“Ey Âdem Oğulları” : Kendinizin Değerini Bilin…
Dr. Hayati BİCE
Kur’an-ı Kerim’de insan topluluklarının tasnifine dair her yazı, yeni bir yazının yazılmasını gerekli kılıyor. Bu konuya, Millet kavramının Kur’an-ı Kerim’de, “İbrahim Milleti” örneğinde olduğu gibi, “inanç birliği taşıyan insanlar”ı tarif ettiği ile başlayıp, genelde “insan toplulukları”nı işaret eden “kavim” kavramını işleyen önceki yazımla konuyu çerçevelemiştim.
Bu yazımda ise Kur’an-ı Hakîm’de kişilerden hareketle biyolojik yaratılışa işaret eden bir kavram olan “……. oğulları” anlamındaki “Benî …….” kelimesini ele alacağım.
“Hepimiz Beni Âdem’iz…” Yâni Âdem’in Çocukları…
Kur’an-ı Hakîm’deki kozmoloji ilk insan olarak, tartışmasız bir şekilde Âdem Aleyhisselam’ın ismini verir. Daha sonra yaratılan tüm insanlar ise “Beni Âdem” yani Âdemoğulları olarak tarif edilmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de “Beni Âdem” yani Âdemoğulları yedi ayrı ayette geçer.[1]
Bunlardan benim için en dikkat çekici olanı İsra sûresinin 70. Ayetidir: “Andolsun ki biz, insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Karada ve denizde taşıtlara yükledik ve temiz yiyeceklerden onları rızıklandırdık. Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.”
Burada açıkça insanoğlunun biyolojik bir tür olarak diğer yaratılmışlara göre üstün oluşundan söz edilmektedir.
Yaratılış ile ilgili bir diğer dikkat çekici ayet olan Araf Suresinin 35. Ayeti ise ‘Ruh-Beden ilişkisi’nin ezeldeki başlangıcını ifade eden Bezm-i Elest vaktine işaret etmektedir: Bir de Rabbin, Âdemoğullarından, bellerindeki zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine şahit tutarak: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dediği vakit, “Pekâlâ Rabbimizsin, şahidiz” dediler. (Bunu) kıyamet günü “Bizim bundan haberimiz yoktu.” demeyesiniz diye (yapmıştık).
Âdemoğulları ibaresinin Kur’an-ı Kerim’deki diğer kullanımları genel olarak Âdemoğulları’na verilen genel öğütlerdir. Bir örnek olarak Araf Suresinin 35. Ayetini verebilirim: “Ey Âdem oğulları, size her ne zaman içinizden benim ayetlerimi açıklayan peygamberler gelir de her kim onlara karşı gelmekten sakınır ve davranışlarını düzeltirse, artık onlara korku yoktur ve üzülecek olanlar da onlar değildir.”
Kur’an-ı Kerim’de “Beni Âdem” yani Âdemoğulları ibaresini içeren bu ayetlerin geneli, etraflıca düşünülecek olursa yaratılış veya insanın yeryüzünde serüveni açısından son derece kritik noktalara temas ettikleri açıktır. Ancak insan topluluklarının kabile/ırk/kavim şeklinde, genetik farklılıklar temelinde ayrıştırılmalarına ilişkin bir veri bu ayetlerden çıkarılamaz.
Benî İsrail: İsrâil Oğulları
Kur’an-ı Kerim’de beni kalıbıyla en sık kullanılan terkibin Benî İsrâil: İsrâil Oğulları olması, ülkemizdeki büyük çoğunluğun yaptığı gibi Allah Kelâmı’nın anlamını anlamaksızın okuyanlar için bile sürpriz değildir. Yaptığım araştırmada Benî İsrâil kalıbınınKur’an-ı Kerim’de tam 38 ayrı ayette geçirildiğini gördüm. Bu kadar sık kullanılan İsrâil Oğulları terkibinden daha önemli olanı isebaşka hiçbir insan topluluğunun bu “Benî….” kalıbı ile işaret edilmemiş olmasıdır.
Bugün İsrâil kelimesi bir devletin ismi olarak bilinse de, tarihte bu İsrâil Oğulları terkibinin yahudi topluluklarına gönderilen bir Peygamber olan Yakub’un bir diğer isminin İsrâil olmasından kaynaklandığı ve bu peygambere inananları ifade ettiği kabul edilir. Yahudilere göre 12 yahudi kabilesi Yakub’un oğullarından türemiştir ve İsrâiloğulları olarak bilinir.
Kur’an-ı Kerim’deki bu sıkça söz edilişten Yahudilerin çok da gurur duyması sözkonusu olamaz; çünkü bu ayetlerden pek çoğu Benî İsrail’in kötülükleri ile ilgilidir.[2] Bunu anlamak için Âl-i İmrân sûresi 112. ayeti bir örnek olarak yeterlidir: “Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üzerlerine alçaklık damgası vurulmuştur. Meğer ki Allah’ın ipine ve insanlar (müminler)ın ahdine sığınmış olsunlar. Onlar Allah’ın hışmına uğradılar ve üzerlerine de miskinlik damgası vuruldu. Bunun sebebi, onların Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmeleridir. Ayrıca isyan etmiş ve haddi de aşmışlardı.”
***
A. Bican Ercilasun’un İlginç Kitabı
Ünlü dil bilimcimiz Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un otobiyografik özellikler taşıyan Gülnar kitabından daha önceki bir yazımda söz etmiştim. Bu kitabı vesile ile görüştüğüm Ercilasun 2BA (Beden Beyin Akımı) isimli kitabını da okumamı tavsiye etti.[3]
Yayınlanması üzerinden epeyce süre geçmiş olmasına rağmen pek de iyi duyurulmayan ve dolayısı ile bugüne kadar okuyamadığım Ercilasun’un bu kitabını, tam da Kur’an-ı Kerim’deki ırk/kavim/millet eksenli yazıları yazdığım sırada okudum.
Ercilasun’un kitabı Hz. Âdem’in ilk kullandığı kelimeyi eşine hitaben “Aaa Awa” (bildiğiniz Havva’nın prototipi) olarak işlemiş ve dünya dillerinin etimoloji (sözcük-köken bilimi) açısından aynı kökten gelişine dair önemli bir tez geliştirmişti. Kitabın benim için dikkate değer bir başka yönü, kitapta ‘Erboğa’ isimli kahraman olarak, kendi fikirlerini anlatan Ercılasun’un -daha önceki bir seri yazımda işaret ettiğimde önemli yankılara yol açan- DNA analizi ile ırkların tasnifi konusunda son yıllarda ortaya çıkan gelişmelerden haberdar oluşu idi.[4]
Ercılasun’un kitabında, son yılların gözde konusu ‘Genom Projesi’nde de iddia edildiği gibi, ilk insanın Afrika kökenli oluşu, kitapta Nil’in Habeşistan’daki kaynağına yapılan bir ilim adam heyetinin gezisi ile dile getirilmiştir. Bu romanını yazdığı sırada, Türkiye’de bu konuda uzaktan yakından ilgisi/bilgisi olan insan sayısının ne kadar az olduğu düşünülürse Ercilasun’un çabası takdiri hak etmektedir.
Türk milliyetçiliğinin ırkçılık, kafatasçılık olarak suçlandığı dönemleri, çok daha yakından bilen Ercilasun’un “DNA bazlı Etnogenez” üzerine ve ‘ülkemizdeki genetik stokun kimliği’ konusunda yazıp söyleyeceklerini, günümüzde her geçen gün artan genetik veriler ışığında varacağı noktayı, doğrusu çok merak ediyorum.
Kitapta sadece bunlar değil, İslam tasavvufunda “insılah”, Uzakdoğu felsefelerinde “astral yolculuk” olarak adlandırılan deneyimler de anlatılmaktadır. Bu bölümlerde Ercilasun insan ruhunun mahiyeti hakkında ilk okunduğunda zaman içerisinde geriye ve ileriye yolculuklar gibi hemen kabullenilmesi zor bazı görüşler ileri sürmektedir. Yine kitapta yer alan iç içe geçmiş öyküler arasında yer verilen, Vatikan’a sığınan Cem Sultan’ın evlilikleri sonrasında Malta ve İtalya’da bıraktığı genetik izler de bilimkurgu tadında anlatılmıştır. Kıbrıs’a yerleşen bir Osmanlı leventinin, Kastamonulu bir şeyh ailesinin bugünkü Ercilasun ailesi ile ilgisini kurmak hiç de zor değil… Bilgesu Hanımefendi’nin Erboğa ile evliliğinde Atsız işareti de, özel tarih açısından değerli bir anekdot olarak kaydedilmiş.
2006’da basılan kitabın önemli bir bölümü de ülkemizdeki bölücülüğün alacağı seyir ve buna karşı gelişecek Türk refleksini kaleme alındığı satırlardır. Okurlara kitabı tavsiye ederken günümüz Türtkiyesinin başındaki en büyük bela olan bu konuyu, bir başka yazımda değerlendirmek üzere kenara ayırdığımı da belirteyim.
Ercilasun’un kitabı ile ilgili notlarımı sonlandırırken, bir zamanlar yaşadığı ATP tecrübesinden de yararlanarak, Türk milliyetçiliğin siyaset planında temsili konusunda da söyleyeceklerinin önemli olacağını biliyorum. Yeni bir kitapta son yarım asrın Türk milliyetçilik tarihinin, özellikle milliyetçi siyasetin bir bilim adamı gözüyle anlatılmasının tarihî bir görev olduğunu, haddim olamayarak da olsa Ercilasun’a hatırlatıyorum.
***
Sonuç olarak Kur’an-ı Kerim’de insan türünün yeryüzü macerasının her safhasına dair önemli işaretler yer almaktadır.
İlk insan olan Âdem Aleyhisselam’ın genetik bir kodlamayı taşıyan bir bedenle yaratıldığı kesindir. İlk insandan bu yana farklı iklimlerde farklı yönlerde değişerek aynı DNA stoğunun farklı görünümleri olarak sahneye çıkan, insan topluluklarının tarih içerisinde oluşan kimliklerini tokuşturmanın kimseye faydası olmayacağı açıktır. “Saf ırk” diye bir şeyin bugünün ilişkileri iyice birbirine girmiş dünyasında nasıl da anlamsız bir hezeyan olduğunu da buna dayanarak söylemek mümkündür.
Gerek var mı bilmiyorum ama, yanlış anlaşılmaları önlemek için tekrar hatırlatayım:
Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. (Hucurât Sûresi: 13. Ayet)
Başka söze gerek var mı?
_____________________________________________________
(*) Dr. Hayati BİCE, ÜLKÜ-YAZ Genel Başkanı.
İletişim: http://www.ulkuyaz.org.tr
[1] Bu ayetler: Araf Sûresi: 7: 26-27-31-135-172 ve İsrâ Sûresi: 17:112 ‘dir. Ayet mealleri için bkz: http://kuranmeali.com
[2] Kur’an-ı Kerim’de geçen “İsrailoğulları” ile ilgili ayetler konusunda özet bir çalışma için bkz: http://meal.ihya.org/kurandan-ayetler/kuranda-gecen-israilogullari-ile-ilgili-ayetler.html
[3] Ahmet Bican Ercilasun, 2BA, Akçağ Yay., Ankara-2006.
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=112968&sa=131800205
[4] ‘Türk Genom Projesi Bir CIA Yapımıdır’ Denebilir mi? ; http://hayatibice.net/?p=634