MİLLİ DEVLET GÜÇLÜ İKTİDAR
Türk Milleti’nin büyük, güçlü ve kalkınmış bir devleti yeniden kurabilmesi için kendi kültür ve devlet felsefesinin köklerine tekrar dönmesi gerekir. Türk milleti, yabancı akımların tasallutundan kurtulup, öz devlet felsefesine, Türk devlet anlayışına döndüğü zaman büyük devlet, yani cihan devleti olma özelliğini de yeniden kazanacaktır. Bunun için de ilk şart, Türk milli kültürü ve devlet felsefesini, devletin temel taşı olarak görmesi gerekir. Bu bakımdan Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milliyetçiliği akımını, tarihte ilk defa bir siyasi partinin programı ve dünya görüşü haline getirmiştir. Böylece Türk milliyetçiliği, Türk devlet ve millet hayatında aksiyon şeklinde yerini almıştır.
Türk milletinin binlerce yılda inşa ettiği kültür ve töreler ile bunun sonucu ortaya çıkan devlet felsefesi, milli bütünleşme ve milli demokrasi ülküsünün adıdır. Bu da kısaca Ülkücü şeklinde tarif edilir. Türk milletinin tarihinde ve töresinde bölünme, parçalanma, zümre veya sınıflara ayrılma anlayışı yoktur. Devletin başı ve yöneticileri, barışta ve savaşta, tasada ve kıvançta, yönettiği milletle aynı kaderi paylaşmıştır. Milleti sınıf ve zümrelere bölen, bir sınıfı başka bir sınıfa ezdiren, yöneticileri milletten ayırıp aristokrasi haline getiren, ona tepeden bakmayı öğreten sistem ve ideolojiler, yabancı ve bölücü akımlardır. Türk milletinin tarihinde, hiçbir dönemde böyle akımlar olmamıştır. Türk devlet geleneği, milli kültür ışığında, milli bütünleşme ve milli demokrasi ülküsüne dayanır. Demokrasi ise en dar anlamında milletin hâkimiyeti demektir. Demokrasi, milletin, siyasi, kültürel ve iktisadi alanlarda yönetime katılması, siyasi, kültürel ve iktisadi hâkimiyetin millete ait olmasıdır.
MİLLİ DEVLET
Milli devlet, bir milletin tarihi birikimini kurmuş olduğu devlet teşkilatına yansıtması ile ortaya çıkar. Devletin bütün hukuk sistemini, milletin değerler bütünü ile inşa eder. Milli bir devletin mutlaka güçlü bir iktidarı olmalıdır. Devlette millilik vasfı teşekkül etmemişse o ülkede halka dayanan ve meşru olan güçlü bir iktidardan söz edilemez. Bunun istisnası elbette vardır. Bunlar da halka zulmeden totaliter diktatörlüklerdir. Türk milleti, hayat ve dünyaya bakışının doğurduğu felsefe ile her alanda ve özellikle hukuk, iktisat, siyaset, sosyal politika ve sanat dallarında millî bütünleşmeyi sağlamalıdır. Bunun sonucu olarak da çağın, en büyük demokrasi modeli olan millî demokrasiyi kurmalıdır. Bunu başaracak kadrolar da Milliyetçi Hareket’te mevcuttur. Ülkücü kadrolar bu ideali kuracak bilgi birikimi ile donanmışlardır. Türkiye’yi yeni ufuklara taşıyacak ve çağlar üzerinden sıçratacak bilgileri ve tecrübeleri vardır.
ÜLKÜCÜ KADROLAR İMTİHANINI VERMİŞTİR
Bizler, Ülkücüler, inandığı değerler için dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir mücadelenin yetiştirdiği kadrolarız. Ülkücü hareket ve onun mensupları, ortaya çıktığı zamandan bu günlere gelinceye kadar inandığı değerleri gerçekleştirmek için çok ağır bedeller ödemiştir. Ödediğimiz bu bedellerin başında feda ettiğimiz canımız, sebil gibi akıttığımız kanımız, hürriyetten mahrum geçen Yusufiye günlerimiz gelir. Mensubu olduğumuz büyük Türk milletinin ve çocuklarımızın, mutlu, sağlıklı ve huzurlu geleceği için ödediğimiz bedellerin, günümüz Türkiye’sinde, kadrolarımız tarafından mensuplarımıza ve milletimize bir kere daha hatırlatılması gerekmektedir. Bizler, Ülkücüler, sevgimizin bedelini peşin olarak ödemiş bir kadroyuz. Körpe omuzlarımızda taşıdığımız o ağır sorumluluk, bugün bilgi ve tecrübe kazanmış olan omuzlarımızda taşınır hale dönüşmüştür. Türk milletinin bölünmez bütünlüğü için verdiğimiz o kutlu mücadelemiz, siyasi iktidar tarafından boşa çıkarılmaya çalışılmak istenmektedir.
İmralı mukimi bebek katili ile yapılan görüşmeye ilişkin tutanağı kimin basına sızdırdığı tartışılıyor. Mazruf unutulmuş, herkes zarfla uğraşıyor. Asıl zarfın içinde ne var? Tutanakta yer alan ifadeler kabul mü ediliyor da kimin sızdırdığı sorusu ile konu örtülmeye çalışılıyor?
Türk milletinin geleceği ile ilgili kararı İmralı-Brüksel-Kandil-Erbil dörtlüsü mü verecek? Eline tutuşturulan mektubu bu merkezlere götürmekle görevli postacılar, acaba hükümeti mi temsil ediyorlar, yoksa küresel güçlerin dayatmalarının taşıyıcılığını mı yapıyorlar? Dünyada hangi devlet, rejimin adı ne olursa olsun, vatandaşlarını ve devlet görevlilerini acımasızca katleden eli kanlı bir caniyi yargılayıp, suçlu olduğuna hükmedip, cezası da onaylandıktan sonra muhatap olarak kabul eder? Böyle bir örnek var mıdır? Elbette yoktur. Muhatap almakla kalmayıp devletimizin bekasını tehdit eden, milletimizi parçalayan, vatan topraklarını bölen, devletimizin kuruluşundaki temel ilkelerin inkârı anlamına gelen yeni Anayasa çalışmalarında yaptığı küstahça dayatmalara boyun eğen ve tehditlerinin etkisiyle çaresiz bir görüntü sergiler. Böyle bir örnek, ne yazık ki AKP hükümeti ile ilk kez görülmüştür.
BİR İKTİDAR VAR Kİ EVLERE ŞENLİK
İktidar sahipleri, bir yanda, ülkesi ve milleti için can veren güvenlik mensuplarının al bayrağa sarılı tabutlarının başında “Kanınız yerde kalmayacak, Eşkıyadan hesap soracağız” nutukları atıyor. Öte yanda da Habur-Oslo-İmralı rezaletinin uygulayıcısı olarak, eşkıya başı ile pazarlıklar yapıyor. Kurulan bu kahpe pazarda kim, kimin adına neleri alıp neleri satıyor? Kimsenin bildiği bir şey yok. Alınıp satılan ne varsa Türk milletinden saklanıyor.
Demokratik açılım-Kürt açılımı- Analar ağlamasın- Çözüm paketi gibi birtakım örtüler altında çirkinlikleri ibretle sergiliyorlar. Bazı sözcüler, eşkıya başı caniyi dini bütün Müslüman, bazıları kardeşliğin mucidi, kimileri de ülkenin bölünmesini önleyecek kurtarıcı olarak ilan ediyor.
Bakalım bu dini bütün Müslüman ve kardeşliği icat eden adam, siyasi iktidarın ve Başbakan’ın yardımına koştuğunu söyleyen terör örgütü lideri, neler söylemiş? Eli kanlı bebek katili İmralı mahkûmunun sözleri ne anlama geliyor?
“— AKP’yi 10 yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP’yi çıkartan gücüz.
— MİT’i düşürseydiler Türkiye’de tüm kaleler düşmüş olacaktı. Hakan Fidan tutuklansa sonra sıra Başbakan’a gelecekti. Benim bu süreci canlandırmam, darbeyi engelleme sorumluluğu… Darbeyi önleyebileceğimi fark ettim ve süreci başlattım.
— Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var… Ne ev hapsi, ne de af, bunlara gerek kalmayacak. Herkes, hepimiz özgür olacağız. Şunu bilin ki bu hamlem komployu boşa çıkaracaktır. Ben komployu aşıyorum. Başarılı olursam ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki “Ne eskisi gibi yaşayacağız ne de eskisi gibi savaşacağız.” Kendime güveniyorum. Şunu iyi bilin, devlet de ben de vazgeçemeyiz. Tarihi bir barış ve demokratik yaşama geçiş.
— Biz Tayyip Bey’in başkanlığını destekleriz. Biz AKP ile bu temelde bir başkanlık ittifakına girebiliriz.
— Devlet düzeyinde karşılıklı olarak diyalog içindeyiz. Karamsar olmayın. Çekilmeden çekilmeye fark var. Tek taraflı bir çekilme olmayacak. Çekilme Parlamento kararı ile olacak. Başbakan’ın dediği “Çekilsinler onlara karışmayız.” demesiyle olmaz. TBMM onaylayacak, çekilme komisyonla olacak.”
İmralı canisi bebek katili, masanın öte yanında, bu yanında ise siyasi iktidar var. Karşılıklı oturmuşlar, Türk’e kefen biçmeye kalkışıyorlar. Anayasayı değiştiriyorlar, devletin müesses nizamını, kuruluş felsefesini, temel ilkelerini ve kurumlarını istedikleri gibi indirip bindiriyorlar. Sanıyorlar ki Türkiye’de, sokakta ıspanak fiyatına satılan bir demokrasi var.
Hükümet ve AKP sözcüleri “İmralı tutanaklarını kim sızdırdı?” sorusu ile rezaleti ve ihaneti örtmeye çalışıyorlar. Bu arada, devletin milli kurumu ve kuruluşları, Türk milleti adına yargılama görevini yerine getirenler, adalet dağıtanlar, nerelerdesiniz? Sizler, Anayasa ve kanunların verdiği yetki ve sorumlulukları ne zaman hatırlayacak ve kullanacaksınız? Hükümet tarafından Meclis’e sipariş edilecek ve işlenen suçları ve fiilleri suç olmaktan çıkaracak yeni kanunların çıkmasını mı bekliyorsunuz yoksa?
Şu anda fiilen işlenen ve işlenmeye devam edilen birtakım suçlar var. Kanunların terör örgütü yöneticisi olarak aradığı Murat Karayılan, Sabri Ok, Duran Kalkan ve diğer yöneticilerle görüşen BDP’nin mektupçu milletvekillerinin işlediği suçu da mı görmeyeceksiniz?
Türk milletinin geleceğini karartan, devletimizi, milletimizi ve vatanımızı bölmeye ve yok etmeye yönelik girişimleri ve suçları, ateş bacayı sardıktan sonra mı fark edeceksiniz? Büyük Türk milleti, o yetkiyi sizlere bu günler için vermedi mi? Devletin birtakım kurumları, itfaiye teşkilatı mı? Yangının başlamasını mı bekliyorlar? Koruyucu sağlık hizmetleri yalnızca tıp biliminin alanına mı girer? Milletimizin birliğini bozacak virüslerden koruyacak birtakım girişimleriniz yok mu? Yoksa yanıldık mı?
Tehlikeyi önceden fark edip tedbir alınması gereken ve adının başında Milli kelimesi olan kuruluşlarımız, millet adına hüküm veren yargımız…
Eşkıya ve eşkıya başı ile ilgili daha önce yapmış olduğunuz çalışmalar ve verdiğiniz kararlar doğru ise şimdiki tutum ve davranışlarınızı büyük Türk milletine açıklama ihtiyacı hissetmiyor musunuz?
Büyük Türk milleti, kendi devletine ve devletinin organlarına olan güven duygusunu kaybederse asıl felaket işte o zaman başlar…
İktidarın basit oy hesabı ile Türk milletinin birlik ve beraberliğini bozacak oyunlara göz yumulursa saygınlığınız ve güvenilirliğiniz tartışılır hale gelir…