“KİRLİ BARIŞ”LA GELEN BELİRSİZLİK
Babür Hüseyin ÖZBEK
İçten, dıştan, okyanus ötesi, suni”63’ler” destekli; iktidar tarafından da köpürtülüp, körüklenen bir “Kirli Barış” propagandası altındayız. Devletin muhatap aldığı PKK – KCK – BDP’ nin sözcüleri Kürt kamuoyuna dönüp, “ bugünlere silah tehdidi ile gelindiğini, gene bu yolla sıkı bir pazarlıkla uzun vadede ‘ayrı bir bölge, ayrı bir Kürt yönetimi’ kurulacağı propagandasını” yapıyorlar.
Sindire sindire Sağır Sultana kadar duyurulan 25 Nisan 2013 Kandil Nutku, KCK Yürütme Kurulu Başkanı Murat Karayılan’ın kendine güvenen, kahraman edası ile isteklerini sıralaması; sağına Hacer Zağros’u, soluna Zeki Şengali’yi alıp, gerilla kıyafetleri içinde konuşması, AKP’li ve ona rey veren vatandaşları rahatsız etmedi mi? Etti. Yüksek sesle dile getirilmese bile parti tabanında acaba! Şüphesi uyandırdı.
Yıllarca dinledik; Kandil de 6 hedef vuruldu, Genelkurmay F – 16’larla Kandil de taş üstünde taş bırakmadı, Kandil de Karayılan kaçacak delik aradı. Ne oldu? Netice ne?
Sen orduna güvenmezsen, sen verdiğin emrin arkasında durmazsan, değil hududa 85 km. güneydeki Kandil’i; Çukurca, Dağlıca, Ortabağ ve Şemdinli hudut çizgisinin 10 – 15 km. aşağısında ki eşkıya kamplarını bile susturamazsın veya susturacak dirayeti gösterip TSK ya emir veremezsiniz. Dün, ABD(Pentagon) neye müsaade ettiyse o kadarını uyguladınız; durum bugünde değişmedi aynı.
Siz iktidar, TSK ya “Kandil’i dağıt” dediniz de O’nun gücü mü yetmedi? Hayır. Siz böyle bir dirayet, tutarlılık gösteremediniz. Şimdide ülkeyi kirli, sonu belli olmayan bir barış sürecine soktunuz.
***
Geniş potur cinsi, paçalara doğru gittikçe darlaşan, bele doğru biçimsiz bir genişleme gösteren şalvarı, üstü aynı haki renk bir ceket, içinde gene bir yelek ve onun üstünde de deri kemer ve sağ omzunda askılı, muhtemelen belindeki silahı yanlarda taşıyan bir kemer kuşanmış, iki nolu eşkıya başı. Önceden çalışmış olmalılar; mikrofonların başında, kameraların karşısında, kendisi ve çevresi hep tebessüm etmeye özen gösteriyorlar.
Çoğu Türkiye’den gelen 100 civarında gazeteci, Erbil’den ayrıldıktan sonra Kandil bölgesine gelince kendilerine tavuklu ve pilavdan oluşan bir yemek veriliyor. Girişte aramalarda basın mensuplarına şirin görünme arzusu var. İşin üzücü yanı Eşkıya’nın basın toplantısına, “Kirli Barış” aldatmacasına devletin, Atatürk’ün kurduğu A.A (Anadolu Ajansı) da gidiyor.
KANDİL’İN TALEPLERİ – GÜNEY DOĞUNUN KAYBI
Karayılan güneşli, açık bir bahar öğleden sonra Türk jetlerinin defalarca sonuçsuz dövdüğü – vurduğu topraklarda 6 madde ile T.C den isteklerini belirtiyor. Önemine binaen; Md.3 – Geri çekilmede üslenilecek yer Irak Kürdistan’ı. Md.4 – Geri çekilme esnasında devletten de aynı duyarlılığı bekliyoruz. Çekilen güçlerimize her hangi bir saldırı, bombardıman olması halinde çekilme hemen duracak ve meşru savunma durumunda misilleme yapılacaktır…Md.5, Md.6. ile devam ediyor. Esas ana taleplerine gelince: 1’inci aşama- çekilme. 2’inci aşama- Anayasa reformu. 3’üncü aşama – Apo dahil gerillaya – eşkıyaya özgürlüklerinin verilmesi.
Onlar istediler, hep isteyecekler. “Yukarıdaki şartlar gerçekleşsin,” daha doğrusu “bir siyasi çerçeve çizilsin.” diyorlar. Bu çerçevenin tam olarak tanımlanması ve içinin doldurulması gerek. Şimdi belirsizliklerle dolu bir PKK kutusu. Ya olmazsa? Ya gelişmeler yön değiştirirse!
Can alıcı o üç maddeye bir vatandaş olarak bakalım. Militan Kürt istekleri çıtayı en tepede tutarak başladı. Silahlı guruplar Anadolu’yu terk ettikten sonra, koşullar kabul edilmedikçe silah bırakılmayacak olması, elinde sopa ile yani silahla T.C’ yi tehdide devam edecekler.
Ülke hudutları dışında bir güç, Kandil’den TBMM’ ne yeni anayasa için, içinde hep tehdit kokan, ucunda namlu görünen talepleri olacak. Bu da “Kirli Barış” ın ikinci kademesi. Ya 3’üncü kademe: öncü – lider ( katil) Abdullah Öcalan dahil onların tabiri ile tüm gerilla, askeri katleden, polisi, korucuyu şehit eden o katillere özgürlük verilecek. Serbest kalacaklar.
Ya Ekim 2012’de 7 ay önce şehit düşen ve babasız doğup büyüyecek, katili belli olmayan Çınar Üsteğmen’in kızı Masal Rüzgar ve onlar gibi yetimlerin haklarını kim koruyacak? Katillerini kim bulacak?
İktidar ve iktidarın yetkilileri, köşe başlarında oturan bakanlar lütfen bir inceleyin, bakın Kandil’de Karayılan, İmralı da Abdullah Öcalan ve Ankara da ki BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın sözleri hep aynı mealde, tek kalem. “ İLERLİYORLAR, ELELE, NAMLU NAMLUYA; BİR HEDEF BELİRLİYOR ONU ALIYOR VE ZAPTETTİKTEN SONRA ORTAK HAREKATLA DİĞER BELİRLENEN HEDEFLERE YÜRÜYORLAR.” Sonuçta kendilerince başarılılar
Demirtaş, “ adalet, savunma ve güvenlik dışında eğitim, kültür, turizm ve sağlık gibi görevleri yürütecek hizmetler bölge meclislerine geçecek.” diyor. Bunun manası yasama ve yürütme yetkileri paylaşılacak; Ankara – T.C. bazı yetkilerini bölgesel Kürt yönetimine bırakacak. Bu, “Kirli bir Barış” değil mi? Bölünme değil mi? Başka bir izahı var mı?
Görünen o ki; Kandil’in talepleri karşılandığında Türkiye Güney Doğuyu kaybetmiş olacak.
“KİRLİ BARIŞ” IN MİMARLARI
İktidara gelirken; “ezilene umut, ezene korku.” sloganları ile gelip o koltuklara oturdunuz. Şimdi değil ezen, ezilen, gencecik yaşta eşini, babasını kaybetmiş insanların acılarına ortak olmayıp, katillerin cezalarını çekmeden, acılı insanların acılarını dindirmeden, adeta onlara o katillere yardım edip, ülke hudutları dışına çıkmalarına ortam hazırlıyorsunuz.
Bu “Kirli Barış” ı siz hazırladınız, siz suçlusunuz. Bu süreç barış değil, önü mayınlarla kaplı belirsizlikler tuzağı.
Her şey sulandı, sulandırıldı. Katile terörist denirdi, şimdi o bile gereksiz görünüyor; artık terörist değil, “aktivist” denecek.
İnanan, dürüst insanlar olduğunuzu hep bir ağızdan koro halinde tekrar ediyorsunuz. Bilhassa Türkiye de iseniz, salı günleri partinizin gurup toplantısında esip gürlüyor, kontrolünuzdaki TV ekranlarından halka kendinizi seyrettirip, beyin yıkıyorsunuz. Maşallah, gerek korku ve de gerekse maddi çıkarlarının zedelenmesinden korkan patronlar bütün konuşmalarınızı canlı yayınlıyorlar. Halbuki aynı saatlerde diğer parti başkanları da guruplarında konuşuyorlar. Ama onlara da yer veriliyor, fakat “dostlar alış-verişte görsünler” kabilinden, göstermelik!
Bu konuşmalarınızda neden hiç Silivri’de yatan, sahte CD ve belgelerle suçlanan, ömürlerini tüketen birikimli, vatanperver, şerefli insanlardan bahsetmeye diliniz varmıyor? Onlar bu ülkenin askerleri sayın Başbakan; Güney Doğuda, ülkenin büyük şehirlerinde kendi ordusu ve polisi ile çarpışmadılar. Neden, neden Onlardan hiç bahsetmiyorsunuz? Çünkü onlar din – şeriat ağırlıklı bir sisteme ve o getirilecek taleplere karşı fikirler taşıyorlar, set oluşturuyorlar.
Uydu, paralelinizdeki basın yayın organları, “ kaç aydır Güney Doğu’dan şehit ve öldürme haberleri gelmiyor, bu bir başarıdır .” diyorlar.
Yalan!
Uludere’den, Çukurca’dan, Şemdinli’den askeri, güvenlik güçlerini kısmen de olsa çekersen, Türk bayrağını, T.C. armasının kullanımını dumura uğratırsan, orası Kürt bölgesi olmaz mı? Kontrolü kaybedersen tabii ki problem olmaz.
Ülkeyi yöneten iktidarın yetkilileri Kandil’i, İmralı’yı orada yaşayan katilleri, “Kirli Barış” ın mimarlarını kendilerine daha yakın görüyorlar. Bu halk, bu Türk milleti bütün bu olup bitenlerin farkında. Reyleri ile sizi mutlaka tarihe gömecekler. Ve de o “Kirli Barış” ın sonunda oluşacak “Milli Hasar” ın hesabı mutlaka ama mutlaka sorulacak. Eğer hem kulun, hem Allah’ın adaleti varsa, “ şehitlerin yüzü suyu hürmetine” gerçekleşmeli.
29 Nisan 2013