Okuyan, okuyabilen insanlar için yaşam daha kolay, problemleri çözmek için imkânlar daha fazladır. Çünkü çok okuyan, okudukça araştıran bu kişiler, ailelerine, çevresine dolayısıyla içinde bulundukları toplumun geleceğini belirleyecek, istenen, beklenen kişilerdir.
Biz Türk milleti olarak az kitap-gazete okuyan, bilgi birikimi limitli bir toplumuz. Ancak bunu yenecek, çağa uygun hale getirecek güzel gelişmeler de yok değil. Türkiye Yayıncılar Birliği geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 17 Kasım-25 Kasım 2012 tarihleri arasında TÜYAP işbirliği ile Büyükçekmece’de 31.Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nı açtı. 600 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı 200 etkinlik ve yüzlerce imza ile kitap sevenleri karşıladı. Bu sevindirici, “okuma bayramı-kültür şenliği” veya söylendiği ismi ile “İstanbul Kitap Fuarı”na yurtdışından da memnun edici bir ilgi vardı. 30’un üzerinde ülkenin yayınevleri, telif ajansları ve konuk yazarları katıldılar.
Organize iyi de katılanlar, konuşmacılar, hep aynı birkaç tirajlı gazetenin tanınmış, köşe başlarını tutmuş yazarları. Kim, kimleri hangi kıstaslarla davet ediyor, konuşturuyor? “Tirajınız yüksek, reklamınız iyi, kitaplarınızı sattırıyorsunuz” mu demeliyim? Yoksa hakikaten, “siz bu millete istenilenleri verdiğiniz için mi buradasınız, çok sattırıyor, sattırma gayreti içinde oluyorsunuz?” Aslında yayın sektörünün kendi cevaplayacağı sorular bunlar.
Kitabınız dağıtım ve tanıtım ağı iyi bir yayınevi tarafından basılmışsa ve hele hele bir de o kıymeti kendinden menkul kişilerce övülüp pompalanıyorsa, o ve ondan sonraki kitaplarınız tanınacak ve de satılacaktır. Demek istediğim az da olsa öyle güzel eserler var ki, küçük kitapevlerine bi şekilde bastırılmış, tanıtan da yok, tanımadığı için okuyan da.
Bu senenin fuardaki onur konuğu çocuk edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan Gülten Dayıoğlu. Ben fuarı dolaşırken kendisini görmediğim için tanışamadım. Bir kitabını okumuştum; anlatımı, seyahat edenleri etkileyen tarzı, kullandığı üslubu ile de, hemen hepsi güzeldi. (YKY, Doğan Kardeş Kitaplığı, Mayıs 1999, 2.Baskı, Hindistan’a Yolculuk ve Nepal Gezisi.)
Söz konusu kitabı okumadan önce Hindistan’ı görmüş doğusunda Vishakapatnam’dan ülkeye girmiş, batısında dünyanın en kalabalık dört kentinden biri ve mistik eski ismi ile Bombay, 2006’dan sonraki ismiyle Mumbai’den terk etmiştim. Gördüğüm tanımaya çalıştığım Hindistan’ı daha sonra okuduğum bu kitabın iyi, çok iyi anlattığını söyleyebilirim. Gülten Dayıoğlu, Türk kültürüne değişik çizgilerde eğitici ve dünyaya farklı pencerelerden bakan, çağdaş, okunması gereken bir yazar. Eksiği, Türkiye’den başka bir Türk diyarını gezip, dolaşıp, kendi halkına anlatma ihtiyacı hissetmemesi. Belki onu da planlıyordur, kim bilir.
Konumuz dün kapanan, “31’inci Kitap Fuarı” ve “ okuma bayramı” ama, birde büyük kayıp var. Türk Dünyası 22.Kasım.2012’de Prof.Dr.Turan Yazgan’ı yitirdi. Yüzlerce yıldır, “ Bizim türkülerin çalınıp söylendiği kimine göre uzak, yarınların geldiğine inananlara göre yakın olan bu diyarlarda” ; Türkçe, Türk dilleri ve Türk Dünyası… gibi kelimeler kullanıldığında ismi ebediyen anılacak olan “ Turan Hoca” görevini devrederek ebediyete intikal etti.
YAYINCILARIN, GAYEMİZ “TANITMA VE PRESTİJ” SÖZLERİ GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Bazı yayınevi yetkilileri amaçlarının satış olmadığının altını çiziyorlar; “bizim gayemiz tanıtım ve prestij bunun için fuara katılıyoruz” diyorlarsa da bu sözler her yayınevi için geçerli değil. Zarar eden, kitapları satmayan, ilgi görmeyen bir yayın kuruluşu nasıl süreklilik arz edecek? Ancak, belki kâr etmeyebilirler; çünkü 500’ün üzerinde 600’e yakın yayıncı burada öyle veya böyle boy gösteriyor; stant açıyor. Bunun arkasında bir sermaye, bir emek ve de göz nuru var, sadece, “kâğıt ve mürekkep işçiliği” değil konu. Bir kitabı alırken, hem yazarı, hem de onu, “matbaa denilen mutfağındaki” işyerinde çalışan işçilerini düşünün. Ki o “okuma-kültür mutfağı” içinde bulunduğu toplumu, özellikle yeni nesil kuşağını, yarınlara hazırlıyor, fikri temel yapısını oluşturuyor.
Fuarın genelinde %20 ile %50 arasında değişen indirimler vardı. İnsanın kafası karışıyor. Bu gerçek indirim mi yoksa okuyucuyu kandırmaya yönelik bir satış şekli mi? Bilmiyorum. Akçalı işler benim pek konum değil. Türk Dil Kurumu’nun fiyatları ve satış ilkelerini doyurucu bulduğumu burada belirtmeliyim. Bilmem kaçıncı oldu ama, gene bu gidişimde de 11.baskı “Türkçe Sözlük” ü satın aldım. Zira 10.baskı ile 11.baskının farkı, Türkçe’ye yeni giren hayli kelime ve sözcüğün yer alması; son 11.baskı 2764 sayfa, 122.423 söz, terim ve deyimden oluşuyor. Güzel bir baskı, ciltli, ucuz bir fiyat; “ işte hizmet” diyebilirsiniz. Her Türk aydının, kütüphanesinin raflarında yer almalı. Tabii evinde kitaplığı varsa, ki halkımızın çoğunda böyle bir şey yok; olsa da sıra TDK’ nun “ Türkçe sözlüğü” ne gelmiyor. Dengeler burada, bu konuda da bozuk. Bilgi yok, istek yok, ihtiyaç hissedilmiyor; zaten aslında onlara ayrılacak parada yok.
“KÜLTÜR ŞENLİĞİ” VERİMLİ GEÇTİ
Okurlar, meraklılar, kitap kokusuna aşina olanlarla birlikte, özellikle hafta içinde de öğrencilerden meydana gelen ve umduğumdan da fazla bir kalabalık vardı. Burası şehrin merkezine, bilhassa Anadolu yakasına uzak olduğu için gelenler sevdiği, istediği için geliyorlardı.
Ulaşım ağının, Taksim ve Bakırköy’den sonra Kadıköy’den TÜYAP’a kadar uzanan metrobüs ağı ile beslenmesi tamamlayıcı olmuş. Kalitenin detaylarda olduğu düşünülürse, Taksim ve Bakırköy ayaklarının “bedava, programlı otobüs saatleriyle desteklenmesi,” Katılım ve ziyaretçi artışının ana sebebi gibi görünüyor. Şahsen 4-5 kişiye TÜYAP’a gitmeyi, gezmeyi teklif ettiğimde, “zamanın uzun bir kısmı yollarda geçiyor, gelemem” oldu.
Küçükyalı-Bostancı, Bostancı-Bakırköy otobüsü, Bakırköy-(Büyükçekmece) TÜYAP. Bir gün içinde meraklı, istekli değilseniz, yaşınızı da dikkate aldığınızda hayli uzun, trafiğe rağmen tercihi zor bir gidiş geliş değil mi sevgili kitapseverler?
Siz, evet siz şu anda ne okuyorsunuz? Nasıl okuyorsunuz? Mesleki mi kültürel mi, yoksa sadece siyasi kitapları mı okuyorsunuz? Olsun, neticede mutlaka doğruya, güzele, iyiye yöneleceksiniz. Okuduğunuz kitaptaki konu sizi yönlendirebiliyor mu? Yoksa vurdumduymaz, okuyan ama okuduğunuz konulara karşı sağır mısınız?
Hemen her sene bu kitap fuarına geliyorum. Bu sene de gelmeden önce 4-5 gazetenin verdiği kitap eklerinden, yayınevlerini, yeni çıkan kitapları, daha önce almak isteyip de alınmamış, işaretlenmiş kitapları aldım. Bu kitapları almak kadar onları seyretmeyi, karıştırmayı ve onların kendilerine has kokularını seviyorum.
Büyükçekmece TÜYAP kitap fuarı, Beyazıt Sahaflar’ı, bu yıl 6.’sı yapılan Beyoğlu Sahaf Festivali… benim gibi düşünenler ve benim için bir “okuma bayramı”, bir “kültür şenliği”dir diye düşünüyorum. Eğer okuyucu kitlesi bilinçli bir şekilde genişliyorsa “kültür şenliği” verimli geçti demektir, sevgili kitapseverler, okuyucu dostları…