33 Yıl Sonra
Şimdi nereden çıktı bu “Ali Bademci” diyeceksiniz!
Acaba şu yıllar önce az-çok tanıdığımız, 1980’lerin gazetecisi mi?
Yoksa 1967’lerin henüz yüzü yeni kıllanmış ülkücüsü Ayhan Aksu, Necdet Özkaya, Ahmet Sofuoğlu gibi erenlerin çömezi delikanlı mı?
Veya 12 Eylül 1980’günü Tepebağ’daki harabe evinden alınarak 45 yiğitle birlikte “Cunta”nın işkencelerine maruz kalan 3 çocuk babası sahipsiz mi?
Arkadaşlar bunların hepsi doğru.
İşte bu satırların yazarı o “Ali Bademci”..
Geçmişinden pişmanlık duymak yerine geçmişi ile şereflenen o adam benim işte..
Bazıları haklı olarak soruyor:”Neredeydiniz, ne yapıyordunuz?”..
Bu gibi beylik soruları esasında üzerinden 12 Eylül silindiri geçmiş veya o günleri yaşamış dostlarımız katiyyetle sormaz.
Çünkü 12 Eylül, üzerinden geçtiği “Ülkücülüğü” silindir gibi ezdiğini hemen herkes bilmektedir.
Allah o günleri bir daha yaşatmasın!
Öyle ki, bilmediğiniz bir sebeple alınıyorsunuz ve günlerce işkence gördükten sonra tutuklanıyor veya serbest bırakılıyorsunuz.
Tutuklananlardan bile netice olarak çok bir şey çıkmadığı düşünülürse, benim gibi bir ton sopa yiyip serbest bırakılanlara ne diyeceksiniz?
Fişlemişsiniz, kimse iş vermiyor. Her bakımdan yıkılmışsınız, sağlık problemlerine gömülmüşsünüz umurunuzda mı?
Ya mesleğinden olmak, herkesin katil gözü ile baktığı biri olmak ne demektir düşünür müsünüz?
Peki, en büyüğü 6 yaşında olan 3 bebeğe bırakın elma-armut götürmeyi bir lokma ekmek ve bir bardak süt götürememenin vebâlini hesâb eder misiniz?
İşte âciz dostunuz bütün bunları yaşadı.
1980 itibarî ile sarı basın kartı hâmili 11 yıllık gazeteci ve 1975 yılında yayınlanmış 500 sayfalık kitap sâhibi idim.
Anam, babam yoktu.
Emeğimin dışında bir gelir kaynağımız da bulunmuyordu.
Yani çocuklarımın ve eşimin tek sermayesi bendim..
Ömrüm boyunca yazdım.
Kıyak bir daktilom ve 4 kişilik bir ailem vardı.
Eğitimliydim ve ”katil” diye dayak yedim..
Allah aşkına böyle bir şey dünyanın neresinde olur?
Ne yazık ki o adamlar sadece zalim değil aynı zamanda cahildi..
Ve birçoğu şimdi zalim diye başkalarından dert yanıyor.
Efendim, bendeniz ancak 20 senede normal hayata döndüm.
Yani çocuklarımın karnını doyuracak ekmek tedarik edebildim.
Hamdolsun kimseye el ve etek açmadım. Bu zamandan sonra tez toparlandım..
Gerçi çok okuyordum ama yazmıyordum..
Her şeye rağmen yeni baskıları yapılmadığı için piyasada bulunmayan “Basmacılar”, 2008’de “Türkistan’da Enver Paşa” ile birlikte 2 cilt olarak Ötüken Neşriyat tarafından yayımlandı.
Sovyetlerin dağılıp Türkistan ve Kafkasya’da 5 Türk cumhuriyeti ortaya çıkınca bu kitaplar daha çok aranır oldu.
Tabii ki artık 10 yıllık emekli bir gazeteci olarak bu bir dönüştü.
Ve 2010’da ”Sarıklı Basmacı”, 2012’de de “Cengiz Ve Yasası Timur Ve Tüzükâtı”..
Bu kitaplar; görmeyenler için arz ediyorum, hacimli ve iddialı kitaplardır.
Ve işte bu kadar yoğunluk içinde tekrar sizlerle beraber olmak, ne büyük mutluluk….
Aynı 1980 öncesi gibi görüşelim, konuşalım..
Yine kendimizi “Milli Mücâdele” arifesinde kabul edelim.
Daha okumuş, daha olgunlaşmış, daha akıllanmış milliyetçiler, yeni gençlere örnek ülkücüler olarak…
Haydi işbaşına….