TÜRK HALKI GENÇ, AMA MUTLU DEĞİL
Babür Hüseyin ÖZBEK
Toplumların gelişmişlik göstergelerinden biride yaşlılarına sağladıkları “hayat standardı” ile ölçülüyor. Bunun temel taşları: ekonomik durum (emekli maaşı), sağlık hizmetleri ve güvenli bir ortamda yaşam sürmeleri.
65 yaş ve üzerindeki insan fiziki yaşam koşulları itibariyle, “yaşlılık sınıfı”na dâhil edilmekte. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “2012 Yılı Yaşlılık Araştırması” sonuçlarını yayınladı. “Türkiye Yaşlılık Haritası” çıkarıldı. Bu araştırmaya Antalya- Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü ve TUBİTAK’ta destek verdi.
2013’te 76 milyonluk ülke nüfusunun %7,7’si 5,7 milyonla 65 yaş ve üzerinde. Bu demek ki her 100 kişiden 8’i yaşlı. Ama gene de, Avrupa ülkelerine göre çok daha genç bir nüfusa sahibiz.
Ancak bizdeki bu yaşlı insanların yarısından azı ilkokul mezunu. Olanlarında dörtte birinin diploması yok. Çoğunluğu, %83,2’si belirli, güvenilir bir gelire sahip değiller. Ve de %63’ü sosyal güvenceden yoksun.
Kentleşme olgusu yeni gelişiyor. Sosyal güvenlik sistemi bilhassa Anadolu ve onun kırsalında yok gibi; çok yetersiz. Ancak buralarda insanlar birbirlerini tanıdıkları için aile yapıları onları korumaya, bakmaya müsait. Şehirlerde ise kendilerini zorlu, çaresiz ve bazen de terk edilme korkusu bekliyor. Bu düşünce onları psikolojik baskı altına alıyor.
Maddi durumu yeterli ve emekli maaşı belirli bir limitin üzerinde olanlar ki bunlar %7,7 içinde çok az olup yaşlı- bakımevlerinde ömürlerinin kalan kısmını geçiriyorlar.
BİR “DENİZ EMEKÇİSİ” KAYNAKÇI ALİ USTA
Bir “deniz emekçisi” vardı; yıllarca gemilerde silici, yağcı, makine lostramo ve Tuzla’da tersanelerde kaynakçılık yaparak hayatını geçirmişti. Gecekondudan oluşma evinde çocuklarının okutmuş, emekli olmuş, 1 000 T.L’nin altında devletten maaş alıyordu. Başka geliri yoktu. 50 sene önce bahriye eri – palet olarak ayrılıp gittiği memleketinde de pek değil, hiç mal varlığı yoktu. “Kaynakçı Ali Usta” dedikleri, “ Çilekeş Ali Usta” bu para ile gecekondudan bozma evinde yaşıyordu. Bir yaşlılar bakım evinde kalamazdı. Bu emekli maaşı iki yaşlı insan için açlık sınırıydı.
İstatistikler Marmara, Eğe ve Akdeniz Bölgesi ile büyük şehirlerin çevresini yansıtıyor. Bunlarda bir Kars, bir Edirne, bir Bingöl, bir Mardin ve çevrelerindeki yaşlı kesimin “geçim dertleri”, sıkıntıları var mı? Hayır. Kim nasıl düşünür bilmiyorum; ama benim tereddütlerim var. Onların gerçek yaşamlarını ve uygulamadaki problemlerini yeterince bilmiyoruz. Zira istatistikler ve yapılan ileriye dönük projeksiyonlar tatminkâr değil.
2075’te ülke nüfusu 90 milyonu bulacak. 65 yaş üzeri insanımızın genel nüfusa oranı ise %27,7’ye ulaşıp 25 milyonu geçecek. Bu orana bakarak “yaşlı Avrupa ülkeleri ligi” ne kaldığımızı düşünmeyin. Bugün Türkiye de ortalama, kadın 73, erkek 68 sene yaşıyor. Dünya’da ise 82,7 sene ile Japonya birinci, 43,8 senelik ömürle Afganistan sonuncu sırada.
YAŞLI NÜFUS BATI’DA VE SAHİLLERDE YAŞIYOR
2012 yılı itibariyle 65 yaş ve üzerindeki nüfus oranının en yüksek olduğu, severek yaşadığı bölge %16.5 ile Ege; sonra sıra ile %14 ile İstanbul ve devamında ise %11.7 ile Akdeniz yöresi var. Yaşlı nüfusun en düşük olduğu bölge %2,6 ile Doğu ve Güney Doğu Anadolu.
Yukarıdaki istatistiklerin işaret ettiğine göre, özellikle Çanakkale ile Muğla arasındaki sahil veya iç kesimlerde yaşıyorlar. Bu il, ilçe ve sahillerde sağlık hizmetleri ve ulaşım kolaylığı Ankara’nın doğusundan çok farklı.
Zamanında planladı ve ekonomik durumu da şartlarını destekledi ise, neden Balıkesir’i, İzmir’i, Antalya’yı ve Mersin’i tercih etmesin. Ulaşım, ucuzluk, güvenli yaşam, sağlık hizmetlerinin iyi oluşu ve temiz hava, bir emeklinin ömrünün son demlerini geçireceği mekânda aradığı şeyler.
65 yaş üstü kadınların %52’si kocalarını, erkeklerin ise %14’ü karılarını kaybetmişler. Bu kocaların daha erken öldüğünü, yaşlı dul kadınları ise o günden sonra daha karanlık, belirsiz yarınların beklediğini işaret ediyor.
Akıllı her insanın kendine; “Beni yaşlılığımda nasıl bir hayat bekliyor?” diye zaman zaman sorduğu olmuştur. Türk toplumunu oluşturan “Yaşam standardı” çizelgesinde sizin yeriniz neresi?
65 yaşından sonraki sağlığınız, ekonomik durumunuz nasıl olacak? Kendinizi güvende ve sağlıklı hissedecek misiniz? Yoksa o istatistiklerin gösterdiği 2 – 3 günde bir et, tavuk veya balık yiyemeyen, ekonomik durumu buna müsaade etmeyen Türkiye genelinde ki %60’ın içinde misiniz?
Bu konuları işleyen, hakkında yazı yazan, köşelerine kurulmuş bazı kalemşörler, “Buna rağmen Türk Halkı mutlu…” diyorlar. Yalan. Yarınından emin olmayan, karnını iyi doyuramayan, kendini güvende hissetmeyen halk mutlu değildir. Aksini iddia etmek, bir yerlere yaranma gayretidir. Yalakalıktır.
GENÇ NÜFUS YARININDAN ENDİŞELİ
Türkiye’de her 100 kişinin %24,5’i 14 yaşının altında. Eğitilebilirse, iş sahası açılırsa dev bir genç potansiyel var. Nüfusun %67,8’i gibi ana omurgasını oluşturanların yaşları 14 ile 64 arası. Dünya’da tespit edilmiş böyle, bu şartlarda, başka bir ülke daha yok. Nüfus genç, yaş ortalaması 29,2 Hem üretime, hem de tüketime müsait.
Doğurganlığa gelince, ister bir, ister üç ve de isterseniz beş çocuk yapın. Ancak onları eğitebilecekseniz, onlara iş sahası açabilecekseniz doğum artışını teşvik edin, pompalayın. Yoksa bakılamayan çocuklar devlete külfet, sokaklara dökülmüş serseri mayın, suç unsuru ve toplumun yerinde sayması ve hatta ilerlemesine manidirler.
Türkiye öyle bir ülke ki, içinde bir Danimarka, bir Norveç gibi refah içinde, eğitimli, yarınlarından emin insanlardan oluşan “Refah Adacıkları”, “Zenginlik Odakları” var. Diğer bir çehresi de hayat standartları düşük tipik bir Bangladeş gibi, Etiyopya gibi, geliri düşük, sağlıksız, yarınları olmayan insanların yaşadığı yerler mevcut.
Yetkililerin kişi başı gelir bilmem kaç bin dolar,” Bizde orta gelişmişlik seviyesine doğru ilerliyoruz.” gibi sözleri inandırıcı değil.
Ömrünü dünya denizlerinde geçiren ve Türkiye yaş ortalamasında ölenKaynakçı Ali Usta, yukarıda örnekleri verilen ülkeleri gördü; Danimarka’ya imrendi, Bangladeş’te yaşayanlara acıdı. Ama kendi ülkesinde değil seyahat etmek, eski koltuklarını bile hiç değiştiremedi. Karısını doğduğu memleketine 3 -4 senede bir bile olsa götüremedi. Sevdiği o çilekeş Fatma Kadın’ın isteklerini yerine getiremedi.
Anadolu’da veciz çok söylenen umutsuzluk ifade eden bir söz vardır: “bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm”. Bir insanın ömrü biterken yoksulluk çizgisinde çok şeye muhtaç, hayata feda etmesi ne kötü!
Bu ülkede 65 yaş üstü emeklilerin %83,2’si, ahir vakitlerinde, ölmeden ecel terleri döküyorlar; daha yaşarken Azrail ile karşı karşıyalar. Ama siz iktidar- yetkililer, huzur, mutluluk ve refah nutukları atıyorsunuz. Hani nerede o anlattıklarınız? Genç nüfus da yarınından umutlu görünmüyor.
Demek ki, Ankara’dan dürbünün tersi ile bakınca Anadolu’nun doğusu böyle mutlu ve pembe görünüyor.