Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Uluslararası ve Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü tarafından Alman Federal Meclisi Dışişleri Komitesi Konferans Salonunda düzenlenen etkinlikte Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri değerlendirdi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Berlin’deki ”Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar: Barış Mümkündür. Geçmiş ve mevcut durumda barış içinde birlikte yaşamanın örnekleri- Geleceğe dair perspektifler” konulu konferansta, Yahudi asıllı avukat ve televizyon sunucusu Michael Friedmann’ın konuşmasına yanıt vererek, hükümet olarak Türk toplumu olarak 500 yıl önce Türkiye’ye gelen Yahudilere kucak açtıklarını belirtti. Arınç, sözlerine şöyle devam etti:
“Bizim sizin inancınıza aykırı gelen, Musevi dostlarım için söylüyorum, hiçbir düşüncemiz olamaz. Sizi incitecek hiçbir sözümüz de olamaz. Yani inancınıza veya sizi var kılan bazı sebeplere biz kesinlikle karşı çıkmayız. Sizi rencide edecek hiçbir söz de söylemeyiz. Peki sen böyle diyorsun ama işte filan şöyle konuşmalar yaptı, biz bundan fevkalade alındık. Ona karşılık cevabım şudur; Bizim bir hükumetimiz var. İsrail’in de bir hükumeti var. Dünyada pek çok ülke ile bizim ilişkimiz var. Şu anda Türkiye küresel bir aktör olma, elbette iddiasında değil ama dünya siyasetinde, dünya barışında küresel krizlerin çözümü noktasında Türkiye, geçmişe göre çok daha dikkat çeken bir ülke. Sözü dinlenen, sözüne itibar edilen bir ülke. Her hükümet birbirini bazı konularda eleştirebilir. Yani (sen yanlış yapıyorsun, sen şunu yapıyorsun, sen bunu yapıyorsun) diyebilir. İsrail hükümeti Türkiye’deki hükümeti bugün veya geçmişte nasıl rahatlıkla eleştirebiliyorsa, biz de İsrail’deki hükümeti, yani yöneticilerini eleştirmiş olabiliriz. Bunu çok kuvvetli olarak yaptığımıza inanıyorum.”
Hükumetlerin icraatına ve programlarına bakılarak eleştirildiğini veya takdir edildiğini belirten Arınç, ”Şunu emin olun ki başbakanımız da bakanlarımız da sizin kutsal inançlarınıza aykırı gelecek hiçbir sözü o amaçla söylememiştir. Ben bu sözünün taahhüdünü veriyorum. Ancak bugünkü İsrail hükumetinin bundan öncekinin, bazı uygulamalarına karşı en sert eleştirileri yaptık, bundan sonra da yapabiliriz. Bu ‘yeni yerleşim merkezlerini yapma’ dediğimiz zaman yapıyor olmalarından kaynaklanabilir. Bize göre yanlış bulduğumuz her şeyi sorumlusu İsrail hükumeti görmek suretiyle ortaya koyabiliriz. Bundan dolayı lütfen bizi kınamayın. Ama İsrail’i var eden sebepleri sorgulayamayız. İsrail’in Musevilerin kutsallarına kesinlikle dil uzatamayız. Bugüne kadar yapılmış, bundan sonra belki yapılmamasını ümit ettiğimiz ama gelişmelerin iki tarafta bağlı olduğu söylemeliyim, sizi üzecek hiçbir söz, hiçbir davranış bundan sonra olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Buna inanılmasını isteyen Arınç, İsrail’in önemli bir devlet olduğunu ancak Türkiye’nin Almanya’nın ve Fransa’nın da önemli devletler olduğunu, diyalog kapılarını açık tutulmasını amaçladıklarını, diplomatik yolla barışı sağlamak ve sorunları çözmek istediklerini kaydetti.
Heybeliada Ruhban Okulu’nda din adamlarına ihtiyaç varsa bu okul açılmalı
Toplantıya katılan Almanya Yunan-Ortodoks Metropoliti Augustinos Labardankis’in, ruhban okuluyla ilgili sorusunu yanıtlayan Arınç, 1971’de Anayasa Mahkemesi tarafından bazı sebeplerden dolayı Ruhban Okulu’nun kapatıldığını belirterek, ”Heybeliada Ruhban Okulu’nda Rum Ortodoks Patrikhanesi veya Ortodoks cemaati için din adamlarına ihtiyaç varsa ki var. Bunların yetişmesi için bir okula ihtiyaç varsa ki var, bunu da kabul ediyoruz. O zaman bu okulun mutlaka açılması ve buradan yeniden ruhban sınıfında din adamlarının yetişmesi gerekir” ifadesini kullandı.
Önlerinde acil ve zor görevlerin bulunduğunu, bunları da cesaretle yapmaya çalışacaklarını ifade eden Arınç, ”Türkiye’de yaşayan, adına ‘azınlık’ denen, Lozan Antlaşması ve daha sonraki sözleşmelerle Türkiye’de rahat, huzurlu, mutlu, bütün insan haklarına sahip grupların da aynı bizim gibi birlikte aynı haklara sahip olduğuna inandık. Azınlık ifadesini de hukuki bir tabir olduğu için kullanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.