Safter Tanık
İSPANYA’NIN DEMOKRATİK AÇILIMI İLE MALİ KRİZ SÜRECİ -4-
Tarım Bakımından
Topraklarının % 30’u tarıma elverişli, geri kalanı ise otlak-mera-çok kurak veya dağlık ve ormanlık arazilerden oluşuyor.
Ekilebilir arazinin üçte biri sulama sistemine sahip, burada organik tarım faaliyeti yaygın.
Tarım, kuzeyde küçük işletmeler ile yapılıyor ise de güneyde büyük çiftliklere rastlanıyor.
İç kısımlarda, buğday-arpa-çavdar gibi tahıl ürünleri ekimi yapılıyor, 2-3 yılda bir nadasa bırakılıyor ya da bakla-nohut-mercimek gibi ürünler ekiliyor.
Tahıl üretimi; artan nüfus nedeniyle ihtiyacı altında kalmış. Bu nedenle de ihtiyacı olan tahılın bir kısmını ithal ediyor.
Atlas Okyanusu kıyıları nemli olduğundan, burada mısır-patates-şeker pancarı-fasulye-soğan-domates ekimine bolca rastlanıyor.
Akdeniz kıyılarında, muz-tütün-limon-portakal-zeytin-üzüm yetiştiriciliği öne çıkıyor.
Tarımsal üretiminin % 30’u sebze ve meyve ile ilgili.
Zeytin-zeytinyağı-üzüm-şarap-portakal-muz-domates ve salça önemli ihraç ürünleri arasında yer alıyor.
Avrupa Birliği ülkeleri arasında, sebze ve meyvede rekabetçi bir konumda iken, tahıl ve şeker pancarında kısmen de olsa ithalatçı bir pozisyonda.
Dünyada üretim itibariyle; zeytinyağında 1., zeytinde 2., şarapta 3., portakalda 4. sırada.
Halkın % 24’ü tarım ve tarımsal ürünler işletmeciliği ile uğraşıyor, toplam ihracatının % 30’u işlenmiş ya da işlenmemiş tarım ürünleri ile ilgili.
Topraklarının % 28’i otlaklarla kaplı, bu bakımdan hayvan yetiştiriciliği için önemli bir potansiyele sahip. 19 milyon küçükbaş ile 7 milyon büyükbaş hayvanı bulunuyor.
Avrupa’nın en büyük balıkçılık filosuna sahip, Atlas Okyanusu kıyıları büyük bir balıkçılık bölgesi, balık avcılığında ise açık deniz balıkçılığının önemli bir yeri var. Buna rağmen; avlanan balık miktarı, tüketimini karşılamıyor, fert başına balık tüketiminde de Japonya’dan sonra 2. sırada.
Sanayi Bakımından
İmalat Sektörü
Sanayileşmeye geçişi geç başlayan Avrupa ülkelerinden biri. Sanayi tesisleri; Bilbao, Barselona ve Madrid çevresinde yoğunlaşmış.
Sanayileşme; ilk olarak, Bilbao ve Barselona’da başlamış. Kömür ve demir yataklarına yakın olan Bilbao’da metal endüstrisi doğmuş. Bilbao, halen de ağır metal endüstri merkezi.
Barselona ise enerji kaynaklarına olan yakınlığını kullanmış, tekstil endüstri merkezi olarak ortaya çıkmış. Ancak; bugün, o eski görünümünü kaybetmiş. Bunun dışında Madrid, otomobil ve beyaz eşya endüstrisinin toplandığı bir bölge.
1986’da Avrupa Birliği’ne katılması sonrasında, ülke sanayisinin temelini oluşturan kuruluşların büyük bir kısmı yabancıların eline geçmiş. Yerli sermaye ise daha ziyade küçük ve orta büyüklükteki işletmelerde yoğunlaşmış. Devletin elinde de sadece ulusal havayolu şirketi IBERYA, kömür ve savunmaya yönelik faaliyet gösteren bazı şirketler kalmış.
Repsol, Endesa ve Iberdrola petrol-kimya ve enerji üretimi ile dağıtımı konusunda faaliyet gösteren ülkenin dev şirketleri.
Ağır metal, petrol-kimya, lokomotif ve vagon endüstrisinde rekabetçi bir konumda, Avrupa’nın üçüncü, dünyanın 7. büyük otomobil üreticisi. Ancak; otomobil endüstrisi montajdan öteye gidememiş, ara malların büyük bir kısmını ise ithal ediyor.
Beyaz eşya üretimi ile ilgili tesislerin bir bölümünü Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelere taşımış, kâğıt-gıda ve tekstil ise diğer önemli endüstri kolları.
Hizmetler Sektörü
İnşaat-Taahhüt İşleri
İnşaat-taahhüt işlerine dayalı, bir ekonomik büyüme modeli var. Dünyanın en büyük; 10 inşaat şirketinden, 6’sı İspanyol şirketi. Bu bakımdan ekonomik kalkınmada, inşaat-taahhüt sektörü lokomotif sektör olmuş, bugün ise ekonomisinin yumuşak karnı.
Öncelikle kıyı bölgelerde, turizm amaçlı konut ve işyerleri inşa edilmiş. Villa kent ve tatil köyleri özelliğinde inşa edilen bu konut ve işyerleri, az katlı binalardan oluşmuş. Ayrıca; burada, tenis kortları-golf sahaları-yeşil alanlar-yürüyüş parkurları-sağlık üniteleri ve alışveriş merkezlerine yer verilmiş.
1970’li yıllardan bugüne, yabancılara satılmak üzere 16 milyona yakın konut ve işyeri inşa edilmiş. İnşa edilen konut ve işyerleri ise yerli ile yabancı müşterilere pazarlanmış. Bu da ülke için önemli bir döviz girdisi kaynağı olmuş. Bunun dışında, halkın konut ihtiyacını karşılamak amacıyla da toplu konut inşaatına girişilmiş.
Konut ve işyeri inşaatı, büyümede 750.000’e çıkarken, krizde 150.000’e kadar düşmüş. Yeni inşa edilen 1 milyon üzerindeki konut ve işyeri ise satışını bekliyor. Bu üretim ve arz fazlasına rağmen, emlak fiyatları geçen 10 yıllık zaman diliminde % 500 artmış, 2008’de ise % 20 düşmüş.
Neden?
Konut ve işyerleri, 20 yıla kadar uzayan vadelerle satılmış, bazılarında ise 30-40 yılı bulmuş.
Vadeli satışları, bankalar finanse etmiş.
Emlak vadeli satılırken fiyatı şişirilmiş, bu bedelin üzerine bir de faiz binmiş, böylelikle fiyatlar katlanarak yükselmiş, belki 10-20 yıl sonra ulaşacağı değeri bugünden satın almış.
2008’de, emlak fiyatlarının % 20 düşmesi, ülkenin en büyük mortgage kuruluşlarından biri olan Martinsa Fadesa’nın batmasına neden olmuş.
Bankacılık sektörünün ani ve hızlı düşüşlere tahammülü yok. Buna karşılık; işsizliğin 2012’de genelde % 25’e, genç nüfusta da % 52’ye kadar yükselmesi, emlak fiyatlarındaki düşüşü hızlandırmış, bu da bankacılık sektörünü zora sokmuş.
2008’den bu yana; inşaat-taahhüt sektöründe ciddi bir durgunluk yaşıyor, alınan mali tedbirlere rağmen bu konuda henüz müsbet yönde bir gelişme sağlayamamış. Proje finansmanında karşılaşılan güçlükler nedeniyle de hızlı tren hattının genişletilmesi, sulama projelerinin tekrar hayata geçirilmesi gibi ekonomiye dinamizm kazandıracak yatırımlara da girişemiyor.
Turizm
Ülke ekonomisinin temelini oluşturuyor. 2012’de, ülkeye 57,9 milyon turist gelmiş, bundan 55,7 milyar avro döviz girdisi sağlamış. Dünya sıralamasında; turist sayısı itibariyle Fransa, A.B.D.’nden sonra 3. turizm geliri itibariyle de A.B.D.’nden sonra 2. sırada.
Gemi İnşaat İşleri
Aktif olduğu diğer bir hizmet sektörü, gemi inşaatında dünya 4.
Bankacılık
Bankacılık sektörünün temelini özel ticari bankalar oluşturuyor. Sektör, inşaat-taahhüt sektörüne paralel bir gelişme göstermiş. 1986 sonrasında, birçok küçük banka birleşmeye gitmiş. Buna rağmen; sektörde faaliyet gösteren çok sayıda yerli ve yabancı banka var. Ancak; büyüklük itibariyle, Batı Avrupa bankaları boyutunda değil. Yalnız ilk beş banka, aktif büyüklüğü itibariyle, bu konuda faaliyet gösteren bankaların toplamına eşit bir büyüklükte, Santander, Banco Bilbao, La Caxia ise en büyük üç bankası.
Yabancıların sektördeki payı ise % 10 civarında.
Bunun dışında; konfedere tasarruf, kooperatif tasarruf ve kamu bankaları var. Uzmanlık sahalarında, yatırım ve işletme kredisi veriyor. Ancak sektördeki payı % 12’yi geçmiyor.
Dış ödemeler ve sermaye transferleri, istisnai durumlar hariç serbest.
İspanya’da ikamet etmeyen, gerçek ve tüzel kişiler de İspanyol vatandaşları ile eşit haklarda banka hesabı açabiliyor.
En büyük mortgage kuruluşlarından biri olan Martinsa Fadesa batmış.
2012 sonu itibariyle; tüketici kredi toplamı, 1,8 trilyon avro. Bunun % 60’ı ise mortgage kredileri ile ilgili.
Makro Veriler Açısından
201I Gayri Safi Yurtiçi Hasılatı, 1 trilyon 493 milyar dolar. 2012’de ise ekonomisinin % 1,6 oranında küçülmesi, fert başına gelirin de 32.360 dolardan 30.150 dolara düşmesi bekleniyor.
2011’de 297,4 milyar dolarlık mal ihraç etmesine karşılık, 362,1 milyar dolarlık mal ithal etmiş. Turizm-gemi inşaat-müteahhit hizmetleri v.b gelirlerine rağmen 55 milyar dolar cari açık vermiş. 2012’de de 30 milyar dolar cari açık vermesi bekleniyor.
Mal İhracatı
İhracatının % 30’u işlenmiş ve işlenmemiş gıda ürünlerinden oluşuyor. Nakil vasıtaları, makine parçaları, demir-çelik, petrol-kimya ve tekstil ürünleri ise önemli ihraç malları, diğer bir ifade ile ihraç ettiği malların büyük bir kısmı sanayi ürünleri ile ilgili.
Mal İthalatı
İthalatının büyük bir kısmı, petrol ve doğalgaz ile ürettiği sanayi ürünlerin (Gıda ve demir-çelik ürünleri hariç.) ara mallarından oluşuyor.
Sürekli Cari Açık Vermesi
Sürekli cari açık vermesinin üç nedeni var.
Birincisi; dünden bugüne, ithalatın fazla vermesi, bunun turizm-gemi inşaat-müteahhitlik hizmetleri v.b gelirler ile karşılanması, dış ödemeler politikasının temel esasını oluşturmuş. 1986 yılında Avrupa Birliği’ne girmesi ile de bu politika raydan çıkmış.
İkincisi; üretime değil, tüketime dayalı bir ekonomik büyüme modelini benimsemiş. Bu da ithalatın cazip hale gelmesine neden olmuş.
Üçüncüsü ise gıda ve demir-çelik ürünleri dışındaki ihraç mallarında ithal payı çok yüksek, Batı Avrupa menşei ürünlerin İspanyol coğrafyasına ihracında aracı bir pozisyonda, bu nedenle de ihraç ettiği malların katma değeri az, ihracatındaki artış da ithalata bağlı.
Cari açığı nasıl kapatıyor?
Tabii ki Avrupa Birliği yardımları ve ülkeye gelen fonlar ile.
Sürekli Bütçe Açığı Vermesi
2011 itibariyle; Gayri Safi Yurtiçi Hasılatın, % 8,9 oranında bütçe açığı vermiş. 2012’de de bütçe açığının % 7’yi geçmesi bekleniyor.
Karışık yönetim yapısı nedeniyle toplam kamu borcu hakkında ise sağlıklı bir bilgi yok.
Bankacılık Sorunu
Ülkede; halen ciddi bir emlak balonu var. 18 yıldan buyana, 150 milyar avro ile batık kredi oranı, % 8 gibi bir oranla en yüksek seviyeye çıkmış. Bu da 1,8 trilyon avro bireysel kredinin kullanıldığı bu ülkede, kaynak kaçışına yol açmış.
Sorun şimdilik Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) desteği ile çözümlenmiş gibi görünüyor. Ancak; bu kambur, ülkeyi yönetenler ile Avrupa Birliği yöneticilerini kara, kara düşündürüyor.
İkiz Açık
Avrupa Birliği’nin hem bütçe, hem de dış ödemeler bilançosunda açık veren üye ülkelerinden biri.
Dış Borcu
2012 itibariyle; dış borcu, 1,9 trilyon avro.
Borç Döndürme Sorunu
İspanya; Avrupa Birliği’ne girdikten sonra, altyapı yatırımlarına hız vermiş, mevcut altyapısının tamamını modernize ederken, ilave altyapı yatırımlarına girişmiş. Bunların büyük bir kısmını ise Avrupa Birliği yardım ve fonları ile finanse etmiş. Tabii ki bu arada KİT’lerin tamamına yakın bir kısmını da satmış. Elinde kala, kala sadece havayolları şirketi IBERYA, kömür ve bazı savunmaya yönelik şirketler kalmış.
Avrupa Birliği’nden gelen yardım-fonların bir kısmı ise tüketim ve rantiyeye gitmiş. Bu da mal ve hizmet talebi ile emlak piyasasında bir patlamaya yol açmış. Ayrıca üretim maliyetlerinin de yükselmesine neden olmuş. Üretim maliyetlerinin yükselmesi ise birçok iş kolunda rekabetçi konumunu kaybetmesine, ülkenin de bir pazar alanına dönüşmesine neden olmuş.
İthalatın yanı sıra, ülkenin önemli tesislerini elinde bulunduran çok uluslu şirketlerin, kar transferleri de ciddi bir döviz çıktısı.
Hükümet, tasarruf tedbirleri ile bütçe açığını azaltmayı hedefliyor. Ancak; bu, ekonominin küçülmesine yol açarken, bütçe açığına da çare olmuyor. Bunun yanı sıra işsizlik, emlak balonu ve bankacılık sorunu, her an patlamayı bekleyen bir bomba gibi.
Mevcut ekonomik ve mali yapısı dikkate alındığında; kronik bir hale gelen borçlanma ve onu doğuran sebepler ile küçülmeye, henüz ciddi bir çözüm getiremediği, borçlarını AB’nin özellikle de Almanya’nın desteği ile döndürebildiği, her an büyük bir risk doğurmaya gebe olduğu anlaşılıyor.
Sanal Refah
Halkın %70’i hiç tasarruf etmiyor, aksine kredi borcu var. Tasarrufun %70’i ise yüksek gelir gruplarına ait.
Halkın % 80’i oturduğu mülkün sahibi gibi görünüyor, ancak büyük bir kısmı mortgage kredi borcu nedeniyle bunu kaybetme korkusu yaşıyor.
Fert başına milli gelir 30.150 dolar, amma fert başına düşen borç ise bunun en az iki hatta üç katı.
Politik Açıdan
İspanya; İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Batı Avrupa tarafından dışlanmış.
1955’ten itibaren, Batı Avrupa ülkeleri ile olan ilişkisi hız kazanmış.
1986’da, Avrupa Birliği’ne üye olmuş.
1999’da, avro para birimini kabul etmiş.
Avrupa Birliği içinde bir etkinliği var mı?
İspanya; Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nun birleştiği bir noktada, Avrupa’nın Güney ve Orta Amerika’ya atlama taşı, Cezayir-Avrupa petrol-doğalgaz boru hattının bağlantı yeri, Avrupa Birliği’nin 5. büyük ekonomik gücü. Bu nedenle de Avrupa Birliği’nin karar alma mekanizmasında söz sahibi. Ancak; fazlaca, bir etkinliği yok.
Neden?
Bunun iki nedeni var.
Birincisi; ekonomik açıdan, Fransa ve özellikle Almanya’nın mali desteğine ihtiyacı var.
İkincisi ise özerk bölgesel yönetim yapısının, kendisine karşı koz olarak kullanılması, öyle ki gürültü çıkardığında, Bask Ülkesi ve Katalonya’nın yeni talepleri ile karşı karşıya kalıyor.
Bunlar, pazarlık gücünü azaltan nedenler.
A.B.D. ile olan ilişkileri nasıl?
İspanya; 1952’de, A.B.D ile askeri ve ekonomik anlaşmalar yapmış. Bunun sonucu olarak; A.B.D.’ne, askeri üsler vermiş. Ancak; 1986’da, NATO’ya girebilmiş.
NATO’nun, Yugoslavya müdahalesine katılmış. Aznar döneminde ise A.B.D. ile olan ilişkileri zirveye çıkmış.
Aznar; A.B.D.’nin Irak ve Afganistan savaşı ile eski İspanyol coğrafyasında yer alan birçok ülkedeki operasyonuna fiilen destek vermiş. Bu nedenle de Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez tarafından darbecilikle suçlanmış.
Zapatero’nun başbakan olması ile Irak’tan askerlerini çekmiş, eski İspanyol coğrafyasında yer alan ülkelerin tekrar güvenini kazanmaya çalışmış, Avrupa Birliği ile daha da yakınlaşmış. Bununla birlikte halen A.B.D.’nin önemli bir müttefiki.
Komşu ülkeler ile bir sorunu var mı?
1704’te İngilizlere terk ettiği, Cebelitarık’ın kendisine iadesini istiyor. Ancak; bu sorunun, Birleşmiş Milletler ‘in uzun süreden beri çözemediği konulardan biri olarak kaldığı görülüyor.
Fas ile Afrika kıyılarında bulunan, Ceuta ve Melilla şehirleri konusunda anlaşmazlığı var. Portekiz, İspanya’nın Olivenza Bölgesi’ndeki hâkimiyetini ise kabul etmiyor.
Kral, açılım ile hedefine ulaştı mı?
Bugün; artık kimse gitmesinden söz etmiyor, kendisi için böyle bir tehlike de yok. İspanya için önemli bir kişi oldu ise de, bu İspanyol coğrafyası için geçerli değil.
Açılım, İspanya’yı güçlü bir ülke haline getirdi mi?
İspanya; bugün kendi ihtiyacı olan tahılın bir kısmını ithal eden, ithal ara malları girdisine dayalı bir sanayisi olan, üretmeden tüketen, bireysel ve toplumsal olarak borç batağına düşen, bilgi ve teknolojiyi üretemeyen, eğitimde kalite sorunu olan bir ülke görünümünde.
Açılım, bölgeler ve gelir grupları arasındaki farklılığı azalttı mı?
İspanya’nın, iç kesimleri ile sahil şeridi arasında, halen büyük bir gelir farklığı var. Geçmişte zengin olan bölgeler bugün de zengin, gelir grupları arasındaki fark azalacağı yerde artmış, dar ve orta gelirli insanların büyük bir kısmı ise borçlu.
Açılım, terör ve anarşiyi bitirdi mi?
Açılımla birlikte, terör ve anarşi azalacağı yerde arttı.
Terör ve anarşinin azalmasının ve marjinalleşmesinin asıl nedeni ise; İspanya’nın ETA ve GRAPO gibi örgütlere karşı taviz vermeksizin, yıllarca sürdürdüğü, legal-illegal yöntemler ile toplumsal tepkileri de içeren stratejisi oldu.
Açılım, ülke ve toplumsal bütünleşmeyi sağladı mı?
İspanyol halkını birleştireceği yerde ayrıştırmış. Bu ayrışma, sadece özerk bölgeler arasında kalmayarak, bölgelerin içine kadar yansımış.
Ayrı bir devlet ve milletin doğması için gerekli her türlü altyapı oluşmuş. Bugün; Basklar ve Katalanların dışında, Galiçyalılar ve İspanyol kökenli olmakla birlikte Kanarya Adaları halkı da bağımsızlıklarını dile getiriyor. Avrupa Birliği ise İspanya’yı bir arada tutan tek unsur olmuş.