MHP Genel Başjan Yardımcısı Prof. Dr. E. Semih Yalçın,gazetelerindeki köşelerinde yazdıkları yazılarında MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin sözlerinin bir kısmını alarak darbecilikle suçlayan Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı ile gazeteci-televizyon moderatörü Turgay Güler’e, “Zamanın ve şartların getirdiği bu iktidar gittiğinde, yine MHP ve Ülkücü camia yerinde olacaktır. O zaman yüz yüze geldiğimizde hiç olmazsa bize selam verebilecek yüzünüz kalsın.” diyerek cevap mahiyetinde iki mektup gönderdi.. Yalçın’ın adı geçen iki yazara gönderdiği mektuplar şu şekilde:
Sayın Emin Pazarcı,
Önceki gün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Mısır’da olup bitenlerle ilgili değerlendirmeleri içindeki haklı tespitleri ve hakikatleri bir kenara bırakıp devrik lider Mursi’nin de sorumluluğuna işaret eden sözlerini twitter üzerinden eleştirdiniz. Bununla da yetinmeyip meseleyi bugünkü köşe yazınıza taşıdınız.
Değerlendirmelerinizde Mursi ile merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’i eş tutuyor, 12 Eylül cuntasının da aynı şekilde Türkeş’i suçladığını hatırlatıyorsunuz.
Kamuoyu önünde soruyoruz: 12 Eylül darbecileri yönetime el koyduğunda MHP mi iktidardaydı? Askeri darbeye MHP mi zemin hazırladı?
Mursi’nin karşılığı Demirel veya Ecevit olmalıydı.
Türkiye’nin darbeye adım adım sürüklenmesinin sebeplerinden birinin, bu iki lider arasındaki kavga olduğu gerçeği henüz hafızalardan silinmedi.
İktidarı sürekli birbirine devreden iki büyük partinin sistemi işletememesi yüzünden TBMM Başkanı’nın bile seçilemediği günlerin sorumlusu MHP miydi?
Aksine bir zamanlar günlerce başkanını seçemeyen mecliste siyasi kilidi açan ve tıkanıklığa son veren MHP olmamış mıydı?
Hatırlıyor olmalısınız, dava arkadaşları bölücülerin, komünist militanların azgın silahlı saldırılarına maruz kaldığı, Gün sazak gibi en yakın çalışma arkadaşlarından biri şehit edildiği hâlde, Alparslan Türkeş hep sağduyu çağrısında bulunmuştu. Milliyetçi-Ülkücü camiayı sabır ve itidale çağırmıştı.
Öyle olmasaydı, Türkiye pekâlâ bir iç savaşa sürüklenir ve 12 Eylül öncesinde daha kanlı bir kardeş kavgası yaşanırdı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, son günlerde Mısır’la ilgili açıklamalarında darbeyle ilgili açık ifadeler kullanmış ve dünya kamuoyu önünde cereyan eden katliama uluslararası camianın dur demesi çağrısında bulunmuştur. Darbeden en çok zarar gören bir siyasi partinin lideri olarak elbette Sayın Bahçeli’nin General Sisi’yi alkışlaması beklenemez. Ama 12 Eylül darbesi öncesinde Türkiye’deki siyasi liderlerin yaptığı hatalar gibi, Mısır’ın bu duruma düşmesinde Mursi’nin sorumluluğunu gündeme getirmesi normaldir. Bu gerçeği dile getirmek, Mursi’yi ve onun arkasında duran mazlumları kötülemek değildir. Sayın Bahçeli, doğru ve haklı bir tespit yapmıştır; ancak eleştirecek yer bulamayınca utanıp sıkılmadan bunu bile tenkit konusu yapıyorsunuz.
Elbette siz ve sizin gibi Başbakanlıktan talimat alarak kalem oynatanların yapabileceği başka şey yoktur.Çünkü sizin gibilerin vicdanları teslim alınmıştır. Bugün Akşam gazetesinin Sayın Bahçeli’nin sözlerini topluca ele almasından, bu acınası hakikat ortaya çıkmaktadır.
Sayın Pazarcı,
Siz sapla samanı birbirine karıştırıyor, doğruyla yanlışı ayırt edemiyorsunuz.
Geçmişte Akşam Gazetesinden kovulmanızın mesulü olarak gördüğünüz Devlet Bahçeli’ye duyduğunuz kin ve husumet, ne yazık ki sizin gözlerinizi kör etmiş.
Sık sık MHP’yi ve liderini hedef aldığınız yazılarda, milliyetçi camiadan biriymiş gibi üslup takınıyorsunuz.
Eğer kendinizi Milliyetçi-Ülkücü camiaya ait hissediyorsanız, AKP sözcülüğüyle ne işiniz var?
Yok, eğer artık kendinizi başka kulvarda görüyor ve oportünizmin dayanılmaz hafifliği içinde yaşıyorsanız, MHP Liderinin ve partimizin politikalarına neden burnunuzu bu kadar sokuyorsunuz?
İpe sapa gelmez eleştirilerinizi gazeteci sıfatıyla sıraladığınızı iddia edecekseniz, size neden objektif olmadığınızı sorma hakkımız doğar.
Ayrıca iddia ve öngörüleriniz, yalnızca objektif gazetecilikle açıklanacak cinsten değil. Siz her vesileyle MHP Liderine kin kusuyor, ölçüsüzce tenkit ediyorsunuz.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve partimiz hakkındaki kendinizden menkul kerametlerinize dayanan öngörülerinizin de hiç biri gerçekleşmiyor. Nedense hep söylediklerinizin tersi çıkıyor.
Ama siz, içinizdeki buğzu ve nefreti bir türlü teskin edemediğiniz için ısrarla salvoya devam ediyorsunuz.Anlaşılıyor ki siz Devlet Bahçeli aleyhtarlığını takıntı hâline getirmişsiniz.
Fakat sizin bu gayretleriniz Başbakan Erdoğan nezdinde sempatiyle karşılanmış olmalı ki, iktidar bunu kendisi adına bir hizmet görerek karşılıksız bırakmadı.
Önce hükümetin borazanı olan TRT’de program kaptınız. Sonra da Akşam Gazetesinin Ankara Temsilciliğiyle taltif edildiniz. Kovulduğunuz Akşam’a daha güçlü olarak geri döndürüldünüz.
Böylece MHP’ye ve onun liderine salvolarınızın, MHP camiası içinde fitne çıkarma çabalarınızın mükâfatını fazlasıyla aldınız.
Şu anda AKP’nin ve bizzat Tayyip Erdoğan’ın medyadaki alemdarlarından birisiniz.
Akşam’a geçtikten sonraki yazılarınızdan, tam bir Erdoğanperest olarak kendinizi AKP’ye adadığınız ve size sunulanların karşılığını fazlasıyla verme kararlılığında olduğunuz anlaşılıyor.
Akşam’daki yazılarınızda Tayyip Erdoğan hakkındaki methüsenalarınızı burada sayıp dökmeye gerek yok. Okuyucu ve kamuoyu bunu fazlasıyla görüyordur.
Ayrıca siz nasıl bizi eleştiri hakkını kendinizde görüyorsanız, biz de sizin hak ettiğiniz cevabı verme hakkını kendimizde görüyoruz.
Sayın Pazarcı,
Şunu bilin ki sizin MHP ve Devlet Bahçeli aleyhtarlığınız bugüne kadar kayadan hiçbir toz kaldıramadı. Bundan sonra da kaldıramayacaktır.
Ama MHP düşmanlığınız da yanınıza kâr kalmayacaktır. AKP’nin geleceği Başbakan Erdoğan’ın siyasi hayatıyla sınırlıdır.
Zamanın ve şartların getirdiği bu iktidar gittiğinde, yine MHP ve Ülkücü camia yerinde olacaktır. O zaman yüz yüze geldiğimizde hiç olmazsa bize selam verebilecek yüzünüz kalsın.
Ne yazık ki böyle giderseniz, ileride size zerre kadar itibar edecek kimseyi bulamayacak ve mesleğini dünya menfaati için her gelen iktidarın emrine verecek kıratta biri olarak tescillenmekten öteye geçemeyeceksiniz. 26.08.2013
Prof. Dr. E. Semih Yalçın
MHP Genel Başkan Yardımcısı
Sayın Turgay Güler,
Bugünkü yazınızda MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye sataşırken kullandığınız üsluptan, Başbakanlıktan talimat alan Tayyip Erdoğan meddahı gazeteciler arasında kendinize mümtaz bir yer edindiğiniz anlaşılıyor.
Yaşınıza başınıza bakmadan MHP lideri Sayın Bahçeli’ye uyarıda bulunma cüretini gösteriyorsunuz.
Siz kendinizi ne sanıyorsunuz?
Başbakan Erdoğan’a güvenerek mi bu cürete kalkışıyorsunuz?
Sayın Erdoğan’a ve çevresine yakınlıktan kaynaklanan şımarıklığın, sizi bu cüretkâr ve haddini bilmez üsluba ittiği anlaşılıyor.
Yazınızda MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin darbeci rüzgâra kıpıldığını söyleyecek kadar ileri gidiyorsunuz.
Sağduyu, izan ve idrakten mahrum olduğunuzu gösteren değerlendirmeleriniz, AKP’nin fitne değirmenine su taşımak kadar acar gazetecilik hevesinden de kaynaklanıyor olmalı.
Size tavsiyemiz şudur:
Sayın Devlet Bahçeli’nin Mısır’daki darbe ve mazlum halka yapılan katliam hakkındaki sözlerini yeniden okuyunuz. Katliamların durdurulması için uluslararası camiaya yaptığı çağrıları bir daha değerlendiriniz.
Sayın Başbakan’ı ve partisini memnun etmek için hakkaniyetin adaletin ve sağduyunun terk edilmesi mi gerekiyor?
Neden gazetecilik mesleğine zarar veriyorsunuz?
Hakkın ve hakikatin sözcüsü olması gereken, doğruları yazmakla mükellef olan gazetecilerin yüzünü neden kara çıkarıyorsunuz?
“Maneviyatçı tabanınız bundan ziyadesiyle rahatsız olur” diye MHP hakkında kullandığınız cümleden maksadınız anlaşılmaktadır.
Sizin amacınız üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.
Mursi’nin haklılığını veya haksızlığını savunmak gibi bir derdiniz yoktur. Gayeniz, Sayın Bahçeli’ye çamur atarak, onu karalayarak MHP tabanının ve muhafazakâr Türk milliyetçilerinin kafasını karıştırmaktır.
Siz, MHP camiası içinde fitne üretmek için aldığınız talimatı yerine getiriyorsunuz.
AKP yıllardır bunu deniyor ve “Çamur at izi kalır” politikasıyla MHP Liderini ve partimizi karalama kampanyalarını sürdürüyor.
İktidar partisi, güdümündeki gazete ve televizyonlarla medya mensuplarını bu yolda kullanıyor.
Ama 11 senede iktidar partisinin eline geçen bir hiçtir.
Siz de kendinizi boşuna paralıyorsunuz.
MHP camiasının sizin gibilerin ürettiği palavralara karnı toktur.
Sizin gibi kalemini Başbakanlığın emrine tahsis etmiş kimseler, MHP’nin ve camiamızın ismetini kirletemez.
Ancak sizin yalan ve entrika dolu siyasetinizin eğer varsa vicdanınızda ne gibi kırılmalara yol açtığını merak ediyoruz.
Acaba başınızı yastığı koyduğunuzda; haklıyı haksız, doğruyu yanlış göstererek üstlendiğiniz vebalin hesabını iki cihanda nasıl vereceğinizin muhasebesini yapıyor musunuz?
Yaşınız genç, yol da yakınken kendi vicdanınızı sorgulayın ve otokritik yapmayı ihmal etmeyin.
Sizi genç yaşta pohpohlayarak medya silahşoru yapmak isteyenlerin oyunlarına gelmeyin; kötü şöhretin meslek hayatınıza da zarar vereceğini aklınızdan çıkarmayın.
Gazetecilik mesleğinde en kötü yaftanın yandaş yazarlık olduğunu unutmayın.
Yalanla imanın asla bir araya gelmeyeceğine dair hakikat, AKP’nin çanak antenine dönmüş kulaklarınıza küpe olsun.
İktidarın değil; halkın, hakkın ve hakikatlerin sesi olun.
Allah’tan korkun. İlahi adaletten sakının. 26.08.2013
Prof. Dr. E. Semih Yalçın
MHP Genel Başkan Yardımcısı