93 Harbi, Türk Milletinin tarihte yaşadığı en büyük felaketlerden biridir. Bu öyle bir felakettir ki; Tarihle ilgili asgari bilgi sahibi bir Türk için 93 rakamı, adeta bir felaket sayısıdır.Batı cephesinde Plevne savunmasıyla ün kazanan “Gazi Osman Paşa”nın ve doğuda Aziziye tabyalarında dünyaya insanlık ve namus dersi veren “Nene Hatun”un Anadolu’nun her tarafına kazınmış tarihi hatıraları bir yana doğu cephesi kumandanlarından Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın hatıraları da Osmanlı Devleti’nin ecel terleriyle kaleme alınmış gibidir.
G. Ahmet Muhtar Paşa’nın özel kâtibi Mehmed Arif Bey’in “Başımıza Gelenler” kitabı ise bu büyük ve millî bir felâketin sosyal ve kültürel yönlerini ele alan acıklı hikâyesidir. Yazar kitabında savaşın görünen yüzünü anlatmasının yanında, subayların, erlerin, gönüllülerin ve savaş sahasındaki Müslim- gayrimüslim, dost düşman, her kavim ve kabileden oluşan sivil halkın ruh hallerini, inançlarını, duygu ve düşüncelerini, kitabına aktarmıştır.
1850’lerde Rusların Kafkasya’daki Şeyh Şamil direnişinikırmasının stratejik bir sonucu olan bu felaket, Türk Tarihi’nin en ağır ve alçaltıcı antlaşmalarından bir olan Ayastefanos Antlaşmasıyla sonuçlanmıştır. Hicri 1293 yılında, miladi takvimle 1877-1878’de Kafkasya üzerinden Erzurum’a, batıda ise Plevne Savunmasını aşarak İstanbul’a kadar ilerleyen Rus ordusunun zaferini hatırlatacak anıt mezar niteliğinde bir kilisenin yapılmasına Bab-ı Ali itiraz etmemiştir.
Bugünkü Yeşilköy yakınlarına dikilen bu anıt, Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşına girince yıkılmıştır. Bu zilletten, bu askeri haysiyet lekesinden kurtulmak bizim için o kadar önemlidir ki; Türk sinema tarihinin ilk filmi, 1914 tarihli “Ayastefanos Abidesinin Yıkılışı”dır.
Osmanlı Devleti’nin dağılarak yıkılmasını başlatan belge, Ayastefanos Anlaşmasıdır. Ayastefanos Abidesi de Bizans Kartalı’nın Ruslar tarafından İstanbul’a asılacağının bir müjdecisi olarak tasarlanmıştır.
Büyük devletlerin itirazıyla Berlin’de tadil edilen Ayastefanos Antlaşması, tarih yapan bir antlaşmadır:
1-Sırbistan, Karadağ ve Romanya bu antlaşma sonucunda kurulmuştur.
2- Bulgaristan’ın kuruluş süreci bu antlaşmayla başlamıştır.
3-Bosna-Hersek’in kaybedilmesibu antlaşmanınsonucudur.
4-Kars, Ardahan ve Artvin’in 40 yıl sürecek esareti başlamış; Batum’un kaybı gerçekleşmiştir.
5- Rusların “Ermeni reformu” talebi ile Türk-Ermeni düşmanlığının temelleri bu antlaşmayla atılmıştır.
6-İngiltere’nin 1878’de Kıbrıs’a, 1881’de Mısır’a, Fransa’nın da 1882’de Tunus’a yerleşmesi bu antlaşmanın dolaylı sonuçlarıdır.
7- Bu antlaşma, Rusya’nın güdümünde 1878’den itibaren kurulan devletlerin eseri olan 1912 “Balkan felaketi”nin de hazırlayıcısıdır.
Osmanlı Devleti, Rus saldırıları sonucunda yıkılmıştır. 1600’lerde Avusturya ve İran’la, 1700’lerde Avusturya ve Rusya’yla aynı anda başa çıkabilen Osmanlı Devleti, 1800’lerde Rusya’yla adeta iki finalist boksör gibi karşı karşıya kalmıştır. Nüfus farkını, içeride yaşayan Slav ve Ortodoksları da ayartarak kullanan Rusya, Sanayi Devriminin getirdiği teknik üstünlükle Osmanlı Devleti’ni Alman ittifakı macerasına doğru sürüklemiş ve bu devletin yıkılmasının birinci faktörü olmuştur.
Ayastefanos Abidesi, bir kültür mirası değildir.Adeta acımasız Rus ordusunun beline takılmış bir şampiyonluk kemeri gibidir. Türk askeri, bir namus lekesini temizler gibi bu ucubeyi ilk fırsatta yıktırarak, “başımıza gelenler”i unutturmaya, 1914’ün alacakaranlığında bu milli travmanın izlerinisilmeye çalışmıştır.
Gelelim bugüne…
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 3 Aralık’taki İstanbul ziyaretinde Başbakan Erdoğan’la imzaladığı 11 ayrı anlaşmadan birincisi, “iki ülke topraklarına defnedilmiş askerlerin anısına yapılacak anıt mezarlara dair işbirliği”ni kapsıyor. MHP Gaziantep Milletvekili Semih Yalçın’ın TBMM’ye verdiği yazılı soru önergesinden edindiğimiz bilgiye göreantlaşma kapsamında San Stefano Kilisesi’nin yeniden inşa edilmesi de bulunuyor.
Yalçın’ın Türk Milleti adına cevap beklediği soru şu: “Genç kuşaklara Rus galibiyetini hatırlatacak, aziz şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak ve esarette ölen Türk askerlerinin ruhlarını incitecek bu anıtın yeniden yapılmasına hangi gerekçelerle izin verilmiştir?”
Bu sorunun cevabını biz de merakla bekliyoruz. Türk gençliği, zaferlerin unutturulmasına belki sabır gösterebilir. Ancak onur kırıcı mağlubiyetlerin izlerini silmek için yeni bir dünya savaşının çıkmasını beklemeyecektir.
Haysiyetsizliği yaşatmak, haysiyetsiz yaşamaktır.