
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. E. Semih YALÇIN “İmralı müzakere sürecinde MHP’ye yönelik saldırılar”la ilgili yapmış olduğu basın açıklaması :
AKP iktidarı, bölücü başıyla masaya oturulunca sanki terör belası ortadan kalkacakmış gibi bir algıyı hafızalara yerleştirmeye çalışmaktadır. Bunda büyük ölçüde başarılı da olunmuştur. İmralı süreci adı altında terörist başıyla görüşüldüğünün en yetkili ağızdan öğrenilmesinden sonra, kamuoyunu bir destek furyası sarmıştır. Dün AKP’nin terör politikalarını eleştirenler bile bugün bunu bekliyormuşçasına tutum ve fikir değiştirmiştir. Şimdilerde öne çıkan, bu ani değişim psikozuna gerekçe oluşturmaya çalışma kaygısıdır. Aynı çevreler, MHP’yi çözümün önünde engel olarak takdim etmeye veya stratejisini çözümsüzlük üzerine kurduğunu öne sürmeye başlamıştır.
İktidarın kamuoyunda yarattığı algının etkisinde kalarak tarihi bir yanılgıya ortak olanlarla, kasten MHP’yi hedef gösteren bazı ulusalcılar, AKP zihniyetinin eşik bekçileri ve eski Marksistler ittifak etmişlerdir. Özellikle sonuncular, teröre çözüm bulunduğunda MHP’nin varlık nedeninin anlamını yitireceğini inanılmaz bir önyargıyla ileri sürmektedir. Aslında bu değerlendirmelerin arkasında MHP’nin siyasette etkin ve belirleyici bir aktör olarak bulunmasından duyulan rahatsızlık yatmaktadır. Bunlar, bir şekilde MHP’nin siyaset sahnesinden çekilmesini arzu etmektedir.
MHP’yi kasten hedef gösteren ve terörle mücadele konusundaki politikasını eleştirenler öteden beri eski dönemlerin Marksist önyargılarından kurtulamamış kimselerdir. Bunların önemli bir kısmı tenkitlerini, kendi siyasi kimliklerini bulundukları konumla örterek sürdürmektedir. Vaktiyle karşı oldukları düzenin ve sistemin bir parçası hâline geldikleri için inkârcılığı seçmişlerdir. AKP’nin analar ağlamasın edebiyatına sığınarak Türkiye’nin bağımsızlığı için kavga veren bir siyasi partiye cephe almaktadırlar.
Dün devrimci edebiyatın arkasından giderek “Bağımsız Türkiye” ruhunun bir parçası gibi görünenler, bugün oportünizme yenilmişlerdir. Eski millet ve milliyetçilik düşmanlığının yerini teslimiyetçi anlayış almıştır. İmralı süreci bunlar tarafından MHP’nin kamuoyundaki itibarını zedeleme vasıtası olarak kullanılmaktadır. Eski yaralar depreşmiş, köhne defterler açılmıştır. Terör üzerinden MHP ile hesaplaşmanın yolu, MHP’yi çözümün önünde engel olarak göstermek olmuştur. Türk milletinin haklarını savunmayı çözümsüzlük olarak addetmek fazlasıyla peşin hükümlü bir yaklaşımdır.
Terör meselesinin MHP’nin tek siyasi kozu olduğunu iddia eden aynı kesimler, partimizin tarihini ve ortaya çıkış sürecini iyi bilmemektedir. MHP’nin siyasî koza ihtiyacı yoktur, çünkü varlık nedeni Türk milleti ve onun vazgeçilmez çıkarlarıdır. Türk milleti var olduğu sürece MHP de var olacaktır.
MHP; aksülamel değil, aksiyon partisidir. Devleti ve sistemi kontrolünde tutan liberal merkez partilerine karşı milletin temsilcisi olarak ortaya çıkmıştır. CKMP’den beri bu gerçek değişmemiştir.1969 yılında CKMP’nin MHP adıyla yeniden teşkilatlanması ise, Türk milliyetçiliği idealini hem ismen, hem de fikren siyasete taşıyan tarihi bir olaydır. MHP; kurduğu vatanda garip ve öksüz bırakılan, ihmal edilen ve aldatılan, mutlak egemenliğine adım adım son verilmek istenen Türk milletinin sesi olmuştur. Bu tespitin ortaya çıkardığı çarpıcı gerçek şudur: Bir zamanlar iddia edildiği gibi Milliyetçi-Ülkücü Hareket komünizme karşı teşekkül etmiş reaksiyoner bir hareket değildir.
MHP’nin terörle mücadelede projesinin olmadığını öne sürenler, zaman zaman partimizin bu konudaki görüşlerini kamuoyuyla paylaştığını gündeme getirmemektedir. Hakikat şudur ki milletimizin bekası ve devletimizin bütünlüğü noktasında tek doğru siyaset MHP tarafından ortaya konmaktadır. Sürekli dile getirdiğimiz üzere, MHP’nin terör belasından kurtulmaya matuf projesi; bin yıllık kardeşliğin, mevcut millî devlet yapısının muhafaza edilmesidir. İhanetin kol gezdiği bir Türkiye’de en tutarlı ve müstakil politik söylem partimize aittir. MHP’nin teröre çözüm için birinci şartı, PKK militanlarının kendiliğinden silahlarını bırakması ve devlet güçlerine teslim olmasıdır. MHP, atılacak adımların ancak bundan sonra konuşulmasının doğru olacağına inanmaktadır. O hâlde MHP’ye yönelik “Bölücü terörle ilgili projeniz yok” suçlaması anlamsızdır.
MHP; kardeş kavgasını istemediğini, böyle bir kör dövüşünün tarafı olmadığını ısrarla ve sabırla vurgulamaktadır. MHP, millî birlik ve bütünlüğümüz açısından daha büyük ve vahim neticeler verecek hadiselerin cereyan etmemesi için üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Bu gerçeğe rağmen MHP’nin suçlanması, çözümsüzlüğün adresi olarak gösterilmesi insafsızlıktır, haksızlıktır.
Bu tür haksız suçlamalarla bazı ulusalcıların MHP’yi hedef almalarının sebebi, milliyetçilik anlayışımıza ruh veren İslam kültüründen nasibini almamış yüzeysel ve samimiyetsiz bir ulus anlayışında aranmalıdır. İman mayası katılmadan sunulan ulusalcılığın, Türk milliyetçiliğinin yerini alamayacağı, milletimiz tarafından kabul görmeyeceği aşikârdır.
Türk milliyetçiliğinin bayraktarlığı rolüne göz diken ulusalcı kesimin yersiz eleştirilerine maalesef milliyetçi camiadan bazı kesimlerin de katıldığı görülmektedir. Kimi eleştirilerde MHP tarzı milliyetçiliğin çözümün önünde engel teşkil ettiği öne sürülürken, kimilerinde de partimiz milliyetçiliği iyi temsil edemediği için açılımın prim yaptığı iddia edilmektedir. Bazıları partimizi AKP’nin koltuk değneği olmakla, bazıları da AKP’nin başlattığı açılım sürecini tıkamak ve baltalamakla suçlamaktadır. MHP’yi, mukaddesatına düşkün milletimizin gözünden düşürmek için ulusalcıların dümen suyunda gitmekle itham edenler de çoktur. Biri diğerini tutmayan bu beyanlar, MHP’ye yönelik tenkitlerin peşin hükümlü ve maksatlı oluşunun en belirgin işaretidir. Bunların hepsini bir araya getirince ortaya çıkan sonuç çok çarpıcıdır: MHP’siz çözümün mümkün olmadığı görülmektedir ve aslında MHP çözümün tam merkezindeki partidir.
Terör meselesinde tespit doğru yapılmalıdır. PKK’nın silahlı grupları ile devlet güçlerinin mücadelesi bir kardeş kavgası değildir.Türk, Kürt ayırmadan binlerce insanımızı yok eden bölücü teröre karşı verilen birlik ve bütünlük mücadelesidir. Ancak kamuoyu bu konuda yanıltılmaktadır. Kardeş kanı akıtan ne MHP, ne de Türk milletidir. Kendi kardeşlerinin kanına susamış canilerin devletin bütünlüğünü hedef alan saldırıları söz konusudur. O bakımdan, kan akmasın, silahlar sussun edebiyatı aldatıcıdır. Ayrışmayı peşinen isteyen gruplarla masaya oturarak bölünmenin şartlarından başka bir şeyin konuşulması mümkün değildir. Terör eylemlerini kardeş kavgası olarak nitelendirenler PKK’nın ekmeğine yağ sürmektedir. PKK, Türk, Kürt ayırt etmeden herkesi acımasızca öldüren bir cinayet makinesi hâline gelmiştir. Bu makine susturulmadığı sürece onun elebaşıyla masaya oturmak sadece ve sadece onun elini güçlendirecek, pazarlık gücünü arttıracaktır. Analar ağlamasın diye anaları ağlatan kanlı terör örgütüne, gelin onları nasıl sevindireceğimizi konuşalım demek, mantık dışıdır.
Bütün ısrarlarımıza rağmen AKP, İmralı ile silahların susmasına karşılık neyin ödün olarak verildiğini açıklamamıştır. PKK ile masaya oturarak millî birlik ve bütünlüğün nasıl sağlanacağına açıklık getirilmemiştir. Çünkü verilmesi düşünülen tavizler ortaya çıktığında milletin buna rıza göstermeyeceği, takkenin düşüp kelin görüneceği bilinmektedir. Bu durumda hiç kimse devleti yönetenlerin terörle mücadeledeki yanlış tutumuna onay vermesini MHP’den beklememelidir. MHP’nin; teslimiyet, taviz ve ihanete dayanan herhangi bir projenin arkasında durması kendini inkârdır.
Son sözümüz, MHP’yi tenkit edeyim derken ayağına kurşun sıkanlara çağrı niteliği taşımaktadır. Türk milletinin geleceğine dair endişe taşıyan bütün milliyetçilerin sırt sırta vereceği yer MHP’dir. Kendini Milliyetçi-Ülkücü camiaya ait hissedenlerin, partimizi yıpratma kampanyalarına ortak olmak yerine yanımızda yer almaları, daha akılcı bir tercih olacaktır. Zaman ve zemin, milletçe varlığımızı ve haklarımızı savunmak için MHP’nin yanında durmayı gerektirmektedir.