
Şükrü Alnıaçık
Son yıllarda “Demokrasi, sivil anayasa, devrim, değişim, dönüşüm…” gibi kelimelerin sıkça telaffuz edildiği ülkemizin yeni siyaset burjuvazisi, temel tarihi bilgilerle takviye edilmiş sağlam bir demokrasi kültürüne sahip değildir.
Avrupa’da gelişen “sivil demokrasi”nin temelinde, bizde adı bile duyulmamış bir feodalite ve”sınıflar çatışması”yatar.Feodal sınıflar arasındaki çatışma, sermaye sahibi orta sınıfın örgütlü mücadelesi sonucundaklasik demokrasiyle sonuçlanmıştır.
Avrupa’nın demokrasi tarihi,Kral, dük, kont, baron, şövalye gibi soylularla Papa’ya bağlırahiplerin bin yıllık egemenliğine son verme mücadelesinin hikâyesidir. Demokratik hak arayanlar ise kentli sermayedarların öncülüğündekiköylüler ve kölelerdir.
Sermayedar sınıfı, demokrasi filminin baş aktörüdür ve hikâyesi şudur:Ortaçağ kentlerinde zamanla zenaat ve ticaretleuğüraşan bir orta sınıf ortaya çıkmıştı. Coğrafi keşiflerden sonra Avrupa’ya büyük miktarlarda altın ve gümüş girince bu sınıf güçlenerek, ta Roma’dan beri soylulara mahsus olan”mülkiyet hakkı için” örgütlenmeye başladı. Bu insanların parası, sermayesi vardı fakat mülkiyet hakkı yoktu. Masonluk işte bu genel, gizli devrimci muhalefetin adıdır.
“Eşitlik, Adalet, Hürriyet, Kardeşlik, Laiklik” ilkeleri, burjuva-mason aydınlarının kaleminden çıktı. Saraylar basıldı, hapishaneler dağıtıldı ve sonuçta 1789 Fransız İhtilali, yüz yıllık bir süre içinde “soylu-rahip” ikilisinin hâkimiyetine son verdi.
Avrupa’da “Sivil Demokrasi,” Burjuva sınıfının Mason örgütleriyle, geniş halk kitlelerini soylular ve rahipler aleyhine tahrik ederek Krallık rejimini yıkması ve yerine Laik cumhuriyeti kurması sonucunda ortaya çıkmıştır
Avrupa’da uygarlığın adı “civilization” yani “sivilleşme”dir. Kentsoylu yani Burjuva (civil=sivil) yaşam standartları idealize edildiği için “Sivil demokrasi”, bu manada “medeniyet”ile yani kent uygarlığını kurma ve yaşatma ile aynı anlama gelmektedir ve burjuva yaşam standardını ifade etmektedir. Sivil kelimesinin uygarlıkla ilgili bu büyüsünü doğu toplumlarında ve özellikle Türkler gibi savaşçı milletlerde görebilmek mümkün değildir.
Şimdi sorulması gereken soru şudur: Eşleri otururken ayakta duran iki general mi daha “sivil”dir; yoksa eşleri ayakta dururken oturarak resim çektiren iki siyasetçi mi daha “sivil”dir?
Bu soruya Avrupa Demokrasisin vereceği cevap, “generaller” olacaktır.
Buradaki “sivil” kelimesi, çarşı iznine çıkarken giyilen sivil elbisenin taşıdığı manadan oldukça farklıdır. Sivil, Avrupa’da medeniyet getiren, uygarca yaşamayı sağlayan sınıfı ifade etmektedir. Bir toplumda askerler orta sınıfın öncü kuvveti olarak çok rahat sivil demokrasinin kapısını aralayabilirler; nitekim bu süreç bizde böyle yaşanmıştır. Osmanlı 2. Ordusu II. Meşrutiyetin, 3. Ordusu da Cumhuriyetin kurucusu olmuşlardır.
AKP yönetiminin “sivil demokratlığı” asker karşıtlığı olarak algılamasının birinci nedeni, demokrasi tarihinin bu terminolojik birikiminden habersiz olmasıdır. İkinci faktör de liberal demokrat gömleği giymiş ordu düşmanı eski Marksistlerin, Kripto Ermenilerin ve gizli Kürtçülerin AKP’deki entelektüel boşluğu kendi kinleriyle dolduruyor olmasıdır.
Günümüz Türkiye’si ve Karşı Devriminİpuçları:
AKP, sivil kelimesini asker olmayan herkes gibi algılamakla kalmamış; belli bir ekonomik sınıf tabanı yerine teokratik unsurlara, cemaatlere yaslanarak yeni bir teokratik sınıf egemenliğinin de kapısını aralamıştır. Bu çabanın sivil demokrasi yerine “teokratik bir aristokrasi” ile sonuçlanması kaçınılmazdır.
Oysa parlamentoda AKP’ye ezici çoğunluk fırsatı veren AKP seçmeninin bu partiye yeni bir teokratik sınıf egemenliği ruhsatı verdiğini söylemek mümkün değildir.
Buna rağmen AKP, 300 yıldırbilimsel modernleşmenin ve 100 yıldır da demokrasinin lokomotif gücü olan orduyu, bertaraf etmek için darbe teşebbüs ve dedikodularını önemli bir mevzi kazanma fırsatı olarak değerlendirmiştir.
AKP’nin sivil anayasaısrarıyla açığa çıkan gizli gündemi, bir “karşı devrim” projesidir. Soğuk savaşı kazanan ABD’nin dünyada güçlü sosyalist rejimler veya disiplinli ulusal devletler yerine rahat girip çıkılabilecek zayıf gümrüklü devletler kurmaya yönelmesi, AKP’nin demokrasi gösterişli, ruhban muhtevalı turuncu devriminin en güçlü dayanağı olmuştur.
AKP, Türkiye’de güçlü devletin ve modern kentli yaşamın teminatı olanorduyu”devrilmesi gereken soylular sınıfı” olarak algılamıştır. Buna göre Kemalizm tarihteki Ruhban inanç ve ideolojisini, Katolisizm’i temsil etmektedir. AKP’nin, Amerikan turuncu devrimi kapsamındaki gizli gündemi, bu ideolojinin yerine “ılımlı İslam”ı getirmektir.
AKP teşkilatı, cemaatler ve yeşil sermaye, adeta birmasonik güce dönüştürülmüştür.Müslüman çoğunluk, etniklerle birlikte alt sınıf, ihtilaller tarihindeki köylüler ve köleler olarakgörülmüştür.
Genelkurmay başkanına terörist muamelesi yapmak ve terörist başına müzakere makamı vermek gibi saçma sapan işler, AKP’nin gizli gündemini aydınlatacak başlıca ipuçlarıdır.
Ne kadar “sivil” olduğu sorgulanmadıkça, “sivil karşı devrim,” kentli yaşam kültürünü vurmaya devam edecektir.