
MHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE GAZİANTEP MİLLETVEKİLİ SAYIN PROF. DR. E. SEMİH YALÇIN’IN, BAZI GAZETELERDE “ELİ KARA, YÜZÜ KARA VİCDANI KARA TERÖRÜ ‘AK’LAMAK VE İMRALI SÜRECİNE MİLLETİ RAZI ETMEK İÇİN” PARTİSİ HAKKINDA YAPILAN MAKSATLI YORUMLAR ÜZERİNE YAPTIĞI AÇIKLAMA
Türkiye, sığ ideolojik ön yargıların hakkı ve hakikati boğduğu, fitne ve fesadın ferasetle, cehaletin allamelikle karıştırıldığı günlerden geçmektedir. Eli kara, yüzü kara vicdanı kara terörü “ak”lamak ve İmralı sürecine milleti razı etmek için önüne gelen fikir serdetmekte, aklına esen yorum yapmaktadır. Bu furya o kadar rağbet görmektedir ki yandaş medyada hemen her köşe yazarı memleketin başka sorunlarını bırakmakta, İmralı süreci uzmanlığına soyunmaktadır. Egemenlik hakları ortadan kaldırılmak ve sesi boğulmak istenen milletimizden ve muhalefetten gelen tepkiler ise, şiddetle tenkit edilmektedir. Milletin sesine kulaklarını tıkayan iktidar, güdümündeki erkleri kullanarak yandaş medyanın gözlerini de sosyolojik ve bilimsel gerçeklere kapatmıştır.
Hemen bütün iktidar yanlısı köşe yazarları, sağduyu, izan ve hakkaniyeti bir kenara bırakmış, Sinop ve Samsun olaylarını salt provokasyon ve etnik milliyetçiliğin yansıması olarak göstermeye çalışmaktadır. Kısacası iktidar borazanı medya, akıntının tersine kürek çekmekte, AKP’nin suyun akışını değiştirme çabalarına omuz vermektedir.
İmralı sürecini iştahla destekleyen köşe yazarları arasında başı çekenlerden “Ermeni iddialarını desteklemesiyle maruf” Ali Bayramoğlu, halktan gelen tepki dalgası karşısında hedefi şaşırmış, MHP’ye yönelmiştir. Bu zat, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cümlelerinden “fitne, zehir, haram, cani, şerefsiz…” kelimelerini cımbızlayarak açıklamalarını son derece tehlikeli ve maksatlı bir şekilde saptırmıştır. Üslup eleştirisi yapmak adına fevkalade maksatlı ve “fitne” örneği bir davranış sergileyen Ali Bayramoğlu’nun yaptığı iş yanlış ve vebal yüklüdür. Adı geçen şahıs, MHP liderine çamur atmak, kamu vicdanında mahkûm etmek için en ucuz yolu denemiştir. Oysa Devlet Bahçeli’nin özellikle Sinop olaylarıyla ilgili sözlerinde sağduyu çağrısı, birlik ve bütünlük inancının sorumluluğunu ortaya koyan ifadeleri görülmek istenmemiştir. Sayın Devlet Bahçeli olayları tahlil ederken Türk milletinin haklarını, ebedi bütünlüğünü, kardeşlik hukukunu da savunmuştur. Lakin Ali Bayramoğlu tıynetindekilerin gözlerine; hakikatleri görmelerini, haklıyı haksızdan ayırt etmelerini engelleyen İmralı perdesi inmiştir.
Bu ve benzeri köşesiz köşe yazarları, Anadolu topraklarında 1800’lü yılların ortalarında baş gösteren Ermeni ayaklanmalarından Kahramanmaraş olaylarına ve Alevi-Sünni çatışmalarından 12 Eylül öncesi sağ-sol anarşisine varan toplumsal olaylar sürecini bütün hâlinde değerlendirmekten acizdirler. Çünkü bilgi eksikliği yüzünden olsa gerek, meselenin arka planı üzerinde duramamışlardır. Dün olduğu gibi bugün de Türkiye’de yaşanan gerginlik ve sosyal olayların nedenlerini, insanlarımızın kendilerini ait hissettikleri inanç veya toplumların tepkilerinde değil, onların hassasiyetlerini kaşıyan unsurlar ve aktörlerde de aramak gereklidir.
Sorulması gereken bir diğer soruda, madem iktidar İmralı sürecini başlatmıştır, PKK’nin temsilcileri durup dururken neden bir Karadeniz gezisi icat etmiş ve hassasiyetleri tahrik etmiştir? Bunun sorulması lazımdır. AKP yöneticilerinin ve yandaş gazetecilerin kafalarını kuma gömerek görmezden geldiği Sinop’taki tepkiler, ne sadece bir provokasyondur ne de sadece planlı bir tertiptir. Ortada bir de görülmesi gereken realite vardır, o da millet bu iktidarın İmralı süreciyle başlattığı teröre ve terörizme verdiği tavizlerden rahatsızdır. “Her türlü milliyetçilik ayağımın altındadır” anlayışının Türk milletinin varlığını görmezden gelen kastından ve art niyetinden fevkalade memnuniyetsizdir. Buna rağmen başta MHP mensupları olmak üzere sağduyu sahibi herkes olayların büyümesini önlemek için elinden geleni yapmıştır.
Diğer taraftan bir gazetede köşe yazarlığı ulufesi verilmiş Başbakan danışmanlarından biri de, dünkü yazısında partimizin mazbatalı teröristlerle ilgili açıklamalarını eleştirmiştir. Bu danışmanın, Karadeniz ahalisinin tepkilerinin arkasında yatan sebepleri tahlil edeceğine, çok sevdiği belli olan teröristlerin müşavirliğini üstlendiği anlaşılmaktadır. AKP lideri Erdoğan’ın PKK’ya olan özel ilgisi bilinmekle beraber, terör örgütü konusunda kimler tarafından yanıltıcı bilgilerle donatıldığı böylece ortaya çıkmıştır.
Sinop ve Samsun olayları konusunda hulasa olarak söylenecek söz şudur: Testiyi kıranı suçlamak kolaydır, asıl mesele kırılması kaçınılmaz olan testinin neden orta yere konduğunun sorgulanmasıdır. Ne yazık ki açıklamamıza konu isimler gibi düşünenler, her zamanki gibi Türk tarihini ve Türkiye’nin gerçeklerini tersinden okumaktadır. Buna en çarpıcı örnek, arşiv kayıtları ve diğer belgeler asılsız Ermeni iddialarını çürütmesine rağmen, Ali Bayramoğlu’nun geçmişte de “Ermeni soykırımı vardır” tezini desteklemiş olmasıdır. Bu kafayla varılacak yer, yeni testilerin kırılmasına zemin hazırlamaktır.
Kamuoyunda artık malum olmuştur ki yangına körükle gidenler, MHP ve mensupları değildir. Bilakis Ali Bayramoğlu ve ulufeli Başbakan danışmanı gibi ariflik ve allamelik taslayan dar kafalılardır. Bölücü terör örgütüyle balayı dönemini İmralı adasında geçiren AKP-BDP ikilisini körü körüne alkışlayan zihniyetten, eli kanlı teröristlere karşı tavır almak şöyle dursun, kınamasını bile beklemiyoruz. AKP iktidarını gözü kapalı destekleyen, iktidarın yanlışlarını bile kendi doğrularından üstün gören yardakçı ve yağcı zihniyet, Milliyetçi-Ülkücü Hareketin ayakları altındadır.