“KÜRT COĞRAFYASI” BİZİ BUNALTACAK
Babür Hüseyin ÖZBEK
T.C. devleti mahkemeleri ve uluslar arası adalet kurumları “PKK bir terör örgütüdür ve katliamlar yaptığı sabittir” diyor. Buna rağmen kademeli ve dış destekli ilerleyişi onu kendi çizgi ve ideallerinde başarıya götürdü. Artık RTE Hükümeti ve silahlı çetenin İmralı, Kandil ve Ankara, BDP ayakları terör örgütünün görevini tamamladığına inanmaktadırlar.
Kanla, zorla, tehditle oluşturulan ileri karakollar birbirlerine bağlanmıştır. Bu PKK’nın başarısıdır.
Özerklik veya federasyon; bu dörtlü coğrafyada “Türkiye, Irak, İran, Suriye” Kürtlerinin asırlara yayılan rüyaları umulandan da çabuk gerçekleştirilecek.Türkiye – Irak Kürdistan hududu elek gibi, içine ne koysan tepkisiz karşıya geçiyor. Ve hatta kaçakçılık yapanlara kolaylıklar gösterilsin, bölgede hudut boylarındaki Silopi – Habur, Çukurca ve Şemdinli gibi noktalarda güvenlik kaldırılsın ki 10 ile 30 km. güneydeki 3 – 4 PKK kampına gidiş – gelişlerde zorluk çıkarılmasın.
Eşkıya Anadolu’yu terk edecek, çekilecek; ama nasıl çekilecek? Çekilirken arkasında nasıl bir ortam ve psikolojik yapı bırakacak? Artık oralar Türk değil, “Kürt diyarı, Kürt ülkesi” mi olacak? Bunu iktidarın oluşturacağı gayri milli görüş ağırlıklı, şehit ailelerini temsil etmeyen, suni bir kuruluş olacak olan, “Akil Adamlar” bilecek.
Bu saate, bugüne kadar PKK’yı başarıya götüren çıkışlar yaptılar. Öcalan’la T.C’yi eşit hale getirdiler. Başbakan, “Güzel şeyler oluyor.” diyor. Cumhurbaşkanı da güzel şeyler olacak demişti. Aynı iklimin, aynı fikri yapının iktidardaki icraatları bunlar.
Bu örgüt T.C ye başkaldırmış, isyan etmiş, katliamlar yapmıştır. Şimdide hiçbir şey olmamış gibi, lanetli başarıları taçlandırılarak, öyle veya böyle; şamata ile için için sevinç çığlıkları atarak, Anadolu topraklarını terk edecek. Yalakalar: “Nasıl geldilerse öyle gitsinler.” diyorlar. 40 bin şehit ailesi, Anadolu kırsalında genç – delikanlılarını kaybetmiş, şehit vermiş; devletinden, Allah’tan adalet bekleyen çaresizlik içinde çırpınan insanların acısı nasıl duracak? Vurdular, kırdılar, öldürdüler gidecekler. Siz, ülkeyi yönettiğini söyleyen iktidar yetkilileri, çözümünüz “ver kurtul” mu?
Satılmışlara, hainlere sözüm yok. Onlar için “toprak kaybı, bölünme kaygısı ve parçalanma” kelimeleri bir şey ifade etmiyor. Hava basıncının oluşturduğu atmosfer değerlerine göre yön değiştirip, yelkenlerini şişiriyor ve pruvayı o yöne çeviriyorlar.
“Akan kan dursun!” Güzel, can alıcı, herkesin istediği bir dilek. “Akan kan” ülke Güney Doğu’da Diyarbakır ve aşağısı bugün olmazsa yarın bölündüğünde mi duracak? Misak-i Milli Hudutları genişleyecekmiş; bölgenin petrolüne biz kumanda edecekmişiz. Allah aşkına siz bu rüyayı görmeye devam ederken, başımıza daha içinden çıkılmaz belalar açılabileceğini hiç düşünmüyor musunuz?
O rüyanız güzelde, bizim Musul ve Kerkük petrollerine sahip olmamıza, onlardan aslan payını almamıza: ABD, İngiltere ve Rusya razı olur mu? Bi – düşünün! Ama kendinizi aldatmadan, bedellerini de dikkate alarak düşünün. Ancak bölgede güçlü bir Irak Türkmen otonom yapısı oluşturulup, arkasında T.C. olarak tavizsiz durulabilirse belki… Ama kafalarına çuval geçirilip, Türk Dünyası’nı zora sokmamak kaydıyla.
KÜRT NÜFUS SAHASI
Güney Doğu Anadolu Bölgesi, kademeli olarak Kürt nüfus sahası olmaya doğru gidiyor. Bu coğrafyaya hükmetmeyi, ona sahip olup T.C den ayrılmayı ve rüya gerçekleşene kadarda namlularını hep Anadolu’ya çevirmeyi görev biliyorlar.
Yo, hemen tepki göstermeyin! Mesela son günlerde yaşadığımız, gözlerimizin önünde cereyan eden 3 -5 olaydan biri: 24 Mart’ı 25 Mart 2013’e bağlayan gece Batman Cumhuriyet Meydanı’nda ki Atatürk Anıtı kaidesi üzerindeki “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü bir gece ansızın sökülüp atıldı. Ertesi sabah gelenler yerine “Yurtta sulh cihanda sulh.” Sözünün yazıldığını gördüler. Her iki veciz sözde güzel, derin manalarla yüklü, Büyük Atatürk’ün Türk milletini birleştirici, bağlayıcı can simitleri.
Devletin Batman Valisi’ne haberciler soruyorlar; “Buna neden ihtiyaç hissedildi?” Vali Yılmaz; “Bilmiyorum, haberim yok.” diyor. Belediye yetkilileri de aynı paralelde, “Bilmiyoruz, haberimiz yok.” diyorlar.
Neden söyleyemiyorsunuz; “Biz artık Türk kelimesini, onu çağrıştıran bayrak, millet, milliyet…” kelimelerini bu bölgede, “Kürt Coğrafyası”nda, Kürt nüfus sahasında istemiyoruz, demiyorsunuz? Şimdilik güçleri daha bu kadarına yetiyor; bakın, görün yakında, “Burada Türk askeri, Türk adaleti istemiyoruz” diye bağıracaklar.
Onların üzerinde yıkmak, yırtmak ve yakmak için çalıştıkları değerleri şimdiki devletin en üst makamında oturan Başkomutanlık payesini de taşıyan zat, 1993’te, TBMM’de Refah Partisi milletvekili olarak kürsüde: “ Ne mutlu Türk’üm diyenler bu lâfı her yere ve bunu özellikle olmayacak yerlere yaza yaza Türkiye ilkel hale dönüşmüştür. ‘ Bir Türk dünyaya bedel’ lafı Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eder anlamına gelmiştir.” demişti, 8 senesini Cidde’de geçiren Abdullah Gül.
Ne yaparsanız yapın, kendinizi T.C. cumhurbaşkanı olarak kabul ettirmeniz zor. Konuşmalarınızdaki düşünce yapınız, özlemini duyduğunuz, “din alt yapılı rejimi” çağrıştırıyor. Sadece siz değil, kendini başkanlığa hazırlayan RTE. da: “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık.” demedi mi?
Yanlış bir değerlendirme, yanlış bir kamuoyu oluşturma gayreti var. Siz ve sizin gibi şeriatçı fikri yapıya sahip kişi ve çevrelerle Marksistler; etnik – ırki milliyetçilikle, çağdaş milliyetçiliği çarpıtarak, birbiri ile harmanlayarak onları suçlu gösteriyorlar. Bu sözleri söyleyen Atatürk’ü bile… O iki değer farklıdır, ama siz isterseniz öyle görebilirsiniz. Dünyada yenilmeyen, yok olmayan değer, “Türk Toplumun milli değerleri”dir.
Bir Arap, diğer Arap’ı sevebilir, ama bir Türk’ün Türk’ten çok Arap’ı sevmesini, “din temelinde” bile olsa anlamakta zorluk çekiyorum.
BAŞARI ÇİZGİSİ – SAHTE PROPAGANDA
Bilirsiniz, arızalı saat bile günde iki defa doğruyu gösterir. S & P. Kredi değerlendirme kurumu Türkiye’nin notunu BB+ durağana yükseltmiş. İyi, kutlarız. Bu kadar da bir katkınız olsun, zira yıllardır iktidardasınız.
İktidar bir rüzgâr oluşturdu: önce özür dileme furyası, ardından İsrail’e karşı kazanılmış sanki dev bir başarı dalgası ve de devamında sistematik propaganda cilası. ABD Başkanı B.H.Obama bölgedeki gezisi sırasında Tel Aviv, Ben Gurion Havaalanı’ndan ayrılırken İsrail Başbakanı B.Netanyahu ile bizim başbakanımızı telefonla görüştürdü. İsrail’in özür dilemesini sağladı.
Bu başarı bize mi, yoksa bölgedeki ABD menfaatleri için oluşturulmuş muhtemel İran – İsrail çatışmasında İsrail’i koruma ve güçlendirmeye mi yönelik? Olsun, gene de o sahte propaganda size, evet hep size, artı yazsın istiyorsunuz.
Kıbrıs Rum Kesimi ekonomik yapısı çöktü. 69.8 milyar avroluk Rum banka mevduatlarının AB’ye göre 29,8’i, Rus Başbakan V.Putin’in sözcüsü Dmitri Peskov’a göre ise 20,4 milyar avrosu Rus parası; Ada’da bulunan kısmi kara Rus sermayesi. Bu çöküntü Rus’ları bir milyon nüfuslu Rum halkından daha çok üzdü. Siz T.C. devleti, RTE Hükümeti olarak yıllardır yok sayılan KKTC. ye bu krizde bir artı değer kazandırabildiniz mı? Avrupa Birliği (AB) Rumları gene koruyup kollayacak ve ne acı ki, Ada Türklerine “Orço’nun çocuğu “ muamelesi yapmaya devam edecek. Siz bu hengâmeden faydalanıp, Adanın Türk kesiminden dış dünyaya hava hattını açabilseydiniz ne iyi olurdu. Övünmek, kibirlenmek neyse, ama birde başarı ile süslenirse daha iyi olur; ama sizin iktidarınız gibi değil.
O basın tröstünün sözcüsü, iktidara ters çıkmaktan ısrarla kaçınan, kabul etmek lazım ki güçlü kalem Ertuğrul Özkök bile” Diyarbakır ve aşağısında 10 yıl içinde bir Kürt devleti veya otonom cumhuriyet kurulabilir.” diyor. Veya bu mealde yazıları ile istemeden bile olsa korkularını dile getiriyor. “Kürt coğrafyası”ndaki hareketlilik uzun vadede Türkiye’yi bunaltacağa benziyor. Hem ülke ekranında ve hem radar skobunda, ufukta ki canlı görüntü şuanda kötü.
Siz Sayın Erdoğan, başarılı olduğunuz aldatıcı propaganda ile anayasayı değiştirir ve birde T.C ye başkan olursanız vay benim Anadolu insanıma, vay benim Türk Dünyama!