir.3 Eylül 1919 tarihinde, Dahiliye Nazırı Adil Bey ve Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa tarafından Elazığ Valisi Ali Galip Bey’e bu yolda emir verilmiştir.İngiliz Binbaşı Noel, ayrılıkçı Kürt hareketinin öncülerinden Mevlanzade Rıfat ve bazı isyancı aşiret temsilcileri Malatya’ya gelerekAli Galip Bey’le görüşmüşlerdir.
Sivas’ta vücuda gelmiş millî iradeyi boğma görevi verilen Kürt Teali Cemiyeti, odönemde ayrılıkçı Kürt hareketinin yuvalandığı bir dernektir ve bugünkü PKK-BDP ikilisi bunlarınahfadıdır. Dönemin bölücüleri için Türk topraklarında ayrılıkçı bir devlet kurmanın yolu, Anadolu’da teşekkül eden millî hareketi ortadan kaldırmaktan geçmektedir.Ancak Anadolu’da tesanüt ruhunun ve kardeşlik hukukunun gücüne yaslanan Mustafa Kemal Paşa, İstanbul Hükümetinin sinsi planlarından haberdar olmuş, bölgedeki millî kuvvetleri harekete geçirerek haince tertibi bozmuştur. Neticede yine bir Eylül ayında, sömürgeci devletlerin taşeronu olan Yunan Ordusu Türk topraklarından kovulmuş, 9 Eylül 1922’de Türk birlikleri İzmir’e girerek Anadolu’yu içerideki işbirlikçiler ve düşmandan temizlemişlerdir.
Ne acıdır ki dün İstanbul hükümetinin yarım bıraktığı görevi bugün AKP hükümeti tamamlama sevdasındadır. Mevlanzade Rıfatların rolünü torunlarının eseri olan PKK-BDP ikilisi, İngilizlerin entrikacı ve ayrıştırıcı siyasetini deABD devralmıştır.
Millî Mücadele yıllarında Anadolu’da vuku bulan karışıklıkların benzeri,bütün Orta Doğu coğrafyasında yaşanmaktadır. Suriye krizi dolayısıyla Orta Doğu’da ortaya çıkan belirsizlik ve istikrarsızlıktan istifade etmek isteyen bölücü terör örgütü, sözde barış ve demokrasi gösterileriyle silahlı eylemlerine ara vermiştir. Devlete karşı toplu isyan hazırlığındaki örgüt militanlarının çoğu Türk topraklarını terk etmemiştir. Bölgede sempatizanlara ev ev silah dağıtılmakta, bir bölgesel kaosun Türkiye’ye sıçraması durumunda hepsi devletimize ve milletimize karşı başkaldırmak üzere hazır bekletilmektedir.
Bölgedeki konjonktürün ve ABD’nin planlarının gereği, geçici olarak durdurulan silahlı PKK eylemleri, bölücülerin istekleri kabul edilmediği takdirde daha kanlı şekilde başlayacaktır. Kanlı terör örgütünün amacı kardeşçe bir arada yaşamak değildir. PKK-BDP’nin, bir takım demokratik haklar elde etme görüntüsü altında Türk topraklarında önce ayrı bir özerk yapı oluşturma, daha sonra da bağımsız devlet kurma hedefi herkesin malumudur.Bölücü terör örgütünün elebaşı Öcalan’ın ve meclisteki temsilcilerinin demokrasi havariliği sahtedir ve yutturmacadan ibarettir.
Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın bir parçası olan PYD’nin faaliyetleri de bunun paralelindedir. PYD, bölgede Özgür Suriye Ordusu ve El Nusra güçlerine karşı ayakta kalabilmek için Esad’la birlikte hareket etmeyi bile göze almıştır.Açık bir ihanet senaryosu sahneleyen bölücü örgütün, kirli emellerine ulaşmak için yapmayacağı nankörlük ve işbirliği yoktur. Meselenin asıl vahim ve çelişkili boyutu, Beşşar Esad’a muhalefeti bölge siyasetinin ana malzemesi hâline getiren AKP hükümetinin PYD’ye göz yumması ve örgütü el altından desteklemesidir.
AKP’nin bölücülere verdiği sözlerden dönemeyeceği, son olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda “Türkçenin tek dil olması” ve “devletin bütünlüğü” konularında varılan mutabakatın iktidar temsilcileri tarafından geri çekileceğinin açıklanmasıyla anlaşılmıştır. Bu durum, AKP’nin anayasanın değiştirilmesi konusundaki mutabakata sadık kalamayacağının ve bölücü örgütün baskısı altında bulunduğunun göstergesidir. Maalesef AKP iktidarı bu kanlı örgütün esiri olmuştur.
Toplumsal çimentomuz olan Türkçe’nin müşterek dil olmasını ve devletin bütünlüğünü istemeyenler PKK-BDP ikilisidir. AKP’nin Türkçe konusundaki ikiyüzlülüğünü ve bölücü terör örgütüne teslimiyetini, devletin bölünmez bütünlüğünden çark etmesini milletimizin takdirine sunuyoruz. Türkiye’nin bütünlüğüne halel getirecek hiçbir maddenin anayasada yer alamayacağını, bunu istemenin bile suç olduğunu ilgililere hatırlatıyoruz.
MHP için “Sivas’ın ötesine geçemezler” diyen Başbakan Erdoğan’ın, işbirlikçi Damat Ferit’le aynı kafada olduğu ortadadır. Sayın Başbakan bu sakat bakış açısıyla MHP’yi bölgeden tecrit etme gayretkeşliğine düşerken, aslında bölücülerin, ayrılıkçıların önünü açma niyetini ifşa etmektedir. Partimizi zan altında bırakmak isterken bölücülerle al takke ver külah pazarlık eden Başbakan Erdoğan’a bu bağlamda en güçlü cevap, Sivas’ın güneydoğusundaki Elazığ’da yapılacak Kardeşlik Mitinginde verilecektir.
MHP; bölücüler ve ayrılıkçılarla onların baskı, şiddet ve zulmünden yılmış masum bölge halkını birbirinden ayıracak, kanlı örgütün elebaşlarının dizlerinin bağını çözecek tek siyasi kuvvettir. Partimiz; gücünü milletin değerlerine sonsuz bağlılığından, atalarımızın millî birlik ve kardeşlik ahdine sadakatinden almaktadır. MHP ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket, bölücü bir kalkışmaya seyirci kalmayacak, binlerce şehidin ruhunun incitilmesine, ata yadigârı topraklarımızda uydu devletçikler kurulmasına asla müsaade etmeyecektir.
Bu topraklarda yaşayan insanlar, Sivas’ın doğusuyla batısını ayırmadan yüzyıllar boyu kardeşlik ve dayanışma hukukunun ikliminde yaşamış, hemhal olmuştur. Aynı türkülerle duygulanmış, aynı ağıtlarla matem tutmuştur; evlatları aynı ninnilerle büyümüştür. Bu sosyolojik ve kültürel gerçekleri inkâr eden bölücülere inat, Elazığ’dan bin yıllık kardeşliğimizi kimsenin bozmaya gücünün yetmeyeceği mesajı omuz omuza, el ele verilecektir.Türk adının; bir etnik unsuru ifade etmediği, bilakis Anadolu topraklarında bin yıldır aynı ailenin ferdi olarak yaşayıp kaynaşmış unsurların ortak paydası ve kardeşliğin ebedi logosu olduğu hatırlatılacaktır. MHP ve Milliyetçi-Ülkücü Hareket var oldukça, ayrılıkçı oyunları bozmaya muktedir Millî Mücadele ruhunun asla yok edilemeyeceği, dosta düşmana bir defa daha duyurulacaktır.