51 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırısını değerlendiren MHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Tuğrul Türkeş, “AKP Hükümeti, uluslararası camiada terör listesinin başında gelen El Kaide’ye karşı izlenmesi gereken tavizsiz yöntemden açıkça vazgeçmiş ve hem ülkemizin, hem de uluslararası topluluğun emniyetinisıradan vatandaşın ihbar olasılığına bağlamıştır. Bilinmelidir ki, toplumda AKP Hükümeti’nin radikalleşmesiyle alakalı duyulan kuşkular da bu vesileyle artmakta ve geçerlilik kazanmaktadır” dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı – Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, üzerinden bir hafta geçen Reyhanlı saldırısını değerlendirdi.
Türkeş, “Bombalı eylemin akabinde Türk kamuoyu büyük bir sabır ve süknetle bilgilendirilmeyi beklemiş ve fakat neticede Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığı kararı ile hadiseye ilişkin bir yayın yasağı getirilmiştir. Hükümet kanadından yapılan açıklamalarda saldırının El Muhaberat’a mal edilmesiyle birlikte merkez medyada konuşlanan propagandistler derhal harekete geçmiş ve söz konusu iddiayı destekleyici mahiyette yayın yapmaya başlamışlardır.
Ne var ki, getirilen yayın yasağı fısıltıyı ve dedikoduyu tetiklemiş, nihayetinde tarih öncesinden kalma bazı aşırı sol örgütlerin isimleri de zikredilmiştir. Tek-tip düşüncenin diktası aracılığıyla malm çevrelerde kabul görmeyen ve Hükümet politikasıyla çelişecek nitelikteki tüm varsayımlar klasik yaftalamalarla bertaraf edilmeye çalışılmıştır. Buna göre saldırıda El Muhaberat seçeneğini dışlayan ve farklı bir iddia ortaya koyan şahıs ve kurumlar ” Baasçı ” ve ” Esad yanlısı ” şeklinde etiketlenmişlerdir” açıklaması yaptı.
“YAPILAN YAKIŞTIRMALARIN ÇİRKİNLİĞİ…”
Türkeş, “Geçtiğimiz günlerde yine Hükümet’e yakınlığıyla tanınan bir basın kuruluşunda ” görevli ” bir gazeteci, ulusal bir televizyon kanalına çıkarak -Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığınca getirilen yayın yasağını da delici bir tarzda- bölgedeki bazı olmamış olayları gerçekmiş gibi yansıtarak bölge insanını zan altında bırakıcı beyanlarda bulunmuştur. Yapılan yakıştırmaların çirkinliği ve ithamların ağırlığı insanı hayretler içerisinde bırakan cinstendir. Söz konusu zatın şuursuz ifade tarzı hiçbir özgürlük ölçüsüyle izah edilemez.
Meselenin belki de en acı yanı ise, hiçbir ciddi kuruluş ve/veya resmî kurum tarafından teyit edilmemiş olmasına rağmen, bu bilgi kirliliğinin toplumda inandırıcılığını yitirmiş bazı kiralık kalemler tarafından anında mürekkebe dökülmüş, desteklenmiş ve yayılmış olmasıdır” diye konuştu.
MHP’NİN TESPİTLERİ
Türkeş açıklamasında şunları söyledi: “Hükümet yetkililerinin ” siyasetçi siyaseti ” üslbunu aşamayan demeçleri, maalesef bu tip dezenformasyon meraklılarına cesaret vermekte ve zaten son derece hassas olan meseleyi daha da karmaşıklaştırmaktadır.
Reyhanlı’daki terör eylemi, yarattığı bilanço açısından hiç kuşkusuz Cumhuriyet tarihimizin en kanlı ve en vahim eylemidir. Milliyetçi Hareket Partisi, milletçe karşılaştığımız manzaraya ve elde edilen objektif bilgilere nispetle aradan geçen bir haftada üç tespit yapmıştır.
Buna göre;
1) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Güney sınırında asayiş kaybolmuş, Hükümet’in Suriye’li sığınmacılara yönelik kurguladığı siyaset iflas etmiş ve milletimizin başına korkunç bir bela açmıştır. Bir husus açıkça ifade edilmelidir: Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarında herkesi kabul edebilecek durumda değildir, bu imkansızdır
. Bugün itibarıyla sığınmacıların yalnızca uygun kamplarda değil, bölgedeki şehir merkezlerinde de varlık belirttiklerini biliyoruz. Samimi sığınmacıların yanında bir de Esad rejimine veya muhaliflere bağlı olan ve çeşitli ajitasyon faaliyetlerine yönelik ” sığınmacı ” kılıfı altında topraklarımıza sızan silahlı aktörler vardır. Denetimin neredeyse olmaması sebebiyle, ülkemize girenin-çıkanın kimliği meçhul hale gelmiş ve Güney bölgelerimiz türlü tahriklere karşı savunmasız bırakılmıştır. Kısacası, nizam yitirilmiş ve tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir otorite boşluğu belirmiştir.
2) Bilindiği üzere, AKP Hükümeti, ” PKK’yı etkisizleştiriyorum ” argümanıyla bir çözülme süreci yürütmektedir. AKP, çarpık mantığıyla ” ülkeyi iç düşman psikolojisinden de kurtardığını ” ifade ederek, sözde demokratikleşme noktasında ne kadar mahir olduğunu defalarca vurgulamıştır. Bizce ise durum başkadır. AKP, saplandığı çaresizlik bataklığında, kaybettiği meşruiyetini zamanında tasfiye edilmiş örgütleri yeniden hayata döndürerek geri kazanmaya çalışmaktadır.
Partimizin de ortağı olduğu o çok eleştirilen 57. Hükümet 2002 yılında iktidarı AKP’ye devrettiğinde ne Hizbullah, ne DHKP-C, ne de Acilciler kalmıştı – yoktu. PKK terörünün de ayrıca kökü kazınmıştı. Ne hazindir ki, bugün gelinen noktada, Türk milleti geçmişin hortlaklarıyla yeniden yüz yüze getirilmiştir. AKP marifetiyle aşırı sol ve köktenci örgütler istedikleri gibi gündem yaratabilmektedirler. Gidişat doğru değildir ve endişe vericidir.
3) Son verilerin ışığında, Suriye’de muhalifler arasında yer alan El Kaide terör ağının eleman ve lojistik temini noktasında ülkemizi bir ikmal üssüne dönüştürdüğü gözler önüne serilmiştir. Hükümet’in bu meseleye ilişkin sessizliğini ve hareketsizliğini anlamak fevkalade güçtür. Başbakan Erdoğan’ın ” istihbarat ve emniyet arasında kopukluk olabilir ” açıklamasının çok somut bir tezahürü gerçekten de geçtiğimiz günlerde Konya’da görülmüştür.
Basında da yankı bulan haberde, Konya’da ” bazı ailelerin şikayeti üzerine ” Suriye’nin El Kaide ayağı olan örgüte (yani, muhtemelen Reyhanlı saldırısından da sorumlu olan El Nusra’ya) eleman temin eden bir hücrenin emniyet güçlerimizin yerinde müdahalesiyle çökertildiği yazılmıştır. AKP Hükümeti, uluslararası camiada terör listesinin başında gelen El Kaide’ye karşı izlenmesi gereken tavizsiz yöntemden açıkça vazgeçmiş ve hem ülkemizin, hem de uluslararası topluluğun emniyetini sıradan vatandaşın ihbar olasılığına bağlamıştır. Bilinmelidir ki, toplumda AKP Hükümeti’nin radikalleşmesiyle alakalı duyulan kuşkular da bu vesileyle artmakta ve geçerlilik kazanmaktadır.
Partimiz, Hükümet ve kamuoyunu şekillendirmek için görevlendirilen sözde ” hümanist ” solcu ve yıkıcı liberal takımının ortaklaşa tesis etmeye çalıştıkları tek-tip düşüncenin diktası karşısında suskunluğu seçenlerden asla olmamıştır, olmayacaktır. Söz konusu milletimizin selameti ve demokrasimizin seyri olduğunda, Milliyetçi Hareket Partisi, AKP’nin propaganda makinesine rağmen, doğruları dillendirmeye, sorumluluk almaya ve görüşlerini milletimizle paylaşmaya devam edecektir.”