MHP VE ÜLKÜCÜNÜN EĞİTİMİ
Ali BADEMCİ
Bugünkü MHP’nin aynı ad ile 44 yıllık bir geçmişinin olduğunu söylemeye gerek yoktur. Demek ki, onun ölümünden sonra bir türlü iktidar olamadığı için, İsmet Paşa’nın hayatının sonlarına doğru da sulandırılarak, nerede duracağı belli olmayan bir sosyal demokrasiye saplanan, Mustafa Kemal CHP’sinden sonra, TC.’nin en eski ve köklü partisi de tabii ki MHP’dir.
Esâsında Mustafa Kemal devri CHP’si ile bugünkü MHP’nin fikren bir uyuşmazlığı yoktur. Alparslan Türkeş’in “Dokuz Işık”ı ile CHP’nin “ Altın Ok”u aynı dünya görüşünün değişik tarifidir. Genel olarak her iki partinin de ideologları 2.Meşrutiyet’den beri gelen “Türk Milliyetçiliği ve Türkçülük” okulunun hocalarıdır. 19.Asrın sonunda Necib Âsım Bey ve Cevdet Paşa gibi Osmanlı aydınlarının himâyesinde doğan, Hüseyinzade Ali Bey, Akçuralı Yusuf, Ağaoğlu Ahmet ve Ziya Gökalp ile çerçevesi belirlenen Türk Milliyetçiliği, Cumhuriyet’in ilk 15 yılının yoğun eğitim çalışmalarının sonunda devlet politikası olarak bugünkü şeklini almıştır. Bu bakımdan CHP ile MHP’nin farkı ancak 2.Meşrutiyet’in TürkOcakları ile Cumhuriyet’in Halkevleri arasındaki fark gibidir.
Mustafa Kemal’den sonra İsmet Paşa zamanında Türk Milliyetçiliği karşılığında “Kemalizm” ve “Atatürkçülük” deyimleri kullanılmağa başlarken, Halkevleri de 2.Dünya Savaşı’nın Sovyet yanlısı tutumumuzdan ötürü Sovyet Sosyalizmi’nin ileri karakolları olan “Köy Enstitüleri” şekline dönüştürülerek aslî mecrasından çıkarılmıştır. Mustafa Kemal’dan sonra “Kemalizm” ve “Atatürkçülük” deyimleri belki yanlış değildi, ama savaş ortamında zikredilen sebebden ötürü aynı anlama gelen “Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği”ni devletten atmaya, hatta yargılamaya kadar götürdü. Mustafa Kemal hayatta olsaydı bu iki deyime de müsaade etmezdi. Esasen dışarısı için Mustafa Kemal’in “Türkçülüğü ve Milliyetçiliği”ni; “Atatürkçülük ve Kemâlizm” gibi deyimler hakkı ile ifâde edebilir, hatta onların yerine ikâme olabilecek kadar derinliğe de sâhipti. Ama yurt içinde bu deyimler özellikle 1940’lardan sonra hiç de şık düşmemiş ve bu sebeplerden ötürü CHP ile “Türkçüler ve Türk Milliyetçileri”nin yolları ayrılmaya başlamıştır. İşte Nihâl Atsız – Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının 1944 Milliyetçilik Olayı da böyle ortaya çıktı. Gerçi Gazi devrinin yüzde yüz Türkçü şahsiyetler daha CHP bünyesinde idi ki İsmet Paşa’yı bile bunlardan ayrı düşünmek tarihe haksızlıktır. Ama gelin görün ki savaş yıllarının “Savaş Dışı“ politikaları CHP ve tabanındaki “Milliyetçi ve Türkçü” eğitimi artık terkedilmiş, hatta iktidar olamayışı bunlara bağlanarak parti nerede duracağı belli olmayan sola doğru sü’atle kaydırılarak Mustafa Kemalin partisi olma özelliğini kaybettiği gibi, ”Kemalizm ve Atatürkçülük” demokrasi ile iktidara gelen ve eski CHP’nin küçük fakat tabanda büyük partisi DP’yi alaşağı etmek gibi antidemokratik iktidar arayışlarına girmişti. Bu sebeble belki sebebleri oldukça değişiktir ama biz de demokrasiyi azleden 1960 ihtilâli ile meşrûtiyeti ortadan kaldıran Bolşevik İhtilâli arasında netice olarak zerre kadar fark yoktur. 1960 ihtilâlinin ne kadar yanlış bir müdâhale olduğu daha sonra yapılan 22 Şubat ve 21 Mayıs gibi fraksiyon ayaklanmalarından da anlıyoruz. Hepsinden kötüsü tamamen yozlaşan, asli membanından çıkan, peşinde Atatürk ve Kemalizm gibi tamamen Türklük karşılığı olan iki fikri de sürükleyen CHP ve biraz da fazla yaşlılıktan ötürü çok yanılan İsmet Paşa’nın hataları ile Parti-İhtilalciler ortaklığı ile yapılan 1961 Anayasa’sı ileride çok konuşulacak yanlışlıkları ile ülkeyi 1971 ve 1980 krizlerine sürüklemiştir. Bütün bunların sebeblerinin, yani “CHP-Atatürkçülük-Kemalizm”in kayaya oturmasının en önemli sebebi Mustafa Kemal devri CHP’si ve Türk Ocakları veya Halkevlerinde eğitimin durdurulması, ”Mustafa Kemal İdeolojisi” yani, Türk Milliyetçiliği yerine başka arayışlara girilmesidir. İşte şu anda bile CHP’nin içinde bulunduğu handikap budur.
Şimdi MHP’ye gelince. Bu partinin yarım asra yakın geçmişinde yaşlandıkça genç görünümünün en önemli sebebi CHP sola kayınca Alparslan Türkeş’in “Türkçülük ve Milliyetçilik” sloganı ile ortaya çıkarak bir önemli boşluk doldurmasının ne kadar isabetli olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlamaktayız. 90 yılı aşkın bir zamandan beri CHP’nin kan kaybına karşılık 1965’lerden itibaren Alparslan Türkeş’in teşkilât ve yan kuruluşlar vasıtasiyle yaptırdığı “Seminer” çalışmaları bugün ülkücülük denen ve kendini MHP’de temsil ettiren dünya görüşünü yepyeni ve dipdiri olarak 21. yüzyıla taşımıştır. Bugün “Eski Ülkücü-Yeni Ülkücü” gibi sunî kavramların çatıştığına ve böyle çarpıklıkları savunanların varlığına inanmayınız. Fikir babası Nihâl Atsız, ebedî Başbuğu Alparslan Türkeş olan ”Ülkücülük” bir tanedir ve o da bugün MHP’de temsil edilmektedir. Bugünkü MHP’nin özellikle Türkeş sonrası dönem de Ülkü Ocakları ve Gençlik Kolları ile diğer yan kuruluşlarda eğim çalışmalarının yapılmadığı hususu doğru da olsa bu hareketin “Kasetçiler”den ibaret olduğunu ileri süren şerefsizlerin MHP’li ve Ülkücü olmaları mümkün değildir. Her sosyal kuruluşun iyisi-kötüsü, yanlışı-doğrusu vardır. Bugün “Ak İslamcılar”ın kaçar tane “Mut’alı” karısı olduğu husûsunun kitabını mı yazmamız gerekiyor? Yine bir takım hayâ duygusundan eksik insanların yaptığı gibi; ülkücü şahısların da bugün devleti işgâl edenlerin “soyu – sopu –mahremiyeti – oğlu – kızı” spekülatörlüğünü mü yapmak lâzım! Bunlar da yanlıştır ve devletimize lekedir. Aman Devlet Bey, biraz değil ille de “Eğitim” için bir seferberlik başlatır mısınız?