ÜLKÜCÜLER, ULUSALCILARLA AYNI POTADA DEĞİLDİR, OLAMAZ!…
Gazi KARABULUT
Hayatını ülkücü ideale adamış biri olarak, “her dönem değişik ad takınan şimdiki ulusalcılarla(!) Ülkücüleri bilerek veya bilmeyerek birbirine paralel yaklaşımda gösterenler ya gaflet içindedir, yada bilinçli bir zihin bulanıklığı oluşturma gayesindedir” diye düşünüyorum. Gaflet içindekiler uyanabilirler, uyandırılabilirler. Ama suyu bulandırıp balık avlama sevdasına düşenler – içerde, dışarıda kim varsa – ülkücülerin feraseti ile karşılaşacaklarını unutmasınlar.
Son dönemde yaşanan süreç, sürecin tarafları, akiller falan derken boy gösteren bir grup dikkat çekiyor. Ve bu grup yaptığı marjinal eylemlerine ülkücüleri, milliyetçileri de alet etmek istiyor.
Ülkücüler bir meseleye el koyarsa orada netice elde eder. Anlamsız bağırmalar, çağırmalar içine girmez. Üstelik ülkücülerin meselelere bakışı çözüm, proje ve medeniyet inşası şeklinde olur. O medeniyet inşasında da tarihin derinliklerinden gelen bütün manevi ve kültürel değerler ile, atiyi kucaklayacak bir ufuk ötesi , Rızay-ı İlahi esaslı milli değerler yatar.
Daha önce bir vesile ile ifade ettiğim ulusalcılarla ilgili düşüncelerimi bu vesile ile bazı alıntılarla yeniden hatırlatma gereği duydum:
Yani, dünün komünisti, zamanın hızlı sosyalisti, devrin ateisti çıkmış şimdi “Ulusalcıyım” diyormuş.
İnsana sormazlar mı bu ulusalcılığınız, (Gerçi bu kelime ne Türk Milliyetçiliğinin o engin manasını ihtiva eder, ne de milliyetçiliğin maneviyatı ile uzlaşabilir.) üniversiteler, Rus maşaları tarafından işgal edilirken, her gün birkaç ülkücü, ağabeyleriniz(!) tarafından kurşunlanırken, Rusya taşeronluğu ile, ağababalar, Maocular, komünistler Türkiye’yi bir Afganistan yapmak isterken neredeydi?
Bir zamanlar ülkücüler “Esir Türklere hürriyet” diye çırpınırken, onlara “faşist” damgası vuranlar, şimdi yeni bir kimlik mi edindi?
“Bu kaçıncı bayram günü?
Anne, babam dönmedi mi?
Unuttu mu dersin beni
Anne babam dönmedi mi?”
diye ağlayan, feryat eden, saçlarını okşayanı kalmayan ülkücülerin yavrularını gözü yaşlı bırakanlar, şimdi yeni bir ad takan Maocular değil miydi?
Rusya’ya selam durup, Türk askerini arkadan vuranlar, üniversite kapılarına bombalı pankartlar asıp dinimize sövenler, o pankartı indirirken parçalanan ülkücülerin ardından zafer çığlığı atanlar, şimdi günah mı çıkarıyorlar?
Memleket çocukları birer birer kanlı urganlarda şehit düşerken, tek suçları vatanını sevmek olan ülkücü çocuklar Eylül cellatları tarafından Filistin askılarında sallandırılırken ulusalcı değil miydiniz yoksa?
Apo’nun elini sıkarken, dağlarda bin bir zorluk altında Pkk’ya kurşun sıkan yiğitler şehit düşerken yoksa…
Doğru söyleyin! Şimdi hangi gayenin peşindesiniz? Ya da geçmişte yanlış yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Sahi ulusalcı olduğunuzu söylüyorsunuz ama bu milletin kültürel değerlerine, inancına, dinine hiç de sıcak bakmıyorsunuz.
Bu milletin tarihi ve dini ile barışık bir nesil yetiştiren, büyük liderlerine, manevi şahsiyetlere iftiralar atıyorsunuz.
Geçmişteki yanlışlarınızdan pişmanlık duyabilir, hata yaptığınızı anlamış olabilirsiniz. Ama gerçekten bu millete hizmet etmek istiyorsanız önce bu milletin inançları ile barışın. Türk gibi hissedin, Türk gibi yaşayın, Türk gibi düşünün. Türk milletinin ıstıraplarını bilmeden onun derdi ile dertlenmeden, onun inandıklarına inanmadan ne ulusalcı olabilirsiniz, ne de bu milletten kabul görürsünüz.
Unutmadan, ülkücülerin elindeki meşaleyle; İLİM- İMAN- AHLAK- ÜLKÜ ışığı ile aydınlanmayı düşünür müsünüz?