“Lekesiz Merkez”
Şükrü Alnıaçık
Türkiye’de “ilk turuncu operasyon“un 11. yılında TÜSİAD-MÜSİAD çekişmesi olarak afişleyebileceğimiz bir “sermayeler arası kavga” yaşanıyor. Bu kavgaya, “modernist payda” üzerinden Sol’un da karıştığı görülüyor. Son 30 yıl içinde sermayeye satılmadan revize olma kavgası veren Marksist Sol, yerini büyük bir hızla “Liberal Sol“a terk ediyor. Bu unsurlara yakın global güçlerin de destek verdiği postmodern bir ayaklanma, şimdilik tatilde gibi ama bize göre güç tazeliyor.
“Liberal” kelimesinin 1789’daki devrimci cazibesine sığınarak rahatlayan solcular, sermayeye bir ucundan tutunabilmiş durumda… Bu ilişki, mesela TÜSİAD’ın bir Liberal Sol eylem olan “Occupy Turkey” eylemlerine daha rahat destek verebilmesini sağlıyor. Böylece Türkiye Solu, 30 yıl sonra ilk kez polis jopu yerine Migros krakeri yiyerek devrimci ayaklanma yapabilmenin rahatlığını yaşıyor!
At izi it izine karıştı derken bunu anlatmaya çalışıyoruz. Kimse bize Koç’un, Boyner’in yüce değerler uğruna Gezi eylemlerine destek verdiğini anlatmaya çalışmasın. Bu adamlar, Komünistler fabrikalarının duvarına kızıl bayrak astığı zaman, yani Atatürkçü değerler sıfırın altındayken bile asla müesses nizama karşı kıllarını kıpırdatmamış “sermaye aşıkları“dır.
Türkiye’de mevcut liberal akım, her ne kadar dönek Marksistlerin ve takiyyeci İslamcıların taze Atlantik rüzgarlarının etkisiyle özümsedikleri bir ideolojik süreç ise de bu tür bir hürriyetçiliğin bizdeki kökleri, Tanzimat’a kadar uzanır.
Özgürlük, bilindiği gibi “liberty“nin Türkçesi. “Liberal” de 100 yıldır bu ülkede “Hürriyetçilk” karşılığı kullanılıyor. Kelimeyi ilk kullananlardan biri Mekteb-i Sultani Müdürü Tevfik Fikret… Biricik oğlu Haluk, Amerika’da papaz olarak ölen “Hürriyet kasidesi” yazarı Fikret…
Bir başka liberal öncü “Prens” Sabahattin… Özgürlüğü lakabında saklı… Şehzade otoriter doğuyu, Prens güya özgür batıyı temsil ediyor. Adem-i merkeziyetçilerin piri!.. Federal özgürlüklerle imparatorluğun yaşatılması onun fikri.
Bir diğer “özgürlerin efendisi,” Abdullah Cevdet… Şu “Avrupa’dan damızlık getirerek memleketi hızla kalkındırma” fikrinin sahibi…
CHP’nin jakobenizmine, TSK’nın eski vesayetçi tutumuna ve zaman zaman da MHP’nin Türkçülüğüne “İttihatçı gelenek” diye kara çalmaya çalışanların İTC’nin özgürlükçü amaçlarla kurulduğunu ve 1908’de liberal bir devrimle rejim değiştirdiğini unutmuş olmalılar. Oysa Sultan II. Abdğlhamid, İTC’nin oynak fikirli Liberal tarafına tam otuz yıl direnmişti.
Liberalizm bir İngiliz siyaset modeli. Her ne kadar Amerika’da serpilip geliştiyse de çıkış noktası, İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisi. Milliyetçilikle uzlaşabilmesi için galiba önce bir Kraliçe Elizabeth’iniz olması gerekiyor. Uluslaşma sürecini tamamlamış, stabilize olmuş, taşları yerli yerinde, mutlu ve zengin toplumlar için “hürriyet” tabii ki lüks değildir; olmazsa olmaz bir değerdir.
Ancak Türkiye gibi büyük güçlerin jeopolitik ihtiyaçlar listesinin başında yer alan bir ülkede Liberal sol ve Liberal sağ, bir sosyete eğlencesi olmaktan öteye geçememiştir.
Liberal sol, eski Sosyalist Enternasyonal kaynaktan, Liberal Sağ ise İhvan-ı Müslimin ümmetçiliğinden beslenince de Millet ve Milliyetçilik, tarihin en büyük tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır.
Bu durum, parlamentodaki tek Türk Milliyetçisi parti olan MHP’nin önemini bir kat daha artırıyor. MHP’nin önemi kadar üzerindeki sorumluluk da artıyor. Cazibesi ve sorumluluğu artan bir MHP’yi ise daha büyük tehlikeler bekliyor.
İki kelime Arapça öğrenenin memleketi Arapların yanına, biraz İngilizce öğrenenin Amerikalıların önüne doğru ittiği, cömert ve davetkar bir liberal sapkınlıkla karşı karşıyayız. Bir tarafta Liberal Sağ iktidar, diğer tarafta da halka asla derdini anlatamayacağı için onu global destek ve taktiklerle devirmeye çalışan Liberal Sol muhalefet var. CHP Cumhuriyetçi solu, BDP ayrılıkçı solu temsil ediyor. MHP ise “lekesiz merkez“de kalarak memleketi bu milli kabustan kurtarmaya çalışıyor.
Türkiye’deki STK’lara yıllardır yabacı vakıflar ve fonlardan gelen milyonlarca doları aktaran “Açık Toplum“cuların hedefi, Türkiye’yi ve benzer bütün ülkeleri, vicdani retçilikten travestiliğe, ayrılıkçılıktan toprak satışına kadar tüm fikir ve eylemlerin cenneti haline getirmek yani açık ve ilkesiz bir “özgürlükler ülkesi” yapmak.
Sağ ve Sol Liberaller, önce gönüllerini ve beyinlerini, sonra da fırsat bulduklarında bütün ülkeyi, anarşist ve terörist taleplerle uzlaşacak kadar ilkesiz bir çizgiye doğru sürüklüyorlar. Bu durum halkın huzuru, Türk Milletinin birlik ve bekâsı için ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Geçmişte Moskovacı sol ve Tahrancı sağ karşısında Türk Millerinin bekası için binlerce şehit vererek gücünü ve kararlılığını ispat etmiş olan Milliyetçi Hareket, bugün de Washingtoncu Sağ ile Brükselci Sol karşısında eskisinden daha kararlı ve deneyimli bir duruş sergilemektedir.
Bu ağır tehdit bize zor gelmemelidir. Türk Siyasi Tarihinin “lekesiz merkez“inde bulunmanın, MHP’ye yüklediği sorumluluk bellidir.
Büyük Turan Ülküsünün önündeki engelleri tek tek temizlemek, Ülkücünün görevidir.