Sayın Koray Aydın, seçilme iddiası kuvvetli olan Genel Başkan adayı için kısa sayılabilecek bir konuşma yaptı.
Sayın Aydın, gergin bir görüntü içinde başladığı konuşmasını büyük tezahürat altında şehitlerimizi selamlayarak sürdürdü.
“….Bizi burada buluşturan sebebin mimarı Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e selam olsun!”
Bu sözler üzerine binlerce ülkücünün Arena Spor Salonundan yükselen “Başbuğ Türkeş”nidaları Ankara semalarında yankıladı. Oluşan coşku/heyecan tablosu muhteşemdi.
Coşkulu tezahüratlar tribün üstünlüğünün Sayın Aydın taraftarlarında olduğunu gösteriyordu ancak delege sıralarında aynı heyecan yoktu.
Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in vefatından sonra yapılan MHP Kurultayları içinde 1997, 2003 ve 2012 kurultayları yaşanan heyecan/canlılık ve yüksek katılım diğer kurultaylarla mukayese kabul etmez bir üstünlüğe sahiptir.
MHP’nin çok adaylı üç kurultayına da katılmış biri olarak bu üç kurultaydan MHP 10.Büyük Olağan Kurultayının en görkemli kurultay olduğunu söyleyebilirim.
Bu görkemli tablonun oluşmasında, yüksek katılımda, görülmeye değer coşku ve heyecanının yaşanmasında;
Kurultayın çok adaylı olmasına Genel Başkanın müdahale etmemesi,
Çok aday arasında güçlü rekabetin yaşanması,
Ve Sayın Koray Aydın’ın adaylığının büyük rol oynadığını söylemek isterim.
1969’dan bu yana yapılan MHP Kurultaylarına katılmış bir ağabeyim de bu görüşümü desteklemiş ve doğru tespitte bulunduğumu söylemiştir.
Sayın Aydın konuşmasını, AKP lideri R.T.Erdoğan’a yönelttiği çok ağır eleştiriler ile parti içinde demokratik bulmadığı için değiştireceği uygulamalar ve partiye getireceği yenilikler üzerine inşa etmişti.
DEVLETİ ELE GEÇİREN AKP İHANET İÇİNDEDİR
“Türkiye’yi 10 yıldır AKP iktidarı yönetmektedir…..Kendi deyimleri ile bir bir fethederek yollarına devam ettiklerini söylüyorlar….Bu azgınlaşmış, ayağı yerden kesilmiş, ne oldum delisi olmuş iktidar, önce basının bir kısmını satın aldı… Hem de devletin parasıyla.
Sonra geri kalanı sindirdi, yandaş basın haline getirdi. Bir kısmını da susturdu….Futbol kulüplerine kadar uzanıp herkesi susturdular..”
Sayın Aydın bu sözleri ile AKP iktidarının oylarını arttırtarak sürdürebilmesini sağlayan ana sebebin altını çizdi.
Koray Bey, benim de doğru bulup katıldığım bugün içinde bulunduğumuz olumsuzlukların/tepkisizliklerin sebeplerinin başında “tasmalı yazılı/görsel/sosyal basının/medyanın” bulunduğunu ifade ederek çok önemli bir tespitte bulundu.
“ ..Bunlar devleti ele geçirdiler ve bürokraside ülkücüleri kıyma makinesinden geçirdiler”
Bu sözler 1944’den bu yana Türk Milliyetçilerine uygulanan zulme işaret ediyordu.
AKP ile tavan yapan ülkücü kıyımını ve Türk Milliyetçilerinin dolmak bilmeyen çilesini ifade eden bu sözler salondan büyük alkış alarak adeta ödüllendirildi.
Şu sözlerinin de altını çizmek gerekir;
“….AKP bütün bu yaptıkları ile yetinmeyip kendisine rakip olarak düşündüğü siyasi partilerin içine de el atmış, devleti bir çete gibi yönetmiştir….Bütün skandalların arkasında AKP ve Başbakan vardır….”
Sayın Aydın, CHP-MHP ve ülkemizde siyasilere yönelik seks ve dinleme kasetleri rezaletlerinin/alçaklıklarının planlanma adresini açıkça isim vererek Türk ve dünya kamuoyuna ilan etmesi her türlü takdirin üstündedir.
“…Açılım diyerek bölücülük yapıyorlar. Habur, Oslo ihanetlerinin sahibi olan AKP….ihtilal yapacaklar diye yargılama adı altında ordunun bütün şerefli subaylarını mahpuslara doldurdu. Adeta bir sürek avı başlatan AKP, mıntıka temizliği yapıyor. Kuracakları yeni Türkiye modeline ayak bağı olacakları ortadan kaldırmaktadırlar…”
Koray Bey bu sözleri ile darbe iddialarının asıl amacını net bir şekilde açıkladı ve bunları yapan AKP ile Başbakanı açıkça komploculukla suçladı.
Bunlarla da yetinmeyen Koray Bey, Başbakana daha ağır ithamlarla yüklenerek konuşmasını şu sözlerle sürdürdü.
“…Biz şehitlerimizin acılarıyla yaşarken Türkiye’nin Başbakanı gerekirse‘Öcalan ile görüşürüm’ diyor.
Sayın Başbakan, ne görüşeceksin Öcalan ile ne söyleyeceksin ona?
Ortaya bir masa koymuşsun, masanın üstüne de Türkiye’yi….Karşına da Öcalan’ı almışsın.
Ne diyeceksin Öcalan’a?
Türkiye’nin ne kadarını istiyorsun, şu kadarını versem, bu kadarını versem yeter mi diyeceksin?
Sayın Başbakan, Öcalan yüzsüzlük eder de senden Türkiye’nin tamamını isterse ne yapacaksın?
….Şehit kanlarıyla sınırları çizilmiş bu vatan topraklarını emperyalistlerle kol kola girdiğin bu büyük macerada, onlarla kurduğun pazarlık masalarında senin adına oturanlar, o pazarlık masalarında kadeh tokuştururken senin yüzün kızarmıyor mu? ”
Sayın Aydın bu sözleriyle Başbakan Erdoğan’a bugüne kadar duyduğum en ağır ithamı yaptı ve onu açıkça ihanet ile suçladı.
Doğrusu bugüne kadar Türk siyasetinde bir Başbakana kamuoyu önünde söylenmiş bu kadar ağır sözleri ne duydum ne de okudum.
Bu sözlere salonun adeta yıkılırcasına tezahüratla karşılık vererek Başbakanı ve AKP’yi yuhalaması, Ülkücülerin de Koray Bey gibi düşündüğünü göstermiştir.
MHP MEYDANLARA ÇIKMALI
”…. AKP-CHP-BDP’nin meclisteki sayısal çoğunluklarına dayalı olarak beraberce gerçekleştirecekleri şer güçler tarafından kurgulanan Türk’ün adını, sanını devletini yok etme planına karşı bugün, hemen bir şeyler yapmalı, meydanlara inmeli ve millete temas etmeliyiz..”
Sayın Aydın bu sözleriyle ufukta görünen tehlikeye karşı Ülkücüleri uyardı ve derhal harekete geçmek gerektiğini vurguladı.
Bu sözler ülkücülere bir uyarı olduğu kadar mevcut MHP yönetimine yöneltilmiş nazik bir suçlamaydı/eleştiri idi ve dinleyenlerce de böyle anlaşıldı.
Sayın Devlet Bahçeli suçlandı algısı oluşturan bu sözlere tepki gösteren bir gurup Ülkücü genç “Devletin başına Devlet gelecek” diye kesintisiz slogan atmaya başladı ve hemen“Devletin başına Koray gelecek” şeklinde karşı tepki de gecikmeden geldi.
“Devletin başına Devlet veya Koray gelecek” sloganları uzun süre atıldı ve düşüncesizce karşılıklı olarak ıslıklandı/yuhalandı.
Ülkücülerin kurultayında yine Ülkücüler, Genel başkanlarını ve genel başkan adayını yuhalıyordu.
Bu densiz/çirkin davranış MHP kurultaylarında ilk kez yaşanmıştır ve çok üzücü olmuştur.
Divan Başkanı hiçbir Ülkücünün onaylanması mümkün olmayan bu çirkin slogan yarışını, yuhalama ve ıslıklamaları kesmeleri konusunda gençlere uyarılar yaptı.
Ancak bu çirkinlik durmadığı gibi karşılıklı yuhalamalar şiddetini arttırarak devam etti ve Koray Beyin konuşması dört dakika kadar kesintiye uğradı.
Sayın Aydın’ın konuşması uzun süre kesilince Divan Başkanı Tuğrul Türkeş tezahürat yapanları sert bir şekilde uyaran şu konuşmayı yaptı;
“ …Henüz seçim yapılmadı. Kimin seçileceğini bilemeyiz. Bu idrak içinde bütün adaylarımızın seçilme hakkı/ihtimali olduğu bilinciyle ve o saygı çerçevesinde davranmanızı rica ediyorum. Kendi büyüğüne saygı göstermeyen, kendi büyüğünün sözünü dinlemeyen bir yapı kabul edilemez/edilmez. Konuşmayı sükûnet ile dinleyiniz.”
Divan Başkanının bu konuşmadan sonra görkemli kurultayımıza gölge düşüren “kraldan fazla kralcı olanların” çirkin davranışları sona erdi.
Sayın Aydın konuşmasının kesilmesine “ Değerli gençler, biraz önce Sayın Genel Başkanımızı dinlemediniz mi?” şeklindeki sitemkâr sözleriyle haklı olarak tepki gösterdi.
Benim gözlemlerime ve inancıma göre kurultayımızın kayda değer tek can sıkıcı olayı bir genel başkan adayının konuşmasının engellenmeye çalışılması ve bu girişim sırasında yaşananlardı.
Genel başkan adayı olan bir ülküdaşımızın konuşmasının kesilmeye çalışılması yanlıştı.
İçinde Genel başkanın adı gecen sloganların yuhalanıp ıslıklanması da yanlıştı/çirkindi.
Bu tatsız durum, Ülkücülerin kurultayında, “Ülkücülüğe yakışmayan” bir davranıştı ve “kraldan fazla kralcıların hastalıklı ruh halinin” bir tezahürüydü.
Salonda sessizlik sağlandıktan sonra Sayın Koray Aydın konuşmasına şu sözlerle devam etti;
“….Eğer genel Başkan olursam ilk işim Ülkücü Hareketin birliğini ve dirliğini sağlamak olacaktır.…….
Birbirimiz anlamak, dinlemek, her ülküdaşımızla kucaklaşmak zorundayız. Ülkücülük hukuku temelinde kaynaşmadıkça büyük hedeflere yürüyemeyiz.”
Koray Bey “Birliğimizin sarsılmasına yol açan esas sebebin birbirimizi anlamamak/dinlememek, övgüde ve yergide ölçüyü kaçırmak” olduğunu, bugün hareketimizin içinde bulunduğu olumsuz durumun temel nedeninin sevgisizlikten kaynaklandığını ifade etti.
Bu tespit, benim de katıldığım hareketimizin hastalığına çok doğru bir teşhistir.
Teşhisi yapılan bu hastalığın tedavisi ise cesur/radikal/tavizsiz uygulanacak tedbirler alınmadıkça mümkün değildir.
Ancak tedavi önlemleri alınsa bile uygulanmasının hiç de kolay olmayacağı da bilinmelidir.
Sayın Aydın konuşmasının son bölümünde genel başkan olduğunda partinin temel politikasını, parti içinde uygulayacağı prensiplerin neler olacağını ve parti içi demokrasiyi nasıl kuracağını anlattı.
“….Başarı için ferdi öne çıkaracak, birey temelli bir hareket başlatacağız…. “
Sayın Aydın’ın bu sözlerini ben ve çevremde ki delege arkadaşlarımın çoğu manidar buldu.
“Birey temelli bir hareket başlatacağım” sözleri ne anlama geliyordu?
Eğer MHP’li/Ülkücü bireylerin parti içi durumunu güçlendirmek, parti üyeliğine önem vermek, hareketi üyelik üzerine inşa etmek/dayandırmak anlamında ise ‘ki ben öyle olduğunu düşünüyorum’ hiç itirazım yoktur/olamaz.
Yok, bu sözlerle, son zamanlarda bazı mahfillerde dillendirilen “Koray Beyin görüşü liberal milliyetçiliktir. Değişimden kasıt budur.” diye de takdim edilen ve giderek yüksek sesle dillendirilen “MHP’yi Liberal milliyetçi bir parti haline getirmek”kast ediliyorsa,
Eğer Türk Milliyetçiliğinin “Toplumculuk” ilkesi terk olunarak “Türk Milliyetçiliği Fikir Sisteminin ferdiyetçilik esasın göre yeniden inşası” kast ediliyorsa bu asla kabul edilemez/etmem ve bu fikir/karar sahipleriyle de sonuna kadar mücadele edeceğimi burada söylemek isterim.
Sayın Koray Aydın’ın “Partide üyelik sistemini kampanyaya çevirip seçime kadar üç milyon üye yapacağım. Yargıç denetiminde bütün üyelerin katılımıyla adayları önseçim yaparak belirleyeceğime de burada namus sözü veriyorum….
…Ağzında kötü söz olanın tasfiye edilerek yerine liyakat sahipleri getirilmeden hareketimiz huzur bulamayacak başarılı olamayacaktır.”şeklindeki sözleri salondan büyük alkış aldı.
Koray Beyin bu sözlerini alkışladım.
Ben de parti içi demokrasi bütün yönleri ile uygulanmadan, adayları belirlerken merkez yoklaması yerine ön seçim yöntemine geçmeden Ülkücü hareketin, MHP’nin huzur bulamayacağına inanıyorum.
Kim seçilirse seçilsin Ülkücülerin başarı için MHP yönetiminden beklentimiz, yapılmasını istediğimiz siyaseten doğru7haklı isteklerimiz vardır.
- Antidemokratik Siyasi Partiler Kanununa dayanarak hazırlanan parti tüzüğümüz bir an önce demokrasinin gereğine göre yeniden hazırlanmalıdır.
- Parti yönetimi şeffaflaşmalı, koşulları taşıyan her ülkücünün kolayca üye olabilmesi sağlanarak sistem sürekli denetlenmelidir.
- Kadın ve gençlik kolları, kendi üyeleri arasından seçimle gelen ve il/ilçe Başkanlıklarına bağlı yönetimler şeklinde teşkilatlandırılmalıdır.
- Partimizdeki edepsiz/şahsiyetsiz kişiler bu hareketten tez elden uzaklaştırılmalıdır.
- Her teşkilat birimi kendi bölgesinde medya izleme merkezi kurmalıdır.
Böylece tabanın haklı şikâyetleri giderilecek, adamcılık anlayışı sona erdirilecek, birlik ve beraberlik sağlanarak iktidar hedefine emin adımlarla yürümek mümkün olacaktır.
Umarım/dilerim yöneticilerimiz “sadece başarı” isteyen sesimi duyar.
“Ülkücü İrade ve MHP Kurultayı” başlıklı yazılarımın sonuncusunda Sayın Musavat Dervişoğlu’nun gönülleri fetheden konuşması hakkındaki düşüncelerimi yazacağım.
Yeni yazımda buluşmak umuduyla …
Ne Mutlu Türk’üm diyene!