CEBELİTARIK’TA İSPANYA – İNGİLTERE SÜRTÜŞMESİ
Babür Hüseyin ÖZBEK
Avrupa’daki zenginliğin temelinde; fakir, geri ve ilkel toplumların servetlerinin yağmalanması, sömürülerek o yaşlı kıtaya taşınması yatar. XV.yy’dan başlayarak XX. yy’a ve hatta bugünlere kadar dünya denizlerinde hep İngiliz – İspanyol menfaat çatışması, sömürü düzeninde pay kapma mücadelesi, o gün bugün, durmadan sürüp gitmekte.
Latin (güney) ve Orta Amerika’da İspanyol hakimiyeti; Kuzey Amerika, Hindistan, Avustralya, Hint ve Büyük Okyanuslar da ise güçlü İngiliz hakimiyeti, acımasız ve tek taraflı asırlarca sürdü. Yüzyılların talanı, sömürgeciliği 1936’larda bütün dünya denizlerinde hakimiyetin A.B.D’ye geçmesi ile bitmedi, sadece el değiştirdi.
Eski tarihlerde , “Akdeniz Medeniyetleri Cebelitarık Boğazı’nda biter.” denirmiş. Ama daha sonraları bu medeniyetler, ilimleri, bilimleri ve kanlı sömürüleri ile fakir toplumların üzerlerine üşüşüp karabasan gibi ekonomik damarlarını eme eme kurutuncaya kadar da sürmüş ve hâlâ da bu soygunlar dünyanın çok yerinde bi şekilde devam ediyor.
Aynı işi yapanlar, aynı menbaadan, aynı yöntemlerle menfaat sağlayanların bazen menfaatleri çatışır. İşte İspanya – İngiltere veya İngilizce konuşan toplumlarla, dünyada İspanyolca konuşan 23 ülkenin içten içe süren mücadelesi bunun örneği. 2000’li yıllara gelirken ılık bir sonbahar gece yarısına doğru İstanbul – Barselona – Malaga aktarmalı uçağı ile Malaga Havaalanı’na indim. Limanda gemiye gideceğim. Ne şoförler, ne oradaki insanlar konuşmuyor; konuşmak istemiyorlar. Anlıyorum, onların kızgınlığı yolcuya, turiste değil, konuşulan İngilizce’ye. Hâlâ 1983’te Arjantin’in Folkland Adaları açıklarında İngilizlerin batırdığı efsane Arjantin kruvazörü Belgrano’ya yanıyorlar, üzülüyorlar. Çünkü İspanya Arjantin’le hem dil, hem de din olarak kardeş ülkelerdir.
O üzüntülerin İspanyolca konuşulan ülkelerde sıcaklığını kaybetmediği yıllardı; her şey çok tazeydi; ölümler, batıklar, kayıplar olalı daha 3 yıl olmuştu, 1986’da Buenos Aires’te başka benzer bir olay yaşadım.
Çok yerde menfaatleri çatışmış, çıkar dalaşmaları silahlı vuruşmaya kadar gidip, donanmalarının okyanuslarda bitmeyen didişmeleri ile halen sürüp gidiyor. O bitmeyen mücadelenin derinlerinde Cebelitarık Deniz Üssü’nün 65 km. batısında güney İspanya’da (Barbate) Trafalgar’da 21 Ekim 1805’de Amiral Nelson komutasındaki İngiliz Donanması – İspanyol ve Fransız Donanmaları’nı hezimete uğrattı, dağıttı. Tarih bunu “Trafalgar Deniz Muharebesi” olarak yazar. Geçen iki asır fazla bir şey değiştirmemişe benziyor
ÖZERK BİR İNGİLİZ KOLONİSİ
İspanya (İberik) Yarım Adası’nın güney doğu ucunda küçük, sanki başparmak gibi bir çıkıntı var. Haritada bu şekilde gördüğünüz ince uzun adanın doğusunda Akdeniz yönünde Katalon Koyu, batısında ise, Cebelitarık Koyu (Algeciras Koyu), ortada Magrip Kalesi, güneye doğru ise Cebelitarık Kayası adıyla da anılan Tarık Dağı bulunur.
Bu toprak parçası topu topu 5 km uzunluğunda 1,20 km eninde İberik Yarımadası’na dik kayalıklarla bağlı, verimsiz, tabi suyu bile olmayan bir taş ve kum yığınıdır.
Zaman içinde okyanuslarda sömürü düzenleri çatışan bu iki ülkeyi tarih gene karşı karşıya getirdi. Ağustos 2013 ikinci haftası, İngilizler İspanyolların daha önce yaptığı, zaman zaman da yapmaya devam ettiği “Denizi dolduruyorlar. Toprak kazanmak istiyorlar” suçlamasıyla karşılaştı. Sanki bu işler ilk defa oluyormuş gibi İspanyollar, “denizin toprakla doldurularak bölgede balıkçıların avlanmasına mani oluyor” gerekçesiyle dar bir şeritte yaşayan, çok şeye mecbur ve bağımlı olan halkı protestoya zorladılar; İngiliz valiye gözdağı verme gayesiyle, sınır geçişlerini çok ağırlaştırdılar. Hudut hattında insan, taşıt ve bilhassa kamyon yığınağı oluştu.
Cebelitarık İngiliz Özerk Bölgesi ile hududun İspanya tarafında yaşayan halkın geçim ve gelir standartları farklı. Ev kiraları daha ucuz olduğu için binlerce kişi her sabah Cebelitarık’ın İngiliz bölgesine geçiyor akşam ise evine İspanya’ya dönüyor.Böyle kasti ve kötü bir uygulama, hudutta kriz oluşturuyor, halkı da perişan ediyor. Bu İngiliz valiye ve yönetime, bir çeşit diklenme ve başkaldırı olarak da değerlendiriliyor.
Nüfusun çoğunluğu Katolik ve İngiliz, İspanyol nüfus da etkili. Geçmişi eskilere dayanan, “küçük bir Sefaret Yahudi Topluluğu” var.
Cebelitarık’ın M.S. 711’de Arap komutan Tarık bin Ziyat tarafından fethiyle İber Yarımadası’nda Arap-İslam hakimiyeti başladı ve 1422’de bitti. Kraliçe I.Elizabeth tarafından 1501’de İspanyol topraklarına katıldı. 1704’te İspanyol Veraset Savaşı sırasında Amiral Sir George Rooke bu önemli kara parçasını zapt etti. Sonra da 1714 Utrech Antlaşması ile İngiltere topraklarına katıldı.
Cebelitarık Özerk bir İngiliz kolonisi olup, Londra hükümetinin tayin ettiği vali tarafından yönetilir. Siyasi partiler, başbakan ve sekiz bakandan oluşan Bakanlar Konseyi’ni vali atar. Özetle Cebelitarık günümüzde yaşayan bir İngiliz sömürgesidir.
AKDENİZ’DE İNGİLİZ DENİZ GÜCÜNÜNÜN SİMGE ÜSSÜ
Deniz yaşamım boyunca 1968-2009 arasında tuttuğum notlarıma bakıyorum, 5 defa Cebelitarık’a gitmişim. Üçü yakıt ikmali, biri onarım ve parça temini, biri hakkında ise not yok. Hani görmeseniz de olur diyeceğim ama diğer yönden Akdeniz’e hükmetmek isteyen bir ülke için çok önemli; boğaz giriş-çıkışının sanki anahtarı.
Cebelitarık Boğazı dünyanın en hareketli ve stratejik önemi olan, bir o kadar da yoğun suyolu. Atlantik’i dünyanın en güzel denizi Akdeniz’e bağlıyor. Boğazın uzunluğu 27 deniz mili (58 km). En dar yeri İspanya’daki Marroqui Burnu ile Fas’ın Cires Burnu arası olup 8 deniz mili (15 km).
Cebelitarık’ın karşı Afrika sahilinde, defalarca uğrayıp yakıt ikmali yaptığımız, Afrika’daki İspanyol toprağı Septe (Ceuta) var. Bu Septe sahili – sokakları ki, devamlı İspanya’ya – karşı sahile kaçıp hayatını kurtarmak ümidiyle bekleşen yoksul, işsiz, kara yanık tenli, zayıf insan yığınları ile dolu. Boğazın karşı Avrupa sahili, 7 gün 24 saat yoğun şekilde İspanyol sahil koruma (Cost Guard) kontrolü altında. Gaye kaçak, işsiz, vasıfsız kara derilinin İspanya’ya girişini engellemek.
Bu küçük sömürge toprağı Akdeniz’de İngiliz hakimiyetini sürdüren, üç ana üs olan; Malta (La Valetta) ve Kıbrıs (Agretur ve Dikelya) üslerinden daha önemli.
1869’da Süveyş Kanalı’nın açılması, Cebelitarık Boğazı’nı, yani bu üssü, İngiliz deniz gücünün simgesi, stratejik ve ikmal üssü yaptı. Bütün geliri, limana uğrayan gemilere ikmal, teknik onarım ve tamir hizmeti vermek. Tanca ve Septe’ye (Ceuta) yapılan feribot seferleri ile İspanyol hududundan giren çıkan turistin bir getirisi yok. Görünen o ki, İngiltere bu stratejik üssünü ne pahasına olursa olsun elinde tutacak ve o konuda hiçbir taviz vermeyecektir.
Gazetelerde, TV’lerde, bununla ilgili, “İki-üç İngiliz savaş gemisi Cebelitarık’a hareket etti, İngiltere bu konuyu uluslar arası yargı organlarına taşıyacak…” gibi yazı ve haberler var. Zaten en az bir veya iki savaş gemisi bölgede bulunuyor. İniş ve kalkışlarda toprak sıkıntısından Tarık Dağı’nın altına doğru hafif oyularak giren havaalanı hep hareketli. İngiltere daha önce 1974 ve 2002’de iki defa, “Halk hangi ülke tarafından yönetilmek istiyor” diye referandum yaptırdı. Büyük çoğunluk İspanyol egemenliğinde yaşamayı reddetti. Arada hırlaşmalar, küçük boyutlu hudut çatışmaları olsa da, Cebelitarık’ta İngiliz hegemonyası devam edecek. 17 Ağustos 2013