Babür Hüseyin ÖZBEK
Haydarpaşa Limanı ile çevresi, rengârenk koca çelik kutular – konteynerlerle dolu. Vapur liman önlerinden Haydarpaşa Vapur İskelesi’ne doğru ilerliyor. İskele tarafta kıç bayrak gönderlerinde çoğu yabancı bayraklı/bandıralı orta ve büyük tonajlı konteyner gemileri dizilmişler. İlerde, o haşmeti ile Selimiye Kışlası, “ben de buradayım, yakın tarihe şahitlik ediyorum; boğaza giren gemiler sancak bordalarından beni selamlıyorlar” der gibi.
Salkım saçak güvertelerinden yolcular sarkmıyor, mevsim uygun olmadığı için martılar hafif pike yapıp simit istemiyor ama vapur her zamanki gibi gene kalabalık. İnsanlar gene aceleci, gene sıkıntılı; sevgiye ve hoşgörülü bir yaşama pek zaman ayıramıyorlar.
Aynı geminin sancak tarafında, “Haydarpaşa Mendireği/dalga kıran”ı ve üzerinde uçuşan martılar var. Uzaklarda Marmara’nın kuzey sahiline yakın bekleme ve demir sahaları hayli hareketli. İstanbul Deniz Trafiği giriş hattı yoğun, çok gemi var. Sancak kıç omuzlukta Ahırkapı Feneri’ni tarayan siluette, boylu boyunca sanki sıraya geçmiş gibi demirlemişler, “Sektör Kadıköy”den boğaz girişi için sıra bekliyorlar.
Haydarpaşa vapur iskelesinden inip, Kadıköy Koyu’nun kuzeyinden Kadıköy’e doğru yürüdüğünüzde, sağınızda bir adacık görürsünüz; “T.C.D.D. otoparkı” yazıyor. Hurdalık gibi; önünde de küçüklü büyüklü kayıklar, tekneler bağlı. Aradaki Haydarpaşa Camii’nin(1998) her iki tarafı T.C.D.D. Vakfı’na ait, çok lâzımmış gibi araba otoparkı olarak kullanılıyor. Onunda sahilinde, yıllarca kullanıldıktan sonra şimdi boş Et Balık Kurumu Depoları var. Çirkin mi çirkin, hiçte bulundukları yere yakışmıyorlar. Buralara kıymet biçmek mümkün mü? Bilmiyorum! Eğer Haydarpaşa satılırsa veya kiraya verilirse, bu bölgede onu alanların olacak. Şimdilik hiçbiri sonuçlanamayan İstanbul’un “kruvaziyer liman projeleri” ortada; Sami Ofer’e gitmedi, sadece onu biliyorum.
Geniş sahil şeridinde yürüyüş devam ederken yakın yıllarda oluşan çay bahçeleri sahilin o şeridini örtmüşler. Önlerinde, Kadıköy’ü şehrin Anadolu Yakası ile ulaşımda besleyen minibüs, halk ve İETT.otobüsleri renk renk, sıra sıra kaplamışlar. Bir insan seli, çağlayan sanki. Her mevsim ayrı, günün her saatinde bir başka güzel. Sadece İstanbul değil, Anadolu’nun da İstanbul’da ki izdüşümü, yansıması gibi. Kaynaşıp duran, koşuşan insanlar… Ne yaparlar, nasıl geçinirler, hangi dertlerine tasalarına çare ararlar belli değil. Hani taşı toprağı altın ya!
Kadıköy Koyu’nun en kalabalık iki iskelesinden biri Kadıköy (Karaköy – Kabataş – Eminönü) Vapur İskelesi; her dem canlı, her saat kalabalık. Yakınındaki Çayırbaşı’ da denilen yerdeki TURYOL İskelesi’ de öyle. Bazen her iki tarafında insanlar koşuşuyorlar, sevgililer el ele, çocuklu hanımlar ve yaşlı insanlar iskele üzerinde vapura mı biniyor, yoksa iniyor mu, dikkat ederseniz ancak anlayabiliyorsunuz.
Bir vapur pruvadan yanaşırken, aynı iskelenin güney tarafına bir diğeri, “kıçtan manevra” ile sancaktan yanaşma gayretinde. Bu vapur kalktığı anda direk Haydarpaşa İskelesi ve sonrada Karaköy’e yöneliyor. Diğer kuzey cepheye pruvadan yanaşan vapur tornistanla iskeleyi terk ederek Haydarpaşa Mendireği dışından Eminönü boğaz gidiş rotasına giriyor. Aynı iskelenin ortası (yanağına) Kabataş seferini yapan gemiler aborda oluyor ve bekleme yapmadan hemen kalkıyorlar.
BİR CENNET KOY VE YEDİ İSKELE
Öyle güzel, her daim cıvıl cıvıl; üzerinde karşı sahili bu yakaya bağlayan “7 iskeleli Kadıköy Koyu.” Bunlardan 6’sı yolcu taşımada kullanılıyor. 7’inci iskele ise eski Kadıköy Evlendirme Dairesi ile şimdiki “Balon – İstanbul’u yukarıdan tanıtma” kulesinin batısında; İnci Burnu denilen yerde, Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü – Kaptan Fahrettin Aksu Kılavuzluk İstasyonu İskelesi var.
Yetenekli bir orkestra şefi tarafından yönetiliyormuşçasına bu koy’da, 3 – 4 gemi veya motor “dar sularda” hareket halinde. Kadıköy İskelesi’ne bir Şehir Hatları yolcu gemisi yanaşırken, diğer iskeleden Beşiktaş’a bir gemi kalkıyor. Biraz ötede İ.D.O.’nun( İstanbul Deniz Otobüsleri) gemilerinden biri, Bostancı – Kadıköy – Bakırköy seferi yaparken yanaşmak için manevra yapıyor.
Aynı hat boyunca TURYOL’a ait motorlar, eski adı ile “Tenezzüh Tekneleri” Eminönü – Karaköy İskelesi’nden (Çınarcık – Kocadere – Esenköy – Adalar – Boğaz Turları) için dolup dolup boşalıyorlar. Kendilerine göre programlı ve disiplinli bir çalışmaya girmişler. Eğer dolaplarındaki can yeleklerinin son kullanma tarihleri geçmemişse, kaptanların ehliyetleri varsa, tam ve yeterliler demektir. Aksi halde olacak bir kaza, çarpışma, yangın ve batma halinde çok can kaybı olur. Boğazın Haydarpaşa Mendireği ile Galata Köprüsü arasında, “Dar Sularda” kan gövdeyi götürür.
Siz Kadıköy Sahili’nde dolaşırken onları görüyorsunuz; biri Haydarpaşa Mendireği içinden giriş yaparken diğeri çıkıyor. Bir deniz otobüsü ise kalkıyor iskeleyi bir diğeri için boşaltıyor. Bir kılavuz kaptan motoru zamanı iyi kullanmalı; boş, havaleli, büyük tonajlı bir tanker boğaz girişine doğru bütün haşmeti ile ilerliyor. Kılavuz kaptan o gemiye çıkmalı; zamanın gecikmeye tahammülü yok. Burada herkes bilinçli davranıyor.
Kadıköy Koyu dışarıdan, köprüüstlerinden, kaptan gözü ile cennet, cıvıl cıvıl görünüyor. Birbirlerine çok yakın manevralar yapan o yetenekli insanlara, onları faal tutan, hatasız hizmet veren makine personeline göre ise işler hayli zor. Çok dar bir alanda hatasız hizmet veriyorlar. Biz Kadıköylüler onlara minnettarız.
NEDEN TÜRK BANDIRASI TAŞIMİYORSUNUZ?
Kadıköy, taşı toprağı altın İstanbul’un en kalabalık ilçelerinden biri. Onun da Bağdat Caddesi, Altıyol Boğa, Moda, Boğaz ve Üsküdar’ın düğüm noktası, omurgasını Kadıköy ve Kadıköy Meydanı oluşturuyor. Devamlı şekil değiştiren, bozula düzenlene şekilden şekle giren o geniş meydan, metro hattı açıldıktan sonra kendini daha iyi göstereceğe benziyor.
Dünyanın marka turistik sahil şehirlerinin, marka özelliğini temsil eden sembolleri var. Barselona, Lizbon, Buenos Aires, Mumbai ( Bombay), Venedik…gibi. Kim yapar, nasıl yapar bilmiyorum; Kadıköy’e de o canlı, güzel mi güzel sahil şeridine “simgesi ile temsil edecek bir sembol anıt veya uygun görülecek bir sanat eserine” ihtiyaç var.
Ama siz Kadıköy İskele Meydanı’nda, “Atatürk’ün gençlere alfabeyi öğretişini temsil eden tek anıtı” kaldırmaya doğru önce bir çıkış yapıp, sonrada çark ediyor, işi muallâkta bırakıyorsunuz. Bu işler böyle nasıl çözülecek sayın mimar Başkan Kadir Topbaş?
Karaköy – Kadıköy seferini yapan Şehir Hatları vapuru Haydarpaşa Mendireği iç rotasını takiben Haydarpaşa İskelesi’nden de kalktı son durağına ilerliyor. Manevra yaparak, iskelenin sol (güney) cephesine sancaktan yanaşacak. Uzaklarda Ahırkapı açıklarında belirli aralıklarla iki büyük gemi biri Marmara’ya çıkmış, diğeri de çıkmak üzere ilerliyor. İki genç el ele tutuşmuşlar, birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlar. Acele edip hemen gitmek gibi bir niyetleri de yok. Delikanlı kız arkadaşı ile konuşurken, “gemilerle ilgili konuşmaya” karşılarında oturan top sakallı orta yaş üzeri bey de katılıyor. Genç ona hitaben:
-Ben her gün görüyorum, çok yabancı bandıralı/ bayraklı gemi geçiyor; sanki burası başka bir ülkeye ait boğazmış gibi. Siz denizci olduğunuzu söylediniz, bu konuda ne dersiniz, diye top sakallı denizciye soruyor:
-Doğru, ben denizciyim. Bir istatistik var mı bilmiyorum ama geçiş yapan gemilerin %80 – 85’i ve hatta daha fazlası yabancı bandıralı. Türk deniz ticaret filosunda birçok armatör daha az vergi vermek istiyor, Türk kelimesinin geçmişte bizim denizciler için doğurduğu sakıncalardan ve limanlarda ki sıkı kontrollerden da çekiniyorlar. Bunun için de yabancıbayrakla dünya denizlerinde gemilerini dolaştırmayı uygun buluyorlar. Bu bir bilinç meselesi. Ama aksini savunanlarda var. Bazı ülke armatörleri kendi bandıralarını kullanmak yerine, az vergi alınan, saygınlığı olan ülkelerin bayrakları ile hareket ettiklerini, denizde ticaret yapmak – rekabet edebilmek için bu yolun tutulması gerekir; “mesela Yunanistan gibi” diyorlar. Ama denizcilikte Yunanlı armatörlerle Londra’da, İ.M.O.’da (Dünya Denizcilik Örgütü) söz sahibi olmak bizim için şu anda mümkün değil. Zira onlar dünya denizciliğinin %32’sine, biz ise %2’sine sahibiz, derken vapur Kadıköy Vapur İskelesi’ne yanaşmak için manevra yapıyordu.
İlerde, Kadıköy İskele Meydanı’nda heykelin civarında bir grup genç belli ki gösteri yapıyor, konuşmalar oluyordu. Onlarda Türkiye’nin problemli bir meselesini kendilerince çözmek için bir şeyler yapıyorlardı.
Sivil veya asker, denizciliğimiz olması gereken yerde değil. Bulunması gereken etkili ekonomik gücü temsil etmiyor, edemiyor veya ettirilmiyor.