MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman MHP İstanbul İl Başkanlığında yaptığı basın toplantısında Türkiye’nin bölünmesine karşı olan herkesi 5 Ekim 2012’te Kazlıçeşme’de yapılacak mitinge çağırdı.
Değerli Basın Mensupları,
Kıymetli Dava Arkadaşlarım,
Sözlerime başlamadan önce sizleri en derin hürmet ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz.
Değerli Basın Mensupları,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak 9 ilde yapmayı planladığımız “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” açık hava toplantılarımızın ilkini Bursa’da “Kuruluş”, ikincisini İzmir’de “Bayrak”, üçüncüsünü Adana’da “Vatan”,dördüncüsünü Erzurum’da “Birlik”, beşincisini Konya’da “Türkçe”, altıncısını Elazığ’da “Kardeşlik”temalı olarak ve milletimizin coşkulu katılımı ile gerçekleştirmiş bulunuyoruz.
“Demokrasi” temalı yedinci mitingimizi 05 Ekim Cumartesi günü İstanbul’da gerçekleştireceğiz.
İstanbul; dünyanın incisi, Türklüğün ve İslam’ın kalbidir. İstanbul; Türk ülküsü, Kızıl Elmadır. İstanbul; Türk Milletinin sonsuza dek kalacağı mukaddes topraktır. İstanbul; Hak Teâla’nın emri, yüceler yücesi Resul’ün dileğidir. İstanbul; o güne kadar parçalar halinde bulunan Türk medeniyet tasavvurunun bütün birikim ve parçalarıyla bir araya geldiği, gerçek olduğu yerdir. İstanbul önemlidir, vazgeçilmez bir değerdedir.
İstanbul köhnede değişim arayanlara, kuytuda yeni gözleyenlere ve menfaatte buluşmayı önerenlere elbette sessiz kalmayacaktır. Bu tarihi miting değişim için bir fırsattır. Bu sebeple; hangi siyasi görüşten olursa olsun, demokrasinin üstünlüğüne inanan, toprak bütünlüğümüzü savunan, millet ve devlet bekasını düşünen her vatandaşımızı05 Ekim Cumartesi günü Kazlıçeşme Meydanına bekliyoruz.
Değerli Basın Mensupları,
İstanbul’da yapılacak “Demokrasi” mitingi; rejim tartışmalarının yapıldığı, AKP iktidarının sureti haktan görünerek demokrasimizi, askerî darbeleri aratmayan sivil inkıtalarla kalbura çevirdiği bir zaman diliminde gerçekleştirilmiş olacaktır. Bu mitingle; Türk milletinin demokratik düzenin kural ve nimetlerini içine sindirdiği, bundan geriye dönüşe izin vermemek kararında olduğu dosta düşmana duyurulacaktır.
İktidar partisi; demokrasinin temel ilkeleri olan halk egemenliği, hürriyet ve eşitlik gibi umdeleri kendi sığ ve muhteris ideolojik bakışıyla hegemon çıkarlarına kurban vermiştir. Lideri dikta hummasıyla kıvranan AKP; “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi yerine “Egemenlik kayıtsız şartsız liderindir”yaftasını meclise asmaya yeltenmiştir. Halkın kendini yönetme iradesini ortadan kaldırıp parti iradesini hâkim kılma, tek adamı ve bir zümreyi millete üstün kılma çabalarına karşı yürekli çıkışın adresi, MHP’nin İstanbul’daki “Demokrasi” mitingi olacaktır. “Demokrasi” mitinginde, 130 yılı aşan sancılı bir sürecin birikimi olan bugünkü demokratik parlamenter sistemin, artık Türk milliyetçileri ve milletimiz için geri dönülmez bir yol olduğu vurgulanacaktır.
Sağlıklı bir demokrasinin ancak hoşgörü, dürüstlük, tutarlılık, samimiyet gibi ahlaki değerlerle bezenmiş bir siyasi kültür zemini üzerinde yükselebileceğine inanmakta ve ilkeli, seviyeli ve temiz siyaseti demokrasinin teminatı olarak görmekteyiz. Toplumun demokrasiye ve devlete olan güven duygusunun zaafa uğramasına neden olan siyasetteki yozlaşmanın önüne geçilmesinin; milli, ahlaki ve toplumsal duyarlılığa sahip bir anlayışı hâkim kılmakla mümkün olabileceğini savunmaktayız.
Değerli Basın Mensupları,
Kıymetli Misafirler,
Milletçe hazin ve hüsran verici bir dönemi yaşıyoruz. Aziz milletimizin birbirine muarız cephelerde yer alması için olağanüstü ve düşmanlıkla bile izahı yapılamayacak bir efor ve enerji harcanmaktadır. Zaman aleyhimize olacak ne varsa gün yüzüne çıkarmaktadır. AKP hükümeti ülkemize sonuçları çok ağır olacak tuzaklar kurmakta, engeller çıkarmakta ve bunalımlar icat etmektedir. Bu siyasi anlayış tarafından toplumsal huzurun kökü kurutulmaktadır. Toplumsal güvenin varlığı linç edilmektedir.
AKP hükümetinin bir ahlak ve fazilet rejimi olan demokrasiyi benimsemedikleri, demokrasiyi sadece sandık zaferi olarak gördükleri son yaşanan toplumsal olaylarla açıkça ortaya çıkmıştır. Kendilerine verilmiş olan tek başına yönetme yetkisini her türlü kanunsuzluk ve yolsuzluk yapma konusunda verilmiş bir ruhsat olarak gören demokrasi ve ahlak özürlü bu zihniyet toplumsal taleplere sırtını dönmüş, milletimizi kamplara ayırmış, kardeşlik bağlarını koparmış, huzur ve barış ortamını kendi arzularına kurban etmiştir.
Gerçek şudur ki, Türk milleti ciddiye ve dikkate alınması gereken vahim bir durumla muhataptır.
Başbakan Erdoğan aklını, mantığını, merhametini ve basiretini yitiren bir siyasetçi olarak bugünkü halimizin, bugünkü yaralayıcı tablonun mimarbaşı pozisyonundadır. Sinir küpüne dönen ve makulden uzaklaşan Başbakan; savaş boyaları sürerek milletimizi birbirine düşürmek için vaziyet almıştır. Demokrasi karşıtı eğilimler, milli iradeye duyulan alerjiler, kişisel hak ve hürriyetlere gösterilen tahammülsüzlükler Başbakan ve hükümetiyle üst üste örtüşmüştür.
Muhalefeti ciddiye almayan, küçümseyen, tahkir eden, yok sayan, toplumu dost ve düşman olarak ayıran bu siyaset anlayışının ülkemizi getirdiği nokta ortadadır.
Sayın Genel Başkanımızın öngörülerini haklı çıkartan AKP, elindeki sayısal çoğunluğu bir demokratik güç ve imkân olmaktan çıkarmış, siyasetini sakat bir demokrasi ve sorunlu bir milli irade anlayışından beslenen tek parti diktasının ya da Baas rejimi arayışlarının tehlikeli darboğazlarına sürüklenmiştir.
Vatandaşlarının en basit isteklerine şiddet ile, cebir ile, baskı ve zulüm ile cevap veren AKP, bir taraftan da sözde insan hakları, özgürlükler ve demokrasinin geliştirilmesi adına, terörün ve bölücülüğün beklentilerini karşılamak üzere var gücüyle çalışmaktadır. Bu çerçevede sözde demokrasi paketleri çalışmaları yapılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi, hangi amaç ve düşünceyle olursa olsun, bilerek veya bilmeyerek Türkiye’nin bölünmesinin yolunun açılması karşısında sessiz ve tepkisiz kalmayacak, bunu demokrasinin bir icabı ve kader olarak kabullenmeyecektir.
İleri demokrasi iddialarının kuyruklu yalan olduğu bugünlerde iyice netleşmiştir. Örnek alınan, gıptayla bakılan, hayranlık uyandıran bir ülke haline geldiğimiz söylemlerinin palavradan ibaret olduğu gün ışığına çıkmıştır. AKP’nin tüm politikaları, tüm vaatleri ve tüm sözleri birer birer buharlaşmıştır. Demokrasiyi içselleştiremeyen, samimi şekilde benimseyemeyen ve siyasetine dâhil edemeyen bir partinin artık yapacağı, vereceği ve sağlayacağı bir şey de kalmamış demektir.
AKP’nin iktidar yıllarında; itibar ve imajı sarsılan siyaset, değer ve çözüm üretemeyen meclis, hoşgörü, mutabakat ve dayanışmayı geride tutan siyasi kültür bariz olarak belirmiştir. Bir ara bu ülkenin zencileri olduğunu söyleyen Başbakan, böylesi ucube değerlendirmeleri bir kenara koymalı ve gerçeklere dönerek, mesela zalimliğin tahtına BOP tacıyla nasıl oturduğundan, İmralı’daki caniyle nasıl kan kardeşi olduğundan bahsetmelidir.
Türkiye kötü yönetimde son eşiktedir. Türkiye istikrarsızlığın son demindedir. Türkiye art niyetli kadroların, nursuz yüzlerin elindedir, avucundadır. Şu günlerde yaşadığımız sorunların merkezinde de bunlar vardır.
Değerli Basın Mensupları,
Bildiğiniz üzere, İstanbul dünyanın en büyük Türk kentidir. Bu yönüyle büyük Türk dünyasının kalbinin attığı kutlu bir mekândır. Aynı zamanda sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleriyle kıtaların, medeniyetlerin, kültürlerin ve insanlık değerlerinin kavşak noktasında parlayan bir şehirdir. İstanbul’umuz birliğin ve hafızalarımıza yer etmiş kudretli dönemlerin tanığı, cihan devletinin sevk ve idare merkezidir.
Bu aziz kent Türk milletinin dünyaya açılan penceresi, beşeriyete seslenen mesajı, geçmişe uzanan hatıra zenginliği, bin yıllık muazzez kardeşlik hukukunun kaya gibi sağlam emanetçisidir.
Bu kutlu kent, değişik unsur ve kimlikleri; ruhunda, kaynağında ve hedeflerinde eriterek birlik ve beraberlik iradesini canlı tutmuş, birlikte yaşamanın timsali olarak gönlümüzde taht kurmuştur.
İstanbul’u tanımadan ne dünümüzün mirası, ne bugünümüzün gerçekleri, ne de yarınımızın gayesi tam ve isabetli olarak anlaşılamayacaktır. Yüzeysel bakışlar, istismarcı yorumlar, başarısız yönetimler, fırsatçı ve yağmacı niyetler İstanbul’a bir şey katmadığı gibi, aziz İstanbul’umuzdan çok şeyi de alıp götürmüştür.
Maalesef İstanbul bugün, seçilmişlerin diktatöryal eğilimlerinin deneme ve uygulama alanı haline getirilmiştir. Bu eğilimlere karşı çıkan bütün çevreler demokratik kültürle bağdaşmayacak bir zorbalık ve şiddetle susturulmak istenmiştir. Türkiye’deki medya organları da iktidar korkusundan tam bir oyuncağa çevrilmiş, hemen hemen birçoğu susturulmuştur.
Eğer gelişmeler bu istikamette devam eder ve hükümet dayatmacı zihniyetini sürdürürse, Allah muhafaza ama birbirine kuşkuyla bakan, güven duygusunu yitirmiş, ruhen ve kalben bölünmüş bir millet yapısına ulaşılması an meselesi halini alacaktır. Kabul edilmelidir ki, Başbakan Erdoğan Türk milletini ayırmakta, kutuplaştırmakta, küstürmekte ve dargınlığa sevk etmektedir.
Bu itibarla İmralı canisinin bile 29 yılda yapamadığı kötülüğü hayata geçirmek için mücadele vermektedir. Toplumsal basınç artmaktadır. Buna bir çare ve yol bulmak hepimiz için milli bir sorumluluktur. Demokrasilerde yılgınlık ve seçeneksizlik yoktur. Demokrasiyle gelen Başbakan ve hükümeti, yine demokrasinin imkânlarıyla gönderilmeli ve siyaseten tasfiye edilmelidir. Türkiye’nin AKP ile yollarını ayırma vakti gelmiş ve geçmektedir.
Başbakan Erdoğan Türk milletini birbirine kırdırmadan, birbirine hasım hale getirmeden mutlaka gitmelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir siyaset çizgisinin temsilcisidir.
Türkiye sevdalısı ülkücüler, demokrasinin milliyetçiliğin ayrılmaz bir parçası olduğuna gönülden inanmaktadır. Şerefli geçmişimiz, mücadelemiz buna kefil ve şahittir.
Milliyetçi hareket bir bütünün ayrılmaz parçaları olan, birbirlerini tamamlayan cumhuriyet ve demokrasinin, adalet ve hürriyetin teminatıdır. Bu sorumluluk bilinci ile demokrasiyi ve cumhuriyet kazanımlarını korumak kollamak, milli iradenin önüne çıkacak engelleri temizlenmek için siyasetin bütün araçları ile mücadelemizi sürdürmekteyiz. Türk milleti için ülkü edindiğimiz kalkınma, adalet, refah ve demokrasi mücadelesini, yüreklerimiz inançla dolu ve başımız dik olarak sonsuza kadar sürdüreceğiz.
Sözlerime burada son verirken katılımlarınız için hepinize en kalbi duygularımla teşekkür ediyor; tüm vatandaşlarımızı 05 Ekim saat 16:00’da İstanbul Kazlıçeşme Meydanında yapacağımız “Demokrasi”mitingimize, demokrasiye sahip çıkmaya davet ediyorum.
Ne mutlu Türk’üm diyene.