O halde boş kaldığın vakit hemen yorul
ve ancak Rabbi’ne rağbet et.
İnşirah Suresi: 7,8
İki şey vardır, insanların çoğu onların kıymetini bilmezler: Sıhhat ve boş vakit.
Hadîs-i Şerif
Ahmet Yasin GÜRKAN
90’lardan günümüze yaklaşık 20 senede meydana gelen teknolojik gelişmeler son iki asırda yaşanan değişimden daha hızlı olmuştur. Hakikaten insanlık âleminin değişim hızını, yüksekten bırakılan ve yere çarpma noktasına yaklaştıkça süratlenen bir cismin yaptığı serbest düşme hareketine benzetebiliriz. Ahir zaman olarak nitelenen bu günlerde insanlık “son”a yaklaştıkça artan bir hızla teknolojik manada gelişimini sürdürmektedir.
Şüphesiz yaşanan bu değişim kendini en çok kitle iletişim araçlarında göstermiş ve özellikle bu alanda yaşanan değişim diğer alanlardaki değişimlerin de önünü açmıştır. Bugün ortalama 25 yaşlarındaki biri dahi çocukluk devresi ile günümüzü kıyasladığında değişimin ne derecede şiddetli yaşandığını görecektir. Kitle iletişim araçlarında yaşanan bu gelişim “Sosyal Medya” ile birlikte farklı bir boyut kazanmıştır. Nüfusunun yarıya yakını gençlerden meydana gelen Türkiye’de Facebook’a kayıtlı üye sayısı yaklaşık 32 milyonu bulmaktadır. Türkiye, nüfusunun %40’ına tekabül eden bu kullanıcı sayısıyla Avrupa’da birinci, dünyada yedinci sıradadır.
Araştırmalara göre, Türkiye’deki kullanıcıların yaklaşık %70’i her gün Facebook’a girmektedir ve bu %70’lik kitlenin büyük bir kısmı bunu günde 6-7 kez yapmaktadır.
Gelin bir hesap yapalım; Her gün Facebook’a giren %70’lik kitlenin ortalama 1 saatini bu iş için ayırdığını farz edelim. Bu bir saatler bir ayda toplam otuz saat eder; bunu da bir ayda bir tam gün olarak kabul edelim. Ayda bir gün, senede 12 gün eder. Senede 12 gün, takriben bir insan ömrü olan 70 yılda 840 gün eder; bunu da 2 sene olarak yuvarlayalım. Yapmış olduğumuz hesabın kabataslak neticesi şudur;
Günde 1 saatini Facebook’ta geçiren bir kişi, 70 yıllık ömrünün 2 yılını Facebook’ta geçiriyor demektir.
Her gün Facebook’ta geçirilen bir saatin genelde günün en verimli zamanlarındaki bir saat olduğu göz önüne getirildiğinde durumun vahameti açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Hayırlı, faydalı işlere vesile olduğu zamanlar olsa da Facebook daha çok “mâlâyâ’ni”ye[i] hizmet etmektedir.
Facebook; kitap okuma, sıla-i rahim[ii] gibi hayırlı işlerde değerlendirilmesi gereken ve en kıymetli değerimiz olan “zaman”ımızı büyük ölçüde öldürmekte, adı gibi insanlar arasındaki münasebeti de sanallaştırmaktadır.
Münasebetleri sanallaştırmasının yanı sıra, millî ve manevî değer taşıyan hadiselerde meydana gelmesi gereken “tepki”yi de sanallaştırarak insanların milli reflekslerinin zayıflamasına neden olmaktadır. Yani Türkiye’de ya da dünyanın herhangi bir yerinde Türk ve İslâm değerlerine bir saldırı yapıldığında, Facebook veya Twitter üzerinden yazılan birkaç satır yazıyla insanlar kendi öfkelerini boşaltmakta ve üzerlerine düşen vazifeyi yapmış zannederek kendilerini vicdanî olarak rahat hissetmektedirler. Bu durum bilhassa milliyetçi camiada sıklıkla görülmektedir.[iii]
Türk-İslâm Ülküsü, gücünü Türk milletinin tarihi kaynaklarından alan, milli, İslâmî, insanî esaslara sahip bir “medeniyet tasavvuru”nun adıdır. Facebook ve Twitter üzerinden bir medeniyet hâsıl olmaz. Rahmetli Başbuğumuz Alp Arslan Türkeş’in işaret ettiği “üstün vasıflı Türk olma mecburiyeti”nin yolu sosyal medya’dan değil, kütüphanelerden, araştırma salonlarından geçmektedir. Özellikle Türk-İslâm Ülküsü’ne gönül vermiş gençliğin “boş kaldın mı hemen yorul ve ancak Rabbi’ne rağbet et” emr-i ilahisine uyarak, boş vakit kavramını ortadan kaldırıp, Rabbi’nin rağbetinin olduğu, hayırlı, faydalı işlere yönelmesi gerekmektedir.
“Türk-İslâm Ülküsü’nde Zaman Tanzimi” konusuna önümüzdeki yazılarımızda devam edeceğiz.
*Elbetteki sosyal medya doğru bir şekilde kullanıldığı takdirde hayırlı işlere vesile olabilir. Bizim burada anlatmaya çalıştığımız sosyal medyanın bir eğitim aracı olmasından daha çok boş vakitlerin ziyan edildiği sanal bir arkadaşlık ortamına dönüşmesidir.
[i] Mâlâyâ’ni: Mânasız, faydasız boş iş.
[ii] Sıla-i rahim: Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de yapılması emredilen akraba ziyareti “sıla-i rahim” olarak adlandırılmıştır.
[iii] Millî ve manevî tepkimizi her alanda olduğu gibi sosyal medya alanında da göstermeliyiz ama bununla yetinmek isabetli bir davranış tarzı değildir.