Ahmet B.Karabacak
Samimiyetlerini
Ve
Mücadelelerini
Unutamayacağım
ÜÇ ÜLKÜCÜ ŞOFÖR DOST
2)
AYHAN BEY
Benim yayınevi Beyazıt’da, bir pasajın içinde, küçük bir dükkân şeklinde idi. Kitapçıların dışında değişik meslek sahipleri de burada bulunuyor, geçimlerini sağlamağa çalışıyorlardı. Bizim yayınevinin karşısında bir terzi dükkânı vardı. Sahibi Tahsin bey güler yüzlü, iyi bir insandı. Kendisiyle boş zamanlarımızda sohbet ediyor, C.H.P.li olan bu komşumuzu bizim yanımıza çevirmeğe çalışıyorduk. O bizim konuşmalarımıza gülüyor “Bu parti bana babamdan miras kaldı” diyordu.
Tahsin beyin müşterileri yanında, ziyaretçileri de pek eksik olmazdı. Gelenlerle biz de zaman zaman sohbet ederek, memleket meselelerini konuşur, tartışırdık. Bu ziyaretçilerin içinde konuşmaları çok dikkatli dinleyen biri benim dikkatimi çekiyordu. Dinliyor, soruyor, tatmin olmazsa rahatça itiraz edebiliyordu. Kendisi Tahsin bey gibi C.H.P. sempatizanı bir şofördü. Adı Ayhan imiş. Okuyan, okuduğunu anlayan biri idi. Ben o günkü C.H.P.’nin bazı yönlerini tenkit edince düşünüyor, ikna olmuşsa tereddüt etmeden “haklısın” diyordu. Ayhan bey benim yayınevine de sık sık gelmeğe başladı. Yorulmadan, bıkmadan bize sorular soruyor, onu tatmin etmek için elimizden geldiği kadar cevaplar veriyorduk. O yıllarda partinin ilk ve tek yayın organı olan Millî Hareket dergisinin sahipliğini yapıyordum. Ayhan bey her sayı çıkınca dergiyi alıyor, beğendiği ve beğenmediği kısımları hiç çekinmeden söylüyordu. Kendisinin artık C.H.P.’yi desteklemediğini hissediyor, fakat konuyu hiç açmıyordum.
Ayhan bey bir gün; “Ahmet bey, dedi. Ben şoförüm. İstanbul’un hemen her yerine yolcu taşıyorum. Gazete bayilerinde komünistlerin ve bölücülerin dergileri boy boy sergileniyor. Ama bizim dergi sergilenmiyor.” Diyerek dergiyi sahiplendiğini görünce: Ayhan bey, dağıtım şirketleri bizim dergiyi dağıtmıyor. Biz kendi imkânlarımızla bazı yerlere ve abonelere gönderebiliyoruz. Başka çarem de yok, dedim. “Var, dedi. Eğer izin verirsen ben bu dergiyi bagajıma koyarak bayilere ulaştırmak istiyorum.”
Ayhan bey öyle bir gayretle çalıştı ki, ben bazen esas işini ihmal etmesinden çekinir, uyarırdım. O bu arada dergi ile beraber Türk milliyetçiliği anlatan kitapları da dağıtmağa başladı. Bize geldiği zaman mutlaka eski arkadaşı Tahsin beyin dükkânına uğrar, o çabuk, aceleci konuşmasıyla onu da ikna etmeğe çalışırdı. 1980’deki hükümet darbesinin ertesinde de, korkmadan mücadelesine devam etti. Darbecilere, bizim bile çekinerek söylediğimiz sözleri, her yerde, hatta arabasına binen müşterilerine bile rahatça söyledi, tenkitlerini yaptı.
Ayhan bey, sadece çevresinin tanıdığı gerçek bir kahramandı.
________________
Yazarımızın yakında yayınlanacak olan “Üç Hilâl’in Kahramanları” adlı kitabından