Osman B.Karabacak
Türk milliyetçiliğinin Türkçülük davası öteden beri gayrı-millî unsurlarca ırkçılık olarak nitelendirilmiş, her vesile ile Türk düşmanlarınca saldırılacak bir hedef olmuştur.
Oysa ki İslâm deryasında fikirlerini yunmuş, tarihinin şeref vesikalarını şuurla taşımış Türk Milliyetçileri için ırkçılık ne uzak bir kavramdır. Türk’ün cihan hakimi olduğu devirlerden, kudretinin en zayıf olduğu devirlere kadar Türk tarihinde ne bir ırkî ne de dinî taassubu görülmemiştir. Aksine Türk insanı aslî unsur olduğu devletlerde olduğu kadar azınlık olarak yaşadığı ülkelerde de diğer din ve milletlerden insanlarla sulh içinde yaşamıştır.
Türk’ün hakim olduğu coğrafyalarda azınlıklar mutlak bir emniyet ortamında yaşamış, ne canlarına ne de mallarına halel gelmemiştir. Yüzlerce yıllık Balkan, Afrika ve Ortadoğu hakimiyetimiz sırasında azınlıklar belki de Türkler’den daha rahat yaşamışlardır. Aksine bizim çekildiğimiz yurtlarda, Türk’ün adaleti de çekilince geriye kalan halklar birbirlerine girmiş, kan ve gözyaşı günümüze kadar dinmemiştir.
Bugün bedbaht Filistin halkı Türk’e ettiği ihanetine ne kadar ağlasa yeridir. Balkanlar’da günümüze kadar akan kanlar artık orada Türk hakimiyeti olmadığı içindir. Dün Türk yedi düvel ile yaka paça olmuşken destek olmayan “kardeş” halklar batı emperyalizmi ve kızıl komünizmin zulmü altında inlemişlerdir.
Türk sahibi olduğu asil duygular ve İslâm’ın verdiği şuurla hiçbir zaman intikam hissine kapılmamış ve verdiği cezalarda dahi adil olmasını bilmiştir.
Türk milliyetçilerinin Türkçülük davasına histeri ile saldıran nesepleri gayri sahih sefil ruhlar ise Türk menşeli her mefhumu düşman bilmişlerdir. Yeri gelmiş şehitlerimizin aziz kanlarından rengini almış al bayrağımıza dil uzatmışlar kimi zaman şeref yoksunu olduklarını ispatlarcasına tabelalardaki “T.C.” ibaresini silmişlerdir. Ancak bu devşirme beyinler bu kutlu yurdun İslâm ile yoğrulmuş Türklük mayasının batılı ağa-babalarının küçük oyunlarıyla bozulmayacağını anladıkları zaman onlar için çok geç olacaktır.
Türk-İslâm medeniyetinin mimarı bu asil millet şerefli tarihini unutmayacak, alışılageldiği gibi Türklük düşmanlarına dersini verecek, Türklük şuurunu kaybetmeyecektir. Türk’e dost olanlar yarın da emniyet içinde yaşayacak, Türk düşmanları ise ihanet zincirini kendi boyunlarında hissedeceklerdir.
Türklük yok edildiği sanıldığı zamanda Ergenekon’dan çıkmış, Avrupa’yı titretmiş, sarı düşman Çin’i duvarların arkasına kaçırmış, Anadolu’da yeni yurt kurmuş, kızıl emperyalizmi dize getirmiştir.
Devletimizi dinsiz, dinimizi devletsiz bırakmama davasındaki Türklerin , Kızıl Elma’mız kutlu Turan ellerinde yeniden dirilişe inancı tamdır ve muhtaç olduğu tek şey damarlarındaki asil kana sadakatidir.
Türk milliyetçilerinin bilge liderinin sevk ve idaresinde Türk tarihine yeni şeref levhaları asma günleri ufukta belirmiştir. Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın…
Yaşasın Türklük