Terör örgütünün elebaşlarından Murat Karayılan’ın dünkü açıklamaları PKK’nın Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik nasıl ciddi bir tehdit olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Açıklamanın en çarpıcı noktalarından biri, Türkiye’nin içişlerine yabancı güçlerin müdahalesinin istenmesi, diğeri de reform sürecinden söz edilmesidir. Karayılan’ın, “Başta ABD, AB ve Rusya olmak üzere tüm uluslararası güçleri Kürt sorununun çözümüne dönük başlattığımız bu hamlenin başarısı için destek sunmaya çağırıyoruz.’’ cümlesi her şeyi açıklamaktadır. Böylece PKK, AKP hükümetinin gafleti ve aczi yüzünden uluslararası platformda tanınma ve meşruiyet kazanma yolunda önemli bir adım daha atmıştır.
Türkiye’nin bağımsızlığına ve Türk milletinin bütünlüğüne karşı silahlı ve eylemli kalkışma içindeki PKK, yabancı güçleri müdahaleye davet etmiştir. Tarihin, bilimin, aklın ve sağduyunun teslim ettiği bir gerçek vardır, o da şudur: Uluslararası güçlerin müdahalesini isteyen de, bunu kabul eden de devlet ve millet düşmanıdır.
Türkiye Cumhuriyeti üzerinde vesayet rejimi kurmaya çalışanların, Sevr zincirini Türk milletinin ayaklarına bağlama çabası hızlanmıştır. Bugün İmralı Ayrışma süreciyle gelinen noktada durum, geçmişte yaşanan karanlık ve acı dolu günleri hatırlatmaktadır. PKK’nın çağrısını, Türk hükümetinin aczini ve teslimiyetini fırsat bilen dış güçlerin müdahalesi yakındır. AKPM raporunda PKK militanlarının aktivist, devletin terör örgütüyle verdiği mücadelenin çatışma olarak kayda geçirilmesi, müdahalenin ilk işaretidir. Zaten PKK temsilcilerinin AKPM raporundan çıkacak sonucu bekleyip sözde çekilme açıklamasını yapması, Türkiye’nin dışında planlanan ortak stratejinin sonucudur.
Bugün bölücü örgüte elini kolunu kaptıran hükümet, yarın gövdesini kaybedecektir. Mesele PKK’nın istekleriyle sınırlı kalmayacak, aynen Mütareke Döneminde olduğu gibi ne kadar ayrılıkçı unsur varsa hak talebi bahanesiyle Türk milletinin karşısına dikilecektir.
Terörist Karayılan, açıklamasında çekileceklerini, ama silah bırakmayacaklarını belirtmiştir. Silah bırakmayı da, yeni anayasada Kürt kimliğinin ve eşitliğinin tanınmasına bağlamıştır. PKK sözcüsünün “Kürtlere özgür yaşama hakkı temin edilmeli” ifadesi, PKK’nın özerklikle ve anayasal eşitlik dahil, verilenlerle yetinmeyeceğinin delilidir. Açıklamada yer alan sözde ikinci aşamada açıkça PKK ile ortaklaşa yeni bir Anayasanın yapılması istenmektedir. Kendilerince normalleşme süreci olarak ifade ettikleri üçüncü aşamada ise İmralı’daki bebek katili başta olmak üzere PKK’ya şartsız genel af talebi mevcuttur.
Terörist Murat Karayılan açıklamasında ayrıca, devlete karşı ateşkes pozisyonunu korumaktan söz etmektedir. Ateşkes, savaşan iki devlet arasında yapılır. Böylece PKK kendisini devlet karşısında resmi taraf olarak göstermeyi ve bunu da hem Türk hükümetine, hem de Dünya kamuoyuna kabul ettirmeyi amaçlamaktadır
Açıklamanın üslubu, devlete kafa tutma ve küstahlık kokmaktadır. PKK sözcüsü, hükümet üyelerinin ve basının gözlerinin içine baka baka Türkiye’ye meydan okumuştur. Eşkıyanın devlete meydan okuduğu ve bunun karşılığının da hükümet tarafından barış süreci diye yutturulduğu bir ülkede, teslimiyet kelimesi masum kalmaktadır. Kandil’i kendilerine âdeta siyasi kıble olarak tayin edenlerin yürüttükleri bu süreç ihanetle eşdeğerdir.
Karayılan’ın bu açıklamasından sonra barış diye atılacak her adım, inisiyatifi tamamen PKK’nın eline vermek olacaktır. Hiçbir devlet meşru haklarını ve egemenliğiyle ilgili karar alma erkini bir terör örgütüne devredemez. Devlet, silahlı bir taşeron örgüte ve çıngıraklı yılanlar güruhuna pabuç bırakmaz. Türkiye bunu yaptığı takdirde PKK daha çok şımaracak, daha fazla taviz isteyecek, hattâ kendini devlet yerine bile koyabilecektir. Zaten Karayılan’ın açıklaması da mevcutla yetinmeyeceklerini göstermektedir. Bilinmelidir kiPKK, acizlik ve sefalet içindeki AKP hükümetinin kellesini almadan eylemlerine son vermeyecektir.
Hükümet çevreleri, bugün çekilecekler, yarın çekilecekler diye umutla beklerken, PKK, sözde çekilme için 8 Mayıs tarihini vermiştir. Belli ki PKK, zaman kazanma ve devleti daha fazla tavize zorlama hesapları peşindedir. Böylece çekilmenin bir yalan ve tezgâhtan ibaret olduğu ayan beyan ortayla çıkmıştır. Ayrıca PKK militanların bir kısmı göstermelik olarak geri çekilse bile, ihtiyaten önemli miktarda silahlı güç, lojistik destek veren çevrelerce gizlenerek Türk topraklarında bırakılacaktır. Kuzey Irak’taki kamplara çekilecek olan teröristler ise tehdit olmaya devam edecek, Kandilin pozisyonunda hiçbir değişiklik olmayacaktır.
Bu gerçekler karşısında MHP olarak AKP yöneticilerine soruyoruz:
TSK’ya bölgeden çekilme talimatı verilmiş midir?
TSK’ya, PKK’ya karşı hiçbir hal ve şartta operasyon yapmama talimatı mı verilmiştir?
Bölgedeki 120 ileri karakola gönderilen üst rütbeli subaylar, terörist gruplara rahatlık sağlam amacıyla mı görevlendirilmiştir?
Bölgede istihbarat hizmeti yapan insansız hava araçlarının termal kameraları kapatılacak mıdır?
Bölgedeki Valiliklere, PKK militanlarının serbestçe geri çekilmelerine nezaret etme yönünde emirler verilmiş midir?
MHP olarak tekraren AKP yöneticilerine sesleniyoruz:
Hükümet, en kısa zamanda yanlış politikalarından vazgeçtiğine dair bir açıklama yapmalıdır. Başbakan Erdoğan, çıkıp şimdiye kadar yaptığı hatalardan ötürü derhal milletten özür dilemeli, PKK’nın oyununa gelinmeyeceğini ilan etmelidir. Hükümet, çok geç olmadan hayal dünyasından ve aldatıcı barış seraplarından sıyrılmalı, bölücü terör örgütüne hak ettiği cevabı vermelidir. Bir yandan diyalogdan söz ederken, diğer yandan da devlete aba altından sopa gösteren kanlı örgütün bütün elebaşları, cüretlerinin bedelini ödemelidir.
Hükümet, devletin eli altındaki ilgili kurumlarla işbirliği halinde, iç ve dış tehdit algısı içeren kararları yeniden gözden geçirmelidir. Korkunun ecele faydası yoktur. Uluslararası güçler meseleye müdahil olmadanhükümet gereğini yapmalıdır. Aksi takdirde AKP iktidarı bunun altından kalkamaz.
MHP olarak, ısrarla ve en üst seviyedeki tehlike sinyalimizle herkese çağrıda bulunuyoruz:
Türkiye’nin birliği, bütünlüğü ve istiklali tehlikededir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük bölücü tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu tehlike bertaraf edilmediği, işbirlikçi ve teslimiyetçi AKP hükümeti üzerine düşeni yapmadığı takdirde bir an evvel meşru yollarla iktidardan indirilmelidir.
Hiç şüphe yok ki AKP, PKK’nın dayatmalarına boyun eğse de Türk milleti eğmeyecektir.Türkiye’nin bölünme sürecini utanıp sıkılmadan barış ve kardeşlik gelecek yalanlarıyla millete anlatmaya kalkan 63’lükler de PKK’nın açıklamaları karşısında pılını pırtısını toplayıp evlerine dönmelidir.Çünkü bölücü terör örgütünün meydan okumasını ve küstahlığını Türk milletine barış ve kardeşlik diye anlatacakların, artık akıllarını yitirmiş olmaları gerekir.